« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Ağu

2008

Rabindranath Tagore (1861-1941)

01 Ocak 1970

Geleneksel Hindistan kültürüyle Batılı modernizmin birleştiren ve bu nedenle 'doğu ile batının arabulucusu' olarak anılan Rabindranath Tagore, 7 Mayıs 1861'de doğdu. Çiftlik sahibi Hindu dini refomcusu Maharishi Debendranath Tagore ile Sarada Devi'nin 14'üncü oğlu olarak Thakur soyadını taşıyan yazar, İngiliz egemenliğindeki Hindistan'ın başkenti Kalküta'da dünyaya geldi. Okula ancak bir süre devam edebildi. Dini ve dünyevi düşüncelerle biçimlenen babası tarafından uzunca bir eğitimden geçirildi. 17 yaşına bastığında Brignton'da bir okula kaydını yaptırdı. Ancak bir süre sonra eğitimini yarım bırakmak bahasına da olsa Hindistan'a döndü ve ilk müzikli dramını yazmaya başladı. 1883'de Mrinali Devi Raichaudhuri ile evlenen Rabindranath Togere, bu evlilikten üçü kız olmak üzere beş çocuğa sahip oldu. Bu tarihten sonra çalışmaktansa ailesinin mülkiyetindekilerle ilgilenip yazarlığa daha çok zaman ayırmayı tercih etti.



1880'li yılların ortasından sonra yazdığı çok sayıda şiir kitabı, öykü ve dramlarını, birkaç gazetede yayımlayan Tagore, tüm yapıtlarını Bengal diliyle kaleme almış ve bir bölümünü kendisi İngilizce'ye çevirmiştir.



1901 yılında sahip oldukları Huzurun Evi (Santiniketan) adlı çiftlik eviyle aynı adı taşıyan özel okulu, 50 yıl sonra uluslararası devlet üniversitesi olarak kabul edilmiştir. Huzurun Evi, Tagore'un yönetimi altında Doğu ve Batı kültürleri arasında bir köprü görevi üstlenmiştir. İngilizlerin denetimi altındaki kolonilerdeki eğitim sistemini şiddetle eleştiren Tagore, son derece hümanist duygularla Hint halkının bağımsız bir bilince kavuşmasına yardımcı olmak istiyordu.



Yüzyılın başlarında Bengal dilindeki ilk gerçekçi psikolojik roman olma özelliği taşıyan Gözünde Kum'u yazdı. Togere Gözündeki Kum'da daha sonraki romanı Deniz Kazası'nda olduğu gibi Hindu toplumunun aşka ve duygulara düşman zorlayıcı unsurlarını inceledi. En önemli nesir yapıtı olan Gora'da da ayrı tavrı sergileyen yazar siyasal ve dinsel alanda toleransı savundu.



49 yaşında yayınladığı İlahiler adlı şiirleriyle 1913 Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer bulundu. Bu manzum başyapıtında Tagore, Adak ve Karşıya Geçiş adlı dinsel ve ahlaksal temalar barındıran şiir kitaplarında yaptığı gibi, halkını Hindu değerlerini politikaya sokmaya ve vurgulamaya çağırdı. Bu yapıt Tagore tarafından seslendirilmiş, şarkı biçimine dönüşen çoğunlukla melankolik 115 şiiri kapsamaktadır. Şiirlerinde çoğunlukla Tanrı özlemi, sevgi, aşk ve doğa tasvirlerini tema edinen yazarın eserlerinde sembolizmin etkisi görünmekte ve bu eserler mistik bir bütünlük gözlenmektedir. Sözü edilen temalar ve sembolizmin etkisiyle yazdığı Postane adlı dramında ve Şarkılar ile Şarkılar Dizisi adlı lirik derlemelerinde rastlanmaktadır. Lirik ve felsefi yapıtı 28 cildi kapsayan Bengal edebiyatının yenileyicisi Tagore, bu eserlerinden dolayı 1915'li yıllardan sonra yurdunda büyük saygı uyandırmıştır.



İzleyen yıllarda başta Amerika ve Avrupa'nın çeşitli ülkeleri olmak üzere, nasyonalizm ve Batı kültürüyle Asya kültürünün kaynaşmasına yönelik konferanslar vererek hedeflerini anlatan Tagore, 1915'de İngiltere Kralı tarafından 'Sir' asalet unvanına değer bulundu. Ancak Sir Tagore, Amritsar Katliamı adıyla tarihe geçen olayı protesto etmek amacıyla bu unvanı dört yıl sonra iade etti. Bundan sonraki romanlarında ana temalarının yanı sıra bütün ırk ve sınıfların dayanışmasına yönelik görüşlerini dile getirirken, yapıtlarında bir taraftan insanın saygınlığını, diğer taraftan ise toplumun giderek teknikleşmesini ve totalitarizmi işledi. İnsana düşman olan bu tür gelişmelere karşı açılan savaşlardan hemen hepsini hümanizm kazanıyordu.



Sanatın hemen her dalıyla ilgili olan Rabindranath Tagore, 30'lı yıllardan itibaren daha çok resim sanatına yoğunlaştı. Bu yıllarda aynı zamanda bestelerinin bir kısmı da kendisine ait olan şiir ve şarkı derlemelerini çıkardı. 1940 yılına kadar yaptığı, çoğu fantastik masal yaratıklarını içeren yaklaşık 2 bin tablosu tıpkı olgunluk dönemi edebi eserlerinde olduğu ekspresyonizme dönmesinin kanıtı sayıldı. Son romanı Dört Bölüm'de bir kez daha aşk konusuna yönelen yazar, giderek yükselen faşizm tehlike oluşturmaya başlamasının ve İkinci Dünya Savaşı'nın çıkma ihtimalinin oluşmasıyla birlikte bir kez daha politik çalışmalara hız verdi. 1941'de yazdığı Uygarlık Buhranı adlı denemesinde belirttiği gibi, Nazi Almanyası'na şiddetle karşı çıktı.



'Bütün insanların ruhlarının tek hakimi sensin' adlı şarkısı 1950 yılında Hindistan'ın ulusal marşı haline getirilen Rabindranath Tagore, 7 Ağustos 1941'de, 80 yıl önce doğduğu kent olan Kalküta'da yaşamını yitirdi.



Eserleri

Roman: Gözünde Kum (Cokher bali, 1903), Deniz Kazası (Naukadubi, 1906), Ev ve Dünya (Ghare-Baire, 1916), Baharın Dönüşü (Phalguni, 1916), Kırmızı Zakkum (Raktakarabi, 1924), Dört Bölüm (Car adhyay, 1934) Şiir: Adak (Naibedye, 1901), Karşıya Geçiş (Kheya, 1906), İlahiler (Gitanjali, 1910), Şarkılar (Giti-malya, 1914), Şarkılar Dizisi (Gitali, 1914)

Dram: Postane (Dakghar, 1912)

Anı/Deneme: Yaşamdan Anılar (Jibansmriti, 1912), Uygarlık Buhranı (Sabhyatar sankat, 1941)

Ziyaret -> Toplam : 120,74 M - Bugn : 67059

ulkucudunya@ulkucudunya.com