İstanbul'da Mossad ve CIA operasyonu!
İbrahim KARAGÜL 13 Mart 2007
İstanbul, Soğuk Savaş döneminin en hararetli casusluk olaylarını hatırlatan bir istihbarat operasyonuna ev sahipliği yaptı. Sekiz yıl boyunca, 2005 yılına kadar İran Savunma Bakan Yardımcısı olan, Devrim Muhafızları'nın güçlü generallerinden biri İstanbul'un ortasında kaçırıldı! Simdi hem İran hem de Türkiye, 7 Şubat'ta İstanbul'a gelen sonra bir daha kendisinden haber alınamayan 63 yaşındaki Ali Rıza Askeri'ye ne olduğunu araştırıyor.
Ama cevabı netleşemeyen iki soru var: General Askeri, ABD ya da İsrail istihbarat birimleri tarafından mı kaçırıldı, yoksa kendisi mi izini kaybettirdi? İran, Askeri'nin ABD tarafından kaçırıldığını söyleyerek Türkiye'den bir şeyler yapmasını istiyor. Türkiye, bu kadar önemli bir kişinin İstanbul'un göbeğinden kaçırılmasından duyduğu rahatsızlıkla olayı çözmeye çalışıyor. Böylesine önemli bir kişinin İstanbul'da kaçırılması, Türk istihbaratı ve güvenlik birimleri için çok ciddi bir zaaf teşkil ediyor.
ABD ve İsrail istihbaratının Türkiye'de ne kadar etkin olduğu, ne kadar rahat çalıştığı, yer yer istihbarat operasyonları yaptığı, CIA uçakları tartışmasında da gördüğümüz gibi bazı insanları paketleyip götürdüğü biliniyor. Hatta cezaevlerinde bazı sanıkları sorguladıkları hatta Türkiye'de CIA'ya bağlı gizli sorgu merkezleri olduğu iddiaları hâlâ gündemde. Afganistan'dan kaçırılan esirlerin İncirlik Üssü'nden Guantanamo'ya götürüldüğünü düşünürsek, bu ülkelerin Türkiye'de nasıl istediklerini yaptıklarını daha iyi anlarız.
Olay ABD-İran ilişkilerinin gerildiği, iki ülkenin Irak içinde ciddi bir çatışma içine sürüklendikleri, ABD'nin Irak'taki İran unsurlarına karşı operasyonlar başlattığı, ABD kontrolündeki PJAK'ın İran içlerindeki saldırılarının yoğunlaştığı, İran'ın sınırötesi operasyon yapabileceğini açıkladığı, Türkiye-İran-Suriye arasında PKK'ya karşı ortak tavrın kendini hissettirdiği, en önemlisi de ABD ve İsrail'in İran nükleer tesislerini vuracağına ilişkin iddiaların yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşti.
Türkiye ve İran Askeri'nin peşine düşerken, araştırma devam ederken, ABD çevrelerinden bu konuda henüz hiçbir işaret yok. Tabii bu tip operasyonlarda hünerli olan ve ABD ile birlikte çalışan İsrail çevrelerinde de. Ama ortada iki olağan şüpheli var: ABD ve İsrail. İki ülkenin İran'la yaşadığı çatışma da bütün boyutlarıyla ortada. Peki ya Türkiye, bu olayın neresinde?
Türk istihbaratı, hem ABD hem de İsrail istihbaratıyla iç içe. Bölgesel operasyonların çoğunda ortak hareket ediyorlar. Aynı Türkiye, ABD ve İsrail'in İran'a yönelik yıpratıcı müdahalesine de mesafeli durmaya çalışıyor. Yani açıktan İran'a tavır almıyor hatta böyle bir müdahaleye karşı olduğunu söylüyor. İstanbul'un ortasında İranlı önemli bir generalin kaçırılmasına Türkiye'nin evet demesini ya da işbirliği yapması ihtimalini düşünemiyorum bile. Münferit işbirliği ihtimali her zaman mümkün. Ancak bu kritik anda, böyle bir olayın Ankara-İran ilişkilerini nasıl zedeleyeceği ve bunun tercih edilmediği de ortada. Ayrıca, iki ülke istihbaratı Türkiye'de o kadar güçlü ki, Türk istihbaratının işbirliğine ihtiyaç duymadan benzer birçok olayı gerçekleştirebilecekleri de ortada!
Casusluk romanlarına konu olacak kaçırma, Irak'la bağlantılı gösteriliyor. Askeri'nin Irak içindeki İranlı komandoların başında bulunduğu, ABD'nin esir aldığı 8 İranlı diplomata misilleme olarak ABD askerlerini kurşuna dizdirdiği gibi iddialar var. Irak'tan Şam'a oradan da İstanbul Atatürk Havaalanı'na geldiği, Türkiyeli olmayan bazı kişilerin Askeri adına Ceylan Intercontinental Oteli'nde üç günlük rezervasyon yaptırdığı ancak generalin bu otele gelmediği, bagajının bir ucuz otelin odasında bulunduğu belirtiliyor.
Peki Askeri neden Irak'tan İran'a geçmedi de Türkiye'ye geldi? Sadece Irak'taki çalışmaları yüzünden mi kaçırıldı? Hizbullah'ı eğittiği veya İran nükleer sırlarıyla ilgili bilgilere sahip olduğu iddiaları, Askeri'yi özellikle İsrail için hedef yapmıyor mu? Askeri, bazı füze parçalarının Türkiye üzerinden İran'a aktarılmasında rol oynadı mı? Son olarak, TOW füzelerinde kullanılan 64 bin elektrik bağlantı parçasının Türkiye üzerinden İran'a geçmesiyle bir ilgisi var mı? Daha önce İtalya'dan getirilen ve CIA ile MİT'in ortak operasyonuyla Gürbulak'ta el konulan parçalarla bir ilgisi var mıydı? Ya da Askeri, kaçırılmadı da işbirliği mi yaparak kayıplara karıştı? Bunun için mi Suriye üzerinden İstanbul'a getirildi?
ABD-İsrail ile İran arasında Irak merkezli olarak başlatılan gerilim Türkiye'ye mi sıçrıyor? Türkiye hem nükleer teknoloji trafiğinde hem de istihbarat operasyonlarında bir istasyon mu oluyor? Bu soruların cevabını yakında bulacağız!