Lozan’a nasıl bakmalı?
TAHA AKYOL 01 Ocak 1970
Lozan Antlaşması üzerinden doksan yıl geçtiği halde bizde hâlâ tartışılıyor. Üstelik akademik kalitede değil, tamamen siyasallaşmış, hatta miting meydanlarına taşınmış bir tartışma...
Geçmiş asırlara “tarih”i anlamak için bakmak yerine, güncel kavgaları körüklemek duygusuyla bakma aşamasındaki toplumlarda böyle oluyor.
İlmi tarihçilik geliştikçe duyguların yerini zamanla bilgiler alıyor.
Lozan’ı değerlendirebilmek için en azından görüşme tutanaklarını ve sadece Ankara’nın değil, ilgili bütün hükümetlerin politikalarını araştırmış olmak gerekir.
Yunan kaynaklarında Lozan
İlgili hükümetlerin politikaları deyince, tabii Yunanistan’ın Lozan politikası özellikle önemlidir. Yunan kaynaklarını araştırarak yapılan ilk akademik çalışma, bildiğim kadarıyla, Dr. Çağla Derya Tağmat’ın “Lozan Konferansı’nda Yunan Diplomasisi, 1922-1923” adlı eseridir.
Libra Kitap tarafından yayımlandı.
Genç tarihçi Dr. Tağmat Yunan arşivini, o zamanki Yunan gazetelerini ve Yunanlı tarihçilerin eserlerini araştırarak bu kitabı yazmış.
Lozan, sekiz ay süren müzakereler sonunda imzalanmış, pek çok ciddi konuyu içeren bir uluslararası antlaşmadır. Kitap, Yunanistan’la ilgili konularda Yunan tarafının politikalarını anlatıyor.
Yunanistan’ın Anadolu’da yaptığı insani kıyım ve maddi yıkım için talep ettiğimiz “tamirat bedeli”ni İsmet Paşa’nın karşılıksız bağışladığı, Ege adalarını Lozan’da kaybettiğimiz şeklinde yürütülen söylemin gerçeklerle ilgisi yoktur.
Tağmat’ın kitabında bu konularda Yunanistan tarafında nelerin yaşandığını okuyabilirsiniz.
‘Trakya meselesi’
Tağmat’ın kitabının bence en önemli tarafı “Trakya meselesi”nin Lozan’daki büyük önemini Yunan belgeleriyle ortaya koymasıdır.
Trakya bölgesi, Mondros mütarekesi döneminde Yunanistan tarafından işgal edilmiş, Mudanya mütarekesi ile işgalden kurtarılmıştı.
Yunanistan’da askeri darbe olmuş, İzmir’de ‘denize dökülen’ Yunan ordusu cunta tarafından toparlanarak Trakya hududuna konuşlandırılmıştı.
Tağmat’ın Yunan kaynaklarından aktardığına göre:
Türk Trakya’sında Türk kuvvetlerinin mevcudu 30-35 bindi...
Yunanistan ise sınırın Batı Trakya tarafına 110 bin 775 piyade eri, 39 bin 945 milis ve 4 bin 446 subaydan oluşan, 208 ağır silahla donanmış büyük bir orduyu yığmıştı!
Batı Trakya’daki bu Yunan kuvvetlerinin kumandanı General Pangalos askerlerine “Birkaç gün sonra Çatalca’ya varacağız ve utancımızı temizleyeceğiz. Trakya’nın geri kalanını ve İstanbul’u alacağız” diyordu.
Yunan politikası, İngiltere ve Fransa ile anlaşarak İstanbul’a kadarki Trakya’yı işgal edip Türkleri Lozan’da çok büyük tavizlere zorlamaktı...
Ankara’nın endişeleri
Ankara’da Başbakan Rauf Bey, Yunan politikasının Mudanya hükümlerine aykırı olduğunu belirterek müttefiklere nota verecek, kapitülasyonlar meselesi de dahil olmak üzere, Fevzi Paşa üç defa orduyu “teyakkuz”a geçirecekir.
Musul için savaşa girelim denildiğinde Kazım Karabekir Paşa, orduyu Musul’a gönderirsek Yunanistan’ın Trakya’yı işgal edebileceğini hatırlatacaktır.
Hatta Tağmat’ın kitabından okuyoruz ki, Atina, Mussolini ile gizli temas halindedir; İzmir’i bu defa İtalyanlar işgal etsin diye...
Sadece “Trakya Meselesi” değil... Böylesine son derece kritik konuları araştırmadan, Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Temmuz 1923’te İsmet Paşa’ya neden “imzalayınız” diye telgraf çektiğini anlayamayız.
Venizelos’un sözleri
Tağmat kitabında, Yunan hükümeti adına Lozan’ı imzalayan Venizelos’un uzun açıklamasını aktarıyor:
“Yenildik ve diplomatik olarak yalnızdık, bizi yenilgiye sürükleyen bir siyasetin içine girdik, Yunanistan’ı tamamen yıkıma sürükleyen savaşın devam etmesi olanaksızdı...”
Venizelos savaşın bitmesini, barışa varılmasını yeterli başarı sayıyor.
Lozan’da Türkiye elbette başarılıdır, sadece birkaç ayrıntı farklı olabilirdi; Rauf Bey’in ısrar ettiği tamirat meselesi gibi...
Tek Parti otoriterliğine yöneltilen haklı eleştiriler, Lozan husumetine yol açmamalıdır.
Lozan hakkında konuşurken ne kadar bilgi sahibi olduğumuzu mutlaka kendimize sormalıyız. Tağmat’ın kitabı, Lozan konusunda okunması gereken araştırmalardan biridir.