Enflasyon Şampiyonları Mekanında Ankaralılar Tepkili
Murat Karabulut 01 Ocak 1970
ANKARA —
Türkiye’de Ocak ayı enflasyon şampiyonları biber, patlıcan, domates, ıspanak satışı yapılan pazar yerlerinde halk fiyatlardan şikayetçi ancak kimisi bunun denetimle çözüleceğini kimisi ise köylüyü desteklemek gerektiğini söylüyor.
TÜİK’in açıkladığı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerine göre, Ocak ayında enflasyon oranı yüzde 20,30 olarak duyuruldu. Ocak ayında en fahiş fiyat artışı özellikle sebzelerde gözlendi. Halkın genellikle pazarlardan almayı tercih ettiği çarliston biber yüzde 87,7, patlıcan yüzde 80,94, ıspanak yüzde 67,63, taze fasulye yüzde 63,84, taze fasulye yüzde 53,31, domates yüzde 44,31 artış gösterdi. Kuru soğan, karnabahar ve sivri biberin de enflasyon şampiyonluklarını koruduğu açıklandı.
Ankara’da pazar yerinde VOA Türkçe’nin mikrofon uzattığı vatandaşlar da pazarcı esnaf da fiyatlardan şikayetçi. Vatandaşlar pek bir şey alamadıklarından yakınırken, esnaf da yeterince satış yapamadığını ve pazar yerlerinde eskisi gibi müşteri kalabalığı olmadığını anlatıyor.
Adını açıklamak istemediğini kaydeden emekli bir vatandaş, “Pazar çantasıyla geldim pazarı üç defa tur ettim ama hala çantamı dolduramadım çünkü her şey çok pahalı. Türkiye hiçbir dönemde böyle bir duruma girmedi. Toprağımız var çiftçimiz var ama çiftçi toprağında değil. Çiftçi şehirde ve şehirdeki işsiz konumunda. Durumumuz bu” sözleriyle kendi ekonomik analizini paylaşıyor.
Emekli olduğunu belirten ancak adını açıklamayan bir başkası da, “Çok pahalı, dolaşıyoruz halen alamadık bir sebze. Artık hangisinde ucuzsa onu alacağız. Çok şükür ben alabiliyorum ama alamayanlar var, işsiz olanlar, durumu iyi olmayanlar var” diyor.
İlaç mümessili Serhat Köseoğlu da, “Geçen seneye göre çok daha pahalı hatta eli boş bile dönüyoruz yani. Hiç istediğim ürünleri alamadım yani çocuğuma. Müşteri yok pazarcılar bile yok, yani burası eskiden her yeri dolardı yarısı doluyor. Yani müşteri hiç yok pazarcılar bile yok. Evden getirdim naylon torbamı da. Naylon torbaya para vermek tabii ki hoşuma gitmiyor ama çevre için gerekli bir şeydi. Sanki hazırlıksız yakalandık, boş poşet biriktiremedik” diye hem pazar yeri ahvalini hem de yeni paralı plastik poşet uygulamasını anlatıyor.
Emekli Hüsrev Kaçmaz da, tarım ve kentleşme politikasını eleştirerek, pazar-market denetimi yerine politika değişikliği gerektiğini anlatıyor. Kaçmaz, “Üretim az tüketim çok. Üreten insanlar üretmez oldular. Herkes geldi hızlı şehirleşmeye gittik. Şehirlere hücum edildi tarım alanları terk edildi. İnşaat yapıldı tarım alanları konuta dönüştü. Duvarları yiyecek halimiz yok. Sebze meyveyi kim üretecek üretenler yok onlar da geldiler şehirli oldular. Köylüyü desteklememiz lazım tarım alanlarını ıslah etmek lazım. Sınırsız sosyal yardım değil de üretenlere yardım etmemiz lazım. Üretsinler ki piyasada bir rekabet olsun rekabetten de biz faydalanalım. Sıkıntı burada kaynaklanıyor” diyor.
Pazar yerindeki vatandaşlardan Meliha Kaya da, üç kez tekrar ederek “Çok pahalı, çok pahalı çok pahalı” diyor. “Tüketici de haklı üretici de haklı her ikisine de hak veriyorum çünkü üretmek hiç kolay değil, ben de köylü kızıyım zamanında ürettim şimdi tüketiyorum” sözleriyle her iki taraf açısından durumu özetliyor.
Adını vermeyen bir diğer vatandaş ise pazardaki fiyatlar için “Alınacak gibi değil, biz iki kişiyiz. Emekli bir insanım, belki her birinden bir-iki kilo alabilirim ama bunları alamayacak yüzlerce-binlerce insan var. Benim ülkem tarım ülkesi, kesinlikle ben bu fiyatlara karşı çıkıyorum. Ben bu fiyatların denetleyicisi değilim, çiftçi de değilim komisyoncu da değilim. Ben bunu bilemem bunu devlet denetleyecek” diyor. Plastik poşet uygulamasına da değinip, “Ben naylon tüketilmesine karşıyım doğamız için. Bunun çözümü hükümet politikası olması lazım, poşetleri sen aldın ben aldım değil de. Kesinlikle plastiğe karşıyım” diyerek sözünü tamamlıyor.
Etrafındaki kişilerin sözlü desteğini alan başka bir emekli ise, “Görüyorsun durumu insanlar burada, tava yanmış cepler yanmış, durum meydanda sormana gerek yok yani. Çiftçiyi desteklenmeden üretim yapılmadan burası ateş pahası olur. Çiftçi niye üretsin para kazanmayınca” diyerek tepkisini dile getiriyor.
Pazarcılar da durumdan şikayetçi
Pazarcı esnafından birisi de adını açıklamak istemiyor ama şikayetlerini de anlatmak istiyor. Pazarcı, VOA Türkçe mikrofonuna, “Antalya sel gördü mağdur oldu, fırtına seraları sel altında bıraktı, tarla-bahçe, seralar su altında kaldı. O nedenle fiyatlar biraz yüksek, hatta çok yüksek. 30 senedir ben bu mesleği yapıyorum ilk kez böyle bir şey görüyorum. Tarlada 50 kuruş burada neden 5 lira-6 lira diyorlar. Şimdi adam orada atıyor 300 kilo mal Antalya’dan. Orada da iki-üç kişinin elinde dolanıyor sonra halka sunuluyor, ondan sonra bu niye pahalı. İstediğin kadar denetle, bu iş artık büyük adamların elinde. Adam koyuyor deposuna misal 6-7 ay boyunca bekleterek satıyor bunu. Halk da alamıyor biz de satamıyoruz. Öyle kötü bir duruma gelmişiz” diye yakınıyor.
Pazarcı esnafından İrfan Öztürk ise, marketlerle aralarındaki eşitsiz koşullara dikkat çekiyor ve sebzeyi Ankara’ya dışarıdan getirdiklerini anımsatıyor. Öztürk, “Kış sebzelerini biz Ankara’da üretemediğimiz için zamları bilemiyoruz. Biz mazottan, gübreden ve işçilikten şikayetçiyiz. Mahallede satamıyoruz, belediyeler karşı çıkıyor. Marketler tabii zam yapar. Bize, üreticilere bu kolaylığı sağlasınlar. Biz tarladan getirdiğimiz gibi satıyoruz ucuza. Biz ortada ortada kalıyoruz” diyor.