Uygur kampları çok güzel sen de gelsene!
Elif Çakır 01 Ocak 1970
İtiraf etmeliyim ki bütün ülkenin çöp gibi olduğunu sanıyordum. Ülkede kimse yiyecek bulamıyor, herkesin aç olduğunu sanıyordum. Oysa oldukça güzel bir market var, tıpkı benim evimin sokağındaki gibi, hatta şişko bir çocuk bile gördüm.
Bu itirafı yapan ABD’nin son derece popüler talk show programcılarından Dave Skylark’tır.
Kuzey Kore’nin lideri Kim Jong-Un Amerikalı televizyoncuya şu cevabı verir.
- Ülkemle ilgili on yıllardır karalama kampanyaları yapılıyor. Kuzey Kore başarısız bir ülkedir, lideri kendi halkını besleyemiyor gibi iftiraları duydun tabii ki. Kuzey Kore’de çok güzel marketlerimiz var, şişman çocuklar var.
Televizyonda son derece popüler sanatçıları ağırlayan, onların bilinmeyen yönlerini ortaya çıkartarak reyting rekorları kıran Dave Skylark, ilk kez ciddi bir iş yapmak istemiş ve Kuzey Kore liderini programında ağırlamak için Kuzey Kore’ye gitmiştir.
Kuzey Kore’nin Dışişleri Bakanı tarafından karşılanan Skylark’a araba içinde bir şehir gezisi yaptırılır. Gördüğü manzaralar karşısında şaşkına döner. Hele trafik ışığında duran aracın penceresinden gördüğü manzara muhteşemdir. Kocaman bir market, o markette torbalar dolusu alışveriş yapan mutlu insanlar hatta bir de mutlu ve şişman bir çocuk vardır.
Gerçek hiç de “24 milyon nüfuslu ülkede 13 milyon kişi gıda ve ekonomik yardıma muhtaç” raporu yazan BM’nin dediği gibi, “üç çocuktan sadece birisi yeterli besleniyor” raporu hazırlayan uluslararası sivil toplum kuruluşlarının dediği gibi, “bir milyonun üzerinde insan açlıktan hayatını kaybediyor” haberleri yapan dünya medyasının yazdığı gibi değildir.
Dave Skylark, Kuzey Kore liderine, medyada çıkan haberler dolayısıyla yanıldığını itiraf eder.
Gece dışarıya hava almak için çıkan Skylark, gündüz arabada gelirken gördüğü marketi görür. Işıkları yanan marketin açık olduğunu düşünerek markete girmek ister!
O da ne! Market gerçek değildir. Vitrini süsleyen meyvelerin sebzelerin hiçbirisi gerçek değildir. Reyonlardaki içeceklerin hepsi dekordur. Gündüz içinden geçtiği mutlu insanların yaşadığı o kasaba dekordan başka bir şey değildir...
Skylark sokağın ortasında öfke içinde bağırmaya başlar “Bizi kandırdılar, bunların hiçbirisi gerçek değil” diye...
***
Bütün bu diyaloglar, ABD ve Kuzey Kore arasında uluslararası krize sebep olduğu, konusu nedeniyle tarihte ilk kez bir ülkenin bir yapımcı firmayı tehdit ettiği, gösterime girmesi halinde “11 Eylül 2001” saldırılarının yaşanacağı tehditlerinin savrulduğu The Interview filminde geçiyor.
Yani gerçekte Dave Skylark diye birisi de ABD’nin en çok izlenen Skylark’la Bu Gece isimli bir programı da yok.
Fakat geçtiğimiz hafta, Çin’in “Uygur Türklerine işkence yaptığımız yalan, işkence kamlarımız yok, gelin görün” diyerek Mısır, Afganistan, Pakistan, Bangladeş ve Türkiye’den gazetecileri davet etmesi ve giden gazetecilerin yaptıkları “Batı kaynaklı haberlere bakıp, Çin’in Müslüman Uygur Türklerine işkence yaptığına inanarak ne kadar da yanılmışız. Kamplarda eğitim var herkes mutlu” açıklamalara bakınca benim gibi pek çok kişinin aklına The Interview filmi gelmiş ve bu hadise yine pek çoğumuza “filmdi gerçek oldu” dedirtmiştir.
Daha da dramatik olanı ise yapılan “Müslüman Uygurlara işkence yapıldığı yalan” açıklamalarının, vicdanlarda açtığı onarılmaz yaralar.
Dininden, ırkından olmadığı halde Uygurlara yapılan insanlık dışı işkenceye duyarlılık gösteren Birleşmiş Milletler yalan söylüyor. Uluslararası Af Örgütleri yalan söylüyor. Sincan bölgesinde yaşayan 58 kişi ile mülakat yaparak “işkence var” diyen İnsan Hakları İzleme Örgütü yalan söylüyor.
Hepsini bir kenara bırakalım, gördükleri işkenceleri anlatan Uygurlar yalan söylüyor...
Bu işkenceleri yapan Çin doğru söylüyor öyle mi?
Hata yapmışız diyen gazeteciler kim?
Çin, “Müslüman Uygurlara işkence yapılıyor” diyen, “Çin işkence kampları kurdu” diyen gazetecileri mi çağırmış oraya?
Hayır.
Çin, Müslüman Uygurlara işkence yapmıyormuş, Batı’nın yaptığı haberlerin etkisinde kalmışız öyle mi?
Sözü, Uygur İnsan Hakları Projesi yönetim kurulu başkanı Avukat Nuri Türkel’e bırakıyorum:
“Kanada önderliğindeki 15 Batı ülkesinin büyükelçilerinin eğitim kamplarını ziyaret etme taleplerini Çin hükümeti reddetti. Acı olan Çin’in, şimdi Pakistan, Türkiye gibi dost ülkelerin gazetecilerine kendisini aklayan açıklamalar yaptırması. Uygurların hallerinden memnun olduğuna dair mutlu ifadeler yayınlayanlar arasında Reuters’ten bazı gazeteciler var. Ancak vicdan ve sağduyu sahibi hiçbir gazeteci kendisine gösterilen inanmaz gerçeğin ne olduğuna bakardı. Uygur trajedisi modern zamanın en korkunç insani krizlerinden birisidir. Bu bir vicdan meselesidir. Türkiye’nin siyasi çıkarları için Uygurlar kurban edilmemelidir. Uygur insani krizini gündemimize getirmek için Ankara’dan güçlü bir kınama ve devlet müdahalesinin gelmemiş olması hayal kırıklığı yaratıyor.”