Suriye’ye giremiyoruz, ucuza patlıcan verelim
ORHAN BURSALI 01 Ocak 1970
Fırat’ı doğusuna, geri kalan 600 kilometrelik Suriye sınırlarımızdan 50-60 kilometrelik bir derinliğe askeri harekât düzenlemek için ordu hazırlık yaptı, konvoylarla asker, tank, top ne varsa sevk edildi. Adeta canlı yayın gibi izledik: “Komutanların kulakları Ankara’dan gelecek emirde, bir gece ansızın girebiliriz...” Oysa ABD ve Rusya izin vermeden, onların onayı olmadan böyle büyük bir operasyon yapılabilir miydi, sorusu hep gündemdeydi.
Ekonomik kriz patlamış, yerel seçimlere gidiyoruz, iktidara oy verenlerin bir kısmında bıkkınlık var, seçmeni oyalamak lazım...
İzin vermediler tabii ki. Rusya, Şam ile işbirliğinin kapısını gösterdi, ABD’nin yanıtları belli.
Bu kez pahalılık gündemin, tartışmanın ön planına geçince, patlıcanın, domatesin, hıyarın fiyatını nasıl indiririz şovu tezgâhlandı. Bu şov için iki büyük gösteri alanı Ankara ve İstanbul yeterdi.
Yoksulluğun güne vuruşu
Kilometrelerce yoksul insanların, emeklilerin kuyrukları çadırların, kamyonların önlerinde, bir-iki saat bekleyecek, üç beş kuruşluk mal alacak..
Zaman bol, iş yok güç yok, “hadi hatun, hadi bey el zembilini eline”... Patlıcanı biberi domatesi pahalandıran alçak-emperyalist dış güçlere verilecek en iyi yanıt, kuyruklarda beklemek...
Üretici “hıyarı 3.5 TL’den sattım, gidip halden de alabilirsiniz aynı fiyata” açıklamasıyla şova tüy dikerken, belediyeler yoksul mutfağına yüzde 20-30 indirim yardımlarıyla tanzim satış zararını üstleniyorlar. Bir itirazım yok da, siyasi şov büyük harekâtının sandık bereketini hesap etmek güç.
Kuyruklar büyük yoksulluğun, üç-beş kuruş ucuz mala muhtaçlığın sergilenişi aslında.
Çadırda ucuz elektrik satışı
Şu kuyruktakilere sorsanıza: Alçak dış düşman elektriği de iki katına çıkardı, doğalgaz zamları vana kapattırdı, kömüre döndürdü... Acaba kamyonlarda, çadırlara elektrik, doğalgaz satışlarına da başlamasını ister misiniz iktidarın...
Muhalefet protesto amacıyla mahallelerde elektrik, doğalgaz satışlarına başlamalı! Sanal-manal! Yaratıcı fikirler lazım!
İran soğanı imdada yetişti de 3 TL’nin altına düştü...
Sandığa bereket yağdırır mı?
Peki o eyvah kaybediyoruz telaşı nedir? İşe “herkes kendi yoluna” diyerek ve birbirlerini reddeden, sonra adım adım yürümeye başlayan iki yapışık parti, sandıkta beka sorunu yaşayacaklarını görünce, şimdi işbirliği dışında kalan diğer illerde de adaylarını geri çekme ve tek aday çıkarma planlarını yapıyorlar.
Bu durum bile, uyuyanların, yeminlilerin, biat etmişlerin kafası başka türlüsüne basmayanların dışında seçmende dikkate değer bir geri çekilme yaşandığını gösteriyor... Her durumda ben önemli bir kırılma beklemiyorsam da!
Ama şu gerçek: Tek başlarına seçim kazanacak halleri sıfır. “Mezara kadar ittifak” bu nedenle!
Gün ola harman ola!
Ölüyoruz, imdaat!
Millet ölüyor havasızlıktan, kirlilikten ölüyor; aman kuyruklar buna da bir çare! Dursun Yıldız’ın isyanı:
“Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek olan yeni torba yasa teklifindeki Madde 45, ömrünü doldurmuş en az 10 termik santrala 2 yıl daha baca gazı filtresi olmadan veya limitlere uymadan çalışma izni verecek. Madde 45 kabul edilirse, yılda 1100 erken ölüm, 800 kronik bronşit vakası ve 1500 hastaneye yatışın yanı sıra, her gün 170 çocukta astım atağı demek!
Bizler zaten yıllardan beri, filtresiz çalışan bacalardan veya kül barajı olmadığı için rüzgârda uçan küllerden çıkan zehirli maddeleri soluyoruz. Çan, Çatalağzı, Seyitömer, Tunçbilek, Afşin Elbistan, Muğla Yatağan, Soma’da balkonlarımıza beyaz çamaşır asamıyoruz, hatta bu sene Afşin’de yağan kar bile griye dönüştü.”
AKP: Köylüye hayır oyu... Yalçın Karatepe’den: “9 Aralık 2018, BirleşmişMilletler Genel Kurul’unda ‘Köylü Hakları ve Kırsal Alanlarda Çalışan Diğer Kişiler Deklarasyonu’ kabul edildi. Bu deklarasyonla ‘... köylülerin ve kırsal toplulukların toprağa, tohumlara, suya ve diğer doğal kaynaklara erişiminin garanti edilmesi’ istendi.
Türkiye bu deklarasyona kabul oyu vermedi. Gazetelere haber bile olmadı, iyi mi!”