Kalanlara selam olsun
Ahmet Gürsoy 01 Ocak 1970
Bir neslin sesi ve soluğu Ozan Arif'i bugün ebedi yolculuğuna uğurluyoruz. Böylece 12 Eylül öncesi ve sonrasının derin izlerini yaşayan kuşak aramızdan birer ikişer çekiliyor.
Öfkesi olan sevinsin, acısı olan üzülsün..
Ecel aldı yer gizledi.. Fani dünya kime kaldı?
Ülkücü Memurlar Derneği Genel Merkezi'nin yan kuruluşu olan FOMTED ve Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nin yan kuruluşu olan TÖMFED'in yurt çapında organize ettiği bütün gecelerin sesiydi.
1976-79 yıllarında Anadolu'yu karış karış dolaştık.
O yıllarda öğrenciydim. Aynı zamanda önceleri TÖMFED sonra FOMTED'in konser gecelerinde sunucuydum.
Rahmetli Abdulvahap Kocaman, Aşık Osman Feymanî, Hilmi Şahballı, Erzurum'un kudretli ozanı Reyhanî ve elbette Ozan Arif'le, yüzlerce sahnede ülkü gecelerinin sesi soluğu olduk...
O birbirinden renkli konser gecelerinde TRT Sanat ve Halk Müziği'nin önemli sesleri de vardı. Mesela Halk Müziği sanatçısı Seyit Al, Türk Sanat Müziği'nin en çok dinlenen sanatçılarından Akif Özüşen gibi...
Selahaddin Turgay Daloğlu'nun yazdığı "Hamalın Dramı"yla Akdeniz'i, Ege'yi, Karadeniz'i dolaştık.
Muğla ve Bolu'da kurşunlandık..
Kaş'ta bombalandık..
Tıpkı Ozan Arif gibi kansere yenik düşen, o günlerde benim gibi öğrenci olan sonraları Devlet Tiyatrolarında yönetmen (rejisör) olan Ensar Kılıç yönetmenimizdi. Herkes onu, o günlerde TRT Prodüktörü olan güzel insan Ramazan Bakkal'ın yapımını üstlendiği, Prof. Dr. Mim Kemal Öke'nin de senaryosunu yazdığı Duvardaki Kan filminde oynadığı Kâzım Karabekir rolüyle tanırdı.
Ramazan Bakkal, TRT'de ilk defa yerli bir dizi yapımına öncülük etmiştir. Duvardaki Kan filmiyle Türk Milleti, Ermeni komitacıların Talat Paşa'yı nasıl şehit ettiklerini ve Batılı güçlerin çevirdiği dolapları gördü.
Can dostum, Kars'ın Arpaçay İlçesinden Ensar Kılıç, bir Anadolu çocuğu olarak kendi doğup büyüdüğü toprakları savunan, Ermeni katliamlarının önünü kesen, Doğunun Fatihi diye anılan Kâzım Karabekir Paşayı oynamaktan öyle büyük bir keyif alıyordu ki anlatamam. Doğrusunu söylemek gerekirse Ensar kardeşim kendini Kâzım Karabekir'in ta kendisi gibi görüyor ve üstlendiği rolü, rol görmekten çok hayatının parçası sayıyordu.
İşte o günlerde her birimiz ülkü erleriydik.
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindi.
Ocağın yaptığı bütün gecelere katılan Ozan Arif, ne zaman Ankara'ya gelse soluğu yanımızda alırdı. Bizimle koltukların üstünde uyurdu. Otele gitmezdi. Gece yarılarına kadar süren muhabbet, şaka gırgır herkese tatlı gelirdi.
O günlerde ben de, Ensar da TÖMFED'in yönetim kurulundaydık. Ensar'ın ailesi Keçiören'de oturuyordu. Ama rahmetli eve gidip rahat ve sıcak yatakta uyumak yerine bizimle kalırdı. Gerçi ben de asıl adı Atatürk Öğrenci Yurdu olan, kısaca bizim Site Yurdu dediğimiz yurtta kalıyordum ama dernekte koltuklarda yatıyorduk.
Arif Ozan gerçek bir gönül adamıydı...
Kibri, yalanı, dolanı yoktu...
Dürüst, sözünün eri mert bir adamdı...
İşte hayat bu..
Günler su gibi akıp geçti.
Ve bugün Ozan Arif'i Ensar'ın yanına gönderiyoruz.
Allah rahmet eylesin..
Bir gün yeniden orada buluşacağız..
Kalanlara selam olsun..