« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 Şub

2019

Gazeteci Daloğlu: Soçi’de herkes anlaştı gibi gözükse de nüanslar var

Zafer Arapkirli 01 Ocak 1970

Gazeteci Tülin Daloğlu, Seyr-i Sabah programında Soçi’de İran, Rusya ve Türkiye’den cumhurbaşkanlarının katılımıyla gerçekleşen zirveyi değerlendirdi. Daloğlu, tüm cumhurbaşkanları fikir birliği içinde gözüküyor olsa da arada küçük nüansların bulunduğunu dile getirdi.

00:00 / 108:33

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Suriye gündemiyle Rusya'nın Soçi kentinde bir araya geldi.

Zirve sonunda yayımlanan ortak bildiriye göre liderler, ‘terörle mücadele bahanesiyle ‘sahada' yeni gerçeklikleri oluşturmaya yönelik tüm girişimleri reddetti, Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğünü, ayrıca komşu ülkelerin ulusal güvenliğini baltalamaya yönelik ayrılıkçı planlara karşı koyma konusundaki kararlılıklarını dile getirdi'. ‘Halimiz.com' sitesi Genel Yayın Yönetmeni Tülin Daloğlu, Seyr-i Sabah programında bu zirvede liderlerin ortak bir tavırla bildiri yayınlamasını olumlu bulurken yine de söylemlerin arasında farklılıkların bulunduğuna dikkat çekti:

‘İRAN CUMHURBAŞKANI ‘KÜRTLER SURİYE'DE KALICI' DEDİ'

"Bu zirvelerde yapılan basın toplantılarında zaten açıktan birbirine zıt düşen ifadeleri beklemeyiz. Suriye'deki kriz sekizinci yılına girdi. Bu süreçte Rusya'nın uyguladığı dış politika bu üçlüyü de bir araya getiren ana temellerden birini oluşturdu. Her biri kendi başına çok önemli ama Rusya burada adım adım bir hedefe doğru gidiyor. Zirveden çıkan açıklamalarda bir şey yok gibi gözüküyor ama bu dördüncüsü yapılan zirvede bir şeylerin değiştiğini görüyoruz.

Liderlerin hiçbiri birbirine ters ifade kullanmadı ama nüanslar vardı: Türkiye'nin Suriye'deki eli silahlı Kürt gruplar için yaptığı açıklamalarda İran cumhurbaşkanı daha farklı bir açıklamada bulundu. Kürtlerin burada kalıcı olacağını söyledi. Kürtler Suriye'nin bir parçası dedi. Türkiye'nin PKK ile 40 yılı aşkın mücadelesi içinde İran'ın PKK ile farklı bir ilişkisi vardı. Bir zamanlar PKK İran üstünden Türkiye'ye de saldırıda bulunuyordu. Türkiye İran sınırında PKK'lıların hastanelerde olduğunu biliyordu. Ruhani'yi dinlerken o nüansın orada olduğunu duydum gibi geldi.

Rusya kamuoyuna yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin PYD/YPG kaygılarını anladığını ifade ediyor. Ama Moskova aynı zamanda biz Şam'daki hükümetin onaylamadığı hiçbir askeri müdahalenin Suriye'ye yapılmasına onay vermiyoruz diyor. Bu Türkiye'nin ola ki Suriye'ye bir askeri müdahaleye kalkışırsa Suriye'den onay alması gerekir diyor. Aslında üç lider aynı zamanda bölgedeki jeopolitik rekabetin üç ana aktörü. Çok dikkatli diplomatik ifadeler kullanıyorlar. Diplomasi açısından baktığımızda kolay değil, çok riskli bir dönemi idare ediyorlar. Anladığım kadarıyla herkes o riski almamak için olabildiğince imtina ediyor.

Orada sekiz sene içinde Suriye'de öyle kanlı çatışmalar oldu ki mahalle mahalle düşündüğünüzde bir mahallede kendi çapında bir grup oluşuyor. Bu islami radikal terör örgütü oluyor. Böylesi kaygan zeminli farklı terör örgütleri var. Bölgede iki çatışmanın olabileceği alan kaldı: Rejim şu anda Rusya'nın desteğiyle toprakların yüzde 85'inin kontrolünü ele geçirmiş durumda. Rusya Astana'da yaptıkları İdlib anlaşmasında Türkiye burayı o örgütlerden temizlemeyi taahhüt etti ama bunun gerçekleşmediğini görüyoruz Türkiye su sorumluluğunu yerine getirsin diyor. Bunların hepsi riskli kararlar… Bir taraftan Rusya diyor ki Şam rejiminin onayı olmadan hiçbir gücün onayını kabul etmiyoruz diyor. Türk askeri zaten orada. İdlib'de Türk askeri var. Bıçak sırtı dediğimiz politika o zaten. Bu operasyonu yaptığınızda TSK bölgedeki en güçlü ordulardan biri. Bunu yapması Türkiye için sorunlu değil. Ama bunu yapınca arkasından gelecek siyasi diplomatik şeyleri de göğüslemeniz lazım. O yüzden Erdoğan gerek iç kamuoyunu dengede tutmak gerek diğer ülkelerden gelen nüansları dengelemek için herkesle hemfikir olduğunu söylüyor. Ama hemfikir olunan bir şey yok. Arkada ne konuştuklarını bilmiyoruz. Dün Erdoğan Türkiye'ye döndü ama orada Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı bıraktı. Herhalde orada konuşulacak.

‘ABD ÇEKTİĞİ ASKERLERİ HEMEN ERTESİ GÜNÜ GERİ GETİREBİLİR'

Amerika'nın Suriye'den çekilmesi orantısız olarak büyütüldü. Amerika'nın şu anda Suriye'de 2 bin askeri var. Şam rejimi ABD askerlerini zaten topraklarına davet etmedi. Suriye rejiminin topraklarına çağırdığı güçler İran ve Rusya. ABD bu 2 bin askerini çekeceğini söylüyor. Velev ki çektiler. Bu neden bu kadar büyütülüyor anlayamıyorum. Günümüzde teknoloji çok ilerledi. ABD ordusu yerküredeki en üçlü ordu. Bugün çekse de Suriye topraklarında müdahaleye karar verince akşamdan sabaha 50 bin askeri yığabilir oraya. Onları oradan çekmiş olmasının hiçbir anlamı yok. Hiçbir toprak parçasına ihtiyaçları yok. Arizona'dan kaldırdıkları uçaklarla bile gelirler. Afganistan'da vurdukları hedefleri ABD topraklarından kaldırdıkları uçaklarla yaptılar. Dinleyenler bunu kendi kafalarında tahayyül etsinler. Asker çekmek gerçeği yansıtmıyor.

2003 Mart, ABD'nin Irak'a müdahalesinden itibaren bölgede hiç davet edilerek müdahalede bulunmadı. Hep kendisi geldi. Bölgede hep kaynama oldu. Rusya 1980'lerde sevilmeyen adamdı. Onun sevilmeyen adam olduğu zamanlarda ABD gelip etkin olmuştu. Şimdi ABD sevilmeyen adam ve Rusya bu nüfuzunu sağlıyor. Dün Varşova'da Ortadoğu güvenlik konferansı vardı, İsrail'e destek konferansı diyebiliriz. Oradaki kritik konu İran'dı. ABD Dışişleri Bakanı, ‘İran bölgedeki en habis ülkedir' dedi. ‘İran tek başına bölgedeki en büyük tehdittir' dedi, Netenyahu bir mesaj atarak."

Ziyaret -> Toplam : 125,39 M - Bugn : 158374

ulkucudunya@ulkucudunya.com