UĞUR MUMCU SUİKASTI
M. Metin Kaplan 01 Ocak 1970
Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 Pazar günü evinden çıktı, iki gün evvel İstanbul’dan geldiğinde park ettiği arabasına bindi. Kontak anahtarını çevirmeden önce vitesi boşa aldı… Vites kutusuna bağlı olan düzenek, RDX’ten imal edilmiş olan bombayı patlattı… Vücudu iki parçaya bölünmüş olan Uğur Mumcu anında ruhunu teslim etti!
Türkiye’de kıyamet koptu!
Uğur Mumcu’ya Ankara’da çok büyük bir cenaze merasimi düzenlendi. Törene katılan on binlerce kişi ‘Türkiye İran olmayacak! Kahrolsun İran! Kahrolsun şeriat!’ diye sloganlar bağırdı… Gazeteler cenaze merasimi ile kalabalıkların bağırdığı sloganları manşetlere çıkardı… Ve Türkiye’de İran aleyhine müthiş bir kamuoyu oluştu!
Son birkaç aydır düzelme yoluna girmiş olan Türkiye-İran ilişkileri yeniden gerginleşti!
Uzun süren araştırma ve soruşturma safhalarından sonra İslami Hareket isimli bir örgüte mensup bazı kimseler yakalandı. Bunların bir kaçı suikastı itiraf ettiler… Ve bu örgüt mensupları yargılanıp, çeşitli cezalara çarptırıldılar. Yargı hükmünü şöyle bir mantık üzerine oluşturmuştu: ‘Sanıklar, İran’da eğitim görmüşler ve suikastı İran adına gerçekleştirmişlerdir.’ Konu kapandı!
Kapandı mı? Kapanmadı!
Kapanmalı mı? Kapanmamalı!
Niye?
Bir defa İran’ın Uğur Mumcu’yu öldürmesi/öldürmesi için geçerli hiçbir sebep yoktur! Son bir yıl içindeki yazıları incelenmiş ve görülmüştür ki Uğur Mumcu bir terk yazısında dahi İran’a veya İslâm’a çatmamıştır! İran, Uğur Mumcu’yu sebepsiz yere niye öldürsün/ öldürtsün? Psikopat mı bu İranlılar?
İkincisi, Uğur Mumcu suikastı, Uğur Mumcu’nun kendisi, ailesi ve dostlarından sonra en çok İran’a zarar vermiştir! Şöyle ki… İran, o dönemde de bugünkü gibi Batı dünyası tarafından uygulanan bir ambargoya maruz kalmıştı. Ve İran bütün gücüyle bu ambargoyu etkisiz hale getirmek için uğraşıyordu.
Bu çerçevede İran İçişleri Bakanı Hüccetülislâm Abdullah Nuri yanındaki kalabalık bir heyetle birlikte 25 Ocak günü Ankara’ya gelecek. Yapılacak görüşmelerden sonra Türkiye ile İran arasında Türkmenistan ve İran doğal gazlarını Türkiye’ye taşıyacak bir doğalgaz boru hattı antlaşması imzalanacaktı. Dikkat edin lütfen, bu projenin toplam tutarı 25 milyar dolardır!
İran’ı yönetenler, tam da bu antlaşmadan bir gün önce Uğur Mumcu’yu öldürecek/öldürtecek kadar geri zekâlı mı? Yani bu suikastı imzadan birkaç ay sonra gerçekleştiremezler miydi? Bu kadar acil olan ne vardı ki?
Nitekim 25 Ocak günü Abdullah Nuri başkanlığında Ankara’ya gelen İran heyetini Türkiye, ‘kusura bakmayın böyle bir ortamda antlaşma falan imzalayamayız’ diyerek, ülkelerine geri gönderdi!
Uğur Mumcu’yu İran öldürmedi/öldürtmediyse o halde kim öldürdü/öldürttü?
Elbette İsrail!
Arz edeyim… Refah Partisi Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan, 9 Şubat 1993 günü bir basın toplantısı düzenledi ve bir MİT Belgesi açıkladı. Şevket Kazan’ın söylediğine göre 2 Şubat 1993 tarihli MİT Belgesi Müsteşar Sönmez Köksal tarafından imzalanmış ve Başbakan Süleyman Demirel’e arz edilmişti. Ve Uğur Mumcu’yu İsrail’den deniz yolu ile Türkiye’ye gelmiş olan 6 kişilik bir MOSSAD timinin öldürdüğünü açıklıyordu.
Karşı açıklamalar aynı gün peş peşe geldi: MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, ‘Başbakanlığa ben böyle bir yazı göndermedim. Belge sahte’ dedi. Başbakan Süleyman Demirel, ‘Ben MİT’ten böyle bir yazı almadım’ dedi. İsrail’in Ankara Büyükelçisi Uri Gordon, ‘Uğur Mumcu’yu biz öldürmedik’ dedi.
Ama hiçbiri doğru söylemiyordu!
Nerden mi biliyorum? Arz edeyim…
MİT söz konusu belge hakkında kendi bünyesinde bir araştırma yaptı ve sonunda Talat Bahrettin Erman adlı MİT mensubunu belgeyi sızdırdığı için MİT’ten ihraç etti!
Bir. MİT, böyle bir yazı hazırlamadı ise bu araştırmayı niçin yaptı? Olmayan bir şey için araştırma yapılır mı?
İki. Belge sahte idiyse söz konusu MİT ajanı neden ihraç edildi? Sahte bir belgeden ötürü bir ajan meslekten ihraç edilir mi?
Üç. Söz konusu MİT ajanının işlediği suç meslekten ihraç edilecek kadar büyük bir suç idiyse niçin adlî tahkikat yapılmadı? Adlî tahkikat yapılması durumunda gerçeklerin ortaya çıkmasından mı korkuldu?
Dört. Sahte idiyse 1995 yılında kurulmuş olan TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu ile 1996 yılında kurulmuş olan TBMM Susurluk Araştırma Komisyonu’nda bu belge ne arıyor? Resmî hüviyeti olan bu Komisyonlar, sahte bir belgeye niçin itibar ediyorlar? Söz konusu belgeyi kabul etmekle her iki Komisyon da belgenin gerçek olduğunu tescil etmiş olmuyorlar mı?
Öte yandan, Şevket Kazan’ın söz konusu MİT belgesini açıkladığı gün (9 Şubat 1993) MAH (Milli Amele Hizmet, yani MİT’im atası olan teşkilât) kurucusu, 76 altı yaşında ve felçli olan Yusuf İzzettin Cebe intihar etti. Bu bir tesadüf mü?
Bir. Başta eski Müsteşar ve eski Müsteşar Yardımcısı olmak üzere MİT mensuplarının suikastlara kurban gittiği bir dönemde MAH eski Başkanı’nın neden koruması yoktu? Var ise intihara neden mani olmadı?
İki. 76 yaşında ve felçli bir adam evde neden yalnızdı? Böyle bir adam yalnız bırakılır mı? Yalnız değil idiyse yanında olan/olanlar intihara neden engel olmadılar?
Üç. Olmaz a diyelim ki yanında hiç kimse olmadığı gibi koruması da yoktu… Felçli olan söz konusu adam balkona nasıl gitti? İntihar etmek için balkon korkuluğunu nasıl aştı? Ve dördüncü kattan nasıl atladı? Böyle bir şey mümkün müdür?
Dört. Yusuf İzzettin Cebe ile Talat Bahrettin Erman arasında herhangi bir ilgi ve ilişki var mıydı? Meselâ Yusuf İzzettin Cebe, MİT’e kabul edilmesi için Talat Bahrettin Erman’a referans olmuş olabilir mi? Bu yönde bir araştırma yapıldı mı? Yapılmadı ise neden yapılmadı?
Bendeniz, işte bu suallerime tatmin edici cevaplar alamadığım için Şevket Kazan’ın duyurduğu MİT Belgesi’nin varlığını inkâr eden Sönmez Köksal’ın da Süleyman Demirel’in de doğru söylemediklerine inanıyorum! O halde bu belge doğrudur! Tam öyle değil, şöyle söylemek daha doğru olur; MİT belgesinin kendisi sahte olmakla birlikte muhtevası/içeriği gerçektir!
Ve Uğur Mumcu’yu CİA ile işbirliği halindeki MOSSAD’ın 6 kişilik bir timi öldürmüştür!
Suikastın amacı; hem Doğalgaz Boru Hattı Projesine engel olmak ve hem de Kuzey Irak’ta 1 Ekim 1993 tarihinde ilân edilmiş olan Kürt devletine Türkiye ve İran’ın Suriye ile birlikte engel olmalarına mani olmak için iki ülkenin aralarının açılmasını sağlamaktır!