ABD, Irak-Suriye hattını bırakmaz
Erol Manisalı 01 Ocak 1970
Trump’ın “60 gün içinde Suriye’den çıkacağız” açıklaması ABD’nin 70 yıldır bu coğrafyadaki fiilen ve silah zoru ile uyguladığı politikaya tamamen ters düşüyor. Üstelik:
-Tam da İsrail-S. Arabistan-Mısır üçgenini en sonunda kurmuş ve ABD çıkarlarının emrinde uygulamaya başlamış iken
-Rusya’nın Suriye ile 49 yıllık üsler anlaşmasına karşı, fiilen ABD askerini ve her türlü ağır donanımını Irak ve Suriye’nin (yüzde 25’lik) bir bölgesine, PKK ve YPG ile birlikte yerleştirerek son 50 yıldır yürütmekte olduğu Kürdistan projesinin iki temel ayağını AB desteğini de alarak oluşturmuş iken
-S. Arabistan başta Körfez ülkelerine olağanüstü silah satışları ile ABD çıkarlarına bir düzen kurmuş iken
-Ankara’yı Müslüman Kardeşler maşası ile Suriye bataklığının içine sokup, Şam ile düşman durumuna getirmiş iken
-Doğu Akdeniz ve Kıbrıs çevresinde Türkiye’ye karşı İsrail-Mısır-Yunanistan-Kıbrıs Rum işbirliğini, Amerikan şirketlerini de işin içine sokarak Rusya, Türkiye ve İran’ı sıkıştırma olanağını elde etmiş iken
-Bu anlamda Çin ve ŞİÖ’nün batı kanadını, kendi askeri varlığı ve yerel uzantıları ile kontrol eder iken
-Emrindeki İncirlik Üssü’nden Suriye ve Irak dahil, bölgedeki her türlü askeri operasyonlarını rahatlıkla yürütür iken
-Suriye ve Irak bölgesindeki uzantılarının her türlü silah sevkıyatını rahatlıkla, “ben yaptım oldu” dercesine yürütüp amaçlarına ulaşırken, “Trump’ın 60 gün içinde Suriye’den çekileceğini açıklaması” bugüne kadar verdiği sözlerle uyguladığı “oyalama taktiğini”, tekrardan başka bir şey değildir.
Oyalanacak olan da Ankara’dır. Nitekim Ankara 3 gün önce “geldik, geliyoruz diye gün saydırdığı müdahale açıklamalarını”, erteliyoruz diye değiştirdi. Taktik amacına ulaşmıştır.
Üstelik 60 gün sonraki seçime kadar, iktidarın elini rahatlatarak, Rusya ve Suriye konusunda almayı düşündüğü ödünlerin önünü açmıştır. Ankara, Moskova, Tahran üçgenindeki Suriye işbirliği oluşumunu, zayıflatmayı planlamıştır.
Ankara-Şam yakınlaşması, en büyük tehdit
ABD için en büyük korku, Ankara-Şam yakınlaşmasıdır. Müslüman Kardeşler örgütü aracılığı ile bozduğu Ankara-Şam işbirliği geri dönerse, Suriye’nin bütünlüğü için Ankara-Tahran-Moskova-Şam dörtlüsü ortaya çıkar.
İşte o zaman ABD ve İsrail’in büyük Kürdistan projesi başta olmak üzere, bütün BOP hesapları altüst olur. Ankara-Şam yakınlaşması yeniden oluşur ise işler 180 derece tersine döner. Kazananların başında da Türkiye ve Suriye yer alır.
Ancak ABD’yi rahatlatan en önemli faktör, Ankara yönetiminin anlaşılmaz bir biçimde, hâlâ Şam (ve Esad) karşıtlığının sürmesidir. Trump’ın, “60 gün içinde Suriye’den çekileceğiz” taktik oyalaması da muhtemelen anlaşılmaz “Şam karşıtlığından” kaynaklanmaktadır.
PKK ve YPG’nin “çekilme açıklaması” sonrası moralinin bozulmaması için Paris hemen devreye girmiş ve merak etmeyin, biz Suriye’de arkanızdayız demiştir. İsrail de, “Trump bizi zaten bilgilendirdi” diyerek işin stratejik değil, taktik olduğunu adeta itiraf etmiştir.
ABD ancak, “İncirlik’ten de çekiliyorum” derse, o zaman, acaba gerçekten çekilmeyi mi kastediyor diye düşünmeye başlarım.
Kenan Evren de, ABD’li general bana söz vermişti, demiş ve Yunanistan’dan okkalı bir kazık yemiştik.
Çözüm mü istiyorsunuz: Ankara Şam ile eski günlere dönmeden hiçbir şey çözülemez: o zaman Trump ve Putin’in oyuncağı olmaktan kurtuluruz: sözlerin ve taktik oyunların kurbanı olmayız, hâlâ anlayamadık mı?
Büyük Atatürk daha o günlerde bile, bunu başarıyla uygulayarak sonuca ulaşmıştı. Bırakın tarihi, kendimizden ders alalım bari...