Kemal Kılıçdaroğlu: Evren ne yaptıysa Erdoğan onu yapıyor
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 31 Mart mahalli seçimleri için oldukça iddialı bir tablo çizdi. HDP ile gizli kapaklı seçim iş birliği görüşmelerinin olmadığını açıkladı. İYİ Parti ile yaptıkları güç birliğinde "taviz" tartışmalarını doğru bulmadığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, "Eğer Erdoğan bir telaşa kapılmışsa, her türlü baskıyı gündemine almışsa ve bir iş birliği telaşında yola çıkmışsa aslında kaybedeceğini bildiği içindir. Kaybetmemek için her türlü yola baş vuracaktır. Ben bunun da farkındayım. Ama ne yaparsa yapsın tarih de bize göstermiştir ki, dünyada diktatörler gidicidir. Erdoğan da o gidici olanlardan birisidir. 21. Yüzyılda Türkiye böyle bir yönetimi hak etmiyor. Gitmesi lazım. Demokratik standartların Türkiye'ye gelmesi lazım" dedi. Kemal Kılıçdaroğlu, R. Erdoğan için Kenan Evren benzetmesi de yaptı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, gazetelerin Ankara temsilcileri ile dün kahvaltıda bir araya geldi. Kılıçdaroğlu'nun sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
---Adil ve serbest bir seçim ortamı olur mu?
Hayır. Referandumda adil bir seçim mi vardı?.. Bir önceki seçimlerde de mi, adil davrandı? Hayır orada da değil. Biz bütün koşullar eşit olsun sonra seçime gidelim diye özel arayış içinde değiliz, çünkü Türkiye'nin koşullarını biliyoruz. Açıklıkla ifade etmek gerekirse bir dikta yönetimi olduğunu biliyoruz. 20 Temmuz darbesinden sonra Türkiye bir sivil darbe süreci yaşıyor. Bu sivil darbe sürecinde geçmişte Evren ve arkadaşları ne yaptıysa şimdi Erdoğan ve arkadaşları aynı şeyi yapıyorlar. Arkadaşları demeyim de Erdoğan tek başına aynı şeyleri yapıyor.
Seçim sürecinde hangi zorluklarla karşılaşacağımızı biliyoruz. Ama bu bizim geri adım atmamıza yol açmayacak. Tam tersine biz haksızlıkların hukuksuzlukların üzerine gitmek zorundayız.
---Devlet imkânlarının seçimlerde kullanılması...
Adaletli seçim için özel yasa çıkarmaya gerek yok. Her insan vicdanının sesini dinleyip eşit koşullarda pek âlâ bunu sağlayabilir. Erdoğan ve arkadaşları kaybedeceklerini biliyor aslında. Devletin imkânları derken de şunu da düşünmek lazım; hangi imkânlar? Parasal imkânlar, bürokratik imkânlar. Yani ikisi beraber. Valisi, kaymakamı AKP'nin il ve ilçe başkanı gibi çalışıyorlar. Devletin mali imkânları da sonuna kadar kullanılıyor.
---Mansur Yavaş'ın aday gösterilmesi. Sağdan aday gösterme... Siyasi risk aldınız mı?
Mansur Bey, siyasette sonradan tanıdığım bir insan. Ama Mansur Bey belediye başkanlığı yaparken Beypazarı'nda başarılı. Neden sağdan aday diye bir düşünce oldu? Mansur Bey, bizim partilimiz zaten. CHP'ye gelip üye olan birisi için artık sağdan veya soldan diye bir ayrım yapmanın bize göre mantığı yok. Mansur Bey, Ankara için, Ankara'nın geleceği için, Ankara'nın gerçek anlamda bir başkent kimliğine kavuşması için ideal bir adaydır.
Mansur Bey'i aday göstermekle bir risk alıyor muyuz? Siyaset bir risk işidir zaten. Dolayısıyla Mansur Bey'i de, Ekrem İmamoğlu'nu da, Zeydan Karalar'ı da gösterirken elbette bir risk alıyoruz. Risk değil aslında belki siz risk olarak tanımlıyorsunuz ama bu risk değil. Bize göre, kazanma şansı en yüksek olan partililerimiz bunlar. Bunu yaparken masa başında oturup tek başımıza kararlar vermiyoruz. Anketler yapıyoruz. Milletvekili arkadaşlarımıza, il ve ilçe başkanlarımıza soruyoruz. Oradan elde edilen bütün verilerle bir politika geliştiriyoruz. Tercihte bulunuyoruz. Mansur Bey, bütün anketlerde açık ara önde çıkıyordu.
---İstanbul...
İstanbul ile ilgili özel bir anket yapmadık. Ama şunu yaptık; aday profili, İstanbullu nasıl bir belediye başkanı istiyor, böyle bir çalışma yaptık. Aday profili meydana çıktıktan sonra aday profiline en uygun kişinin Ekrem Bey olduğu ortaya çıktı.
---CHP'nin Balıkesir belediye başkan adayını çekmesi.. İYİ Parti'ye fazla mı taviz veriliyor?..
İş birliği yapıyoruz İYİ Parti ile. Dolayısıyla fazla taviz verdiniz, az taviz verdiniz bilmiyorum ama sonuçta görüşmeler yapılıyor. Görüşmeler sonucunda bir çerçeve çıkıyor ortaya. O çerçeveye uygun olarak da biz Parti Meclisi'ne götürüyoruz. Ama şunu söyleyeyim Balıkesir'i İYİ Parti kazanacak. Biz her türlü desteği vereceğiz.
---Seçim kampanyasında Akşener ile ortak miting yapılacak mı?
Bilmiyorum.. Şöyle, benim şahsi kanaatim, görüşürüz öyle bir ihtiyaç ortaya çıkarsa elbette yani sonuçta 2 partinin belediye başkan adaylarını karşılıklı destekleyeceğiz. Adaylardan böyle bir ihtiyacın gelmesi lazım, ağırlıklı olarak. Biz bunu karşılarız. Benim şahsi kanaatim mitinglerden çok adayın rey alma ihtiyacını hissettiği bölgelerde çalışmaya yoğunlaşması.
---Özhaseki ile Yıldırım'ın yarıştan çekileceği iddiaları...
Valla samimi söyleyeyim, Özhaseki'yi Kızılay'a koysalar, Sincan nerede diye bilmez. Nereden bilecek Sincan nerede?.. Akyurt nerededir onu bilmez. Hangi akılla getirdi onu da bilmiyorum. Sonra bu Ankaralılara hakarettir ya!.. Yani milyonluk Ankara'da bir belediye başkanı adayı bulamadılar. Bit pazarına nur yağmıyor yani, işin Türkçesi o.
Ekrem Bey'i duyunca Binali Bey'in aday olmaması lazım. Daha genç, daha dinamik arkasında başarılar var, İstanbul'u çok iyi biliyor. Doğma büyüme bir İstanbullu,
---HDP ile gizli kapaklı seçim iş birliği var mı?..
HDP ile herhangi bir ilişkimiz yok. Biz sadece HDP'ye oy veren değil, Ak Parti'ye oy veren seçmenden de oy istiyoruz. Biz bütün seçmenlerden, geçmişte HDP'ye verebilir, Ak Parti'ye verebilir, MHP'ye verebilir, ÖDP'ye verebilir, DSP'ye verebilir, BBP'ye oy verebilir, bütün seçmenlerden kendi belediye başkanımıza oy vermelerini isteriz.
---AB ile ilişkiler...
Erdoğan ve kabinesi ile AB arasında samimi bir diyalog olacağını hiç düşünmüyorum. Diyaloğu nasıl yapacaklar? Biz hukuk sistemimizi AB ölçülerine getireceğiz diyorlar mı? Anayasal değişiklikleri ile Venedik Komisyonu'nun öngördüğü kuralları kendi ülkemize getireceğiz diyorlar mı?.. Bunların hiç birisini demiyorlarsa o zaman masaya sadece acaba biz AB ile sıcak temaslar kurup kendimize bir meşruiyet alanı yaratabilir miyiz, bence kaygının temelini o oluşturuyor. Yani, Erdoğan kendisine Avrupa Birliği'nde bir meşruiyet zemini arıyor. Çünkü bütün Batılı demokratlar Erdoğan'ın ve yönetiminin meşru olmadığını kabul ediyor ve meşru da değil zaten. Ne anayasa değişiklikleri ne de yapılan seçimler, hiçbirisi meşru zeminde yapılmış değil, eşit koşullarda yapılmış değil. OHAL koşullarında yapılan bir anayasa değişikliğidir ki, kıl payı yapılan bir anayasa değişikliği zaten meşru olamayacağını hepimiz biliyoruz.
Bir meşruiyet arayışı var. Bu arayışın şöyle bir sıkıntısı da var onu da ifade edeyim; Erdoğan şu anda emperyal güçler tarafından vazgeçilmez adam konumundadır. Çünkü her türlü tavizi verebilecek konumdadır. Erdoğan kendisi bir meşruiyet arayışı içinde her türlü tavizi verebilir.
---ABD'nin Suriye'den asker çekmesi...
Suriye yönetimi, ile kesinlikle iş birliği ve temas kurmak gerekiyor. Şam yönetimi ile oturulup konuşulması lazım. Şimdi Rusya üzerinden konuşuyoruz. Sanki hiç konuşmuyormuşuz gibi. Bu konuşmalar, görüşmeler yapılıyor. İstihbarat örgütleri zaten görüşüyorlar. Ama bunun meşru bir zeminde yapılması lazım.
Şunu da söyleyeyim; Erdoğan, Suriye konusunda işlevini yerine getirdi zaten. Yani BOP eş başkanıydı. BOP'un ikinci ayağı neydi? Suriye'nin parçalanmasıydı. Kim yaptı bunu? Erdoğan yaptı. Kimin öncülüğünde yapıldı? Erdoğan'ın öncülüğünde yapıldı. Kim silahları gönderdi? Erdoğan gönderdi. Müslüman kanını kim akıttı? Erdoğan akıttı. Dolayısıyla Erdoğan'ın fonksiyonu bana göre büyük ölçüde bu bağlamda, yani Irak ve Suriye bağlamında yerine geldi. Erdoğan içeride kahraman, 'Eyy Amerika' falan filan diyor. Ama rolünü de yapıyor zaten. Sağ gösterip, sol vurmak işte bu.
-- CHP ile Hulusi Akar arasında yaşanan tartışma...
Askerlere karşı dikkatli dil kullanıyoruz. Asker siyasete girdikten sonra her türlü eleştiriye açık olmalı. 16'sında Meclis'te yapacağımız konuşma metnini odada hazırlarken Akif Hamzaçebi geldi, 'Aşağıda konuşma yaparken şöyle bir cümle kullanır mısınız? Ordusu tarafından teslim alınmış bir komutan Genelkurmay Başkanlığı yapamaz' diye. Dedim ki, son derece doğru ama bunu bu saatte bu ortamda söylemek doğru değil, çünkü ordu ciddi bir sınav veriyor ve dolayısıyla bu tür bir açıklama orduda ciddi sorunlar yaratabilir. Daha doğrusu siyaset alanında daha ciddi sorunlar yaratabilir diye kullanmamıştım. Ama bunu bugün rahatlıkla ve ilk kez sizlerin önünde ifade ediyorum. Akar, siyasete girdikten sonra her türlü eleştiriye açık kişidir.