Başkan- sermaye-emek
Yakup Kepenek 01 Ocak 1970
Başkanlık rejimine tam anlamıyla geçilmesinden sonra, AKP’nin sermaye ve emek kesimlerine yaklaşımı da yeni bir biçim ve içerik kazanıyor. Sermayenin daha büyük olanı el üstünde tutulurken, orta boy ve küçükler itilip kakılıyor.
Emekçilerin, işsizlik ve düşük gelir nedeniyle yoksullaşması daha da derinleşiyor. Yeni bir gelişme olarak yoksul tüketicilerin yalnızca çok küçük bir kısmına da olsa ucuz sebze ve meyve sağlanabiliyor.
Sermaye yandaş
AKP iktidara, serbest piyasacılık yaparak geldi. Kendisinden önce oluşturulan kamu ihale düzenine bir süre bağlı kaldı. Merkezi ve yerel yönetimiyle tüm devlet birimlerinin piyasadan satın aldığı mal ve hizmetlerin, ilgili herkese açık, yarışmacı ve eşitlikçi bir biçimde sağlanması kuralına uydu. Serbest piyasa kavramının esasını oluşturan bu kural, aynı zamanda ve öncelikle devletin değişik sermaye kesimlerine eşit uzaklıkta olmasını içerir.
AKP özelleştirmelerden ve yol, köprü ve havaalanı gibi büyük yatırımlardan başlayarak bu kuraldan hızla uzaklaştı; kamu ihalelerini, kendi sermayedarını oluşturmak ve yandaşı olmaya çalışan sermayeyi güçlendirmek için kullanmaya başladı. Günümüzde devletin satın aldığı mal ve hizmetlerin tamamına yakını, davetli ihale yöntemiyle yapılıyor.
Büyüyen yandaş sermaye, başta basın-yayın olmak üzere, toplumsal yaşamın kültür ve sanat dahil her alanını sarıp sarmalıyor; haberlerden TV dizilerine dek her alanda yandaşlığı egemen kılıyor. Oluşan düşünsel daralma, kısıtlama ve baskı ortamı kimi militan AKP yandaşlarını bile tedirgin ediyor.
Ülke ekonomisi de, AKP’nin serbest piyasa oyununun kurallarına uymamasının sonuçlarını yaşıyor.
Patlıcan terörist?
Devlet, yalnız sermayeye değil tüm yurttaşlara eşit uzaklıkta olmalıdır.
Sermaye büyük bir güçtür; her olanağı kullanarak sermayeyi kendisine bağlayan; onu besleyen ve ondan beslenerek güçlenen AKP iktidarı, sıra emeğe gelince tam anlamıyla yan çiziyor. İşsiz sayısı son bir yılda 706 bin artarak toplamda dört milyona yaklaşıyor. Kamuda işe almalarda, liyakate değil mülakata bakılıyor; yeterliliğine bakmaksızın, yalnızca kendisinden olanları işe alıyor. Bir genç 23 kez mülakata girdiğini yine de işe alınmadığını vurguluyor.
Her şey bir tarafa, geçen hafta basına yansıdığı gibi, bin kişinin alınacağı bir işe 60 bin kişinin başvuru yapmış olması, sermaye sevdalısı iktidarın işsizler karşısındaki duyarsızlığının çok yıkıcı bir sonucudur.
İşsizliğe çözüm bulamayan iktidar, enflasyona tanzim satışları ile çözüm arıyor. İstanbul’da 50, Ankara’da 30 yerde açılan ve şimdilik yalnızca meyve ve sebze ile sınırlı olan tanzim satış uygulaması, devletin eşit uzaklık kuralından çok uzak olduğunun yeni bir sayfasıdır. Bu iki kentte yaşayan yaklaşık 20 milyon kişinin, kâğıt üzerinde de olsa tanzim satış olanağından yararlanacağını varsayalım. Ülke nüfusunun geriye kalan 62 milyon tüketicisinin suçu ne? Diğer yönden sermaye ve emek arasındaki yıkıcı ayrımcılığına, AKP, tanzim satış düzenlemesiyle asıl oy tabanı olan küçük esnafı da katmaya, esnafı dövmeye başlıyor. Oysa esnaf, ne salt sermayedardır ne de emekçi. Bu iki özelliğin kişileşmesidir.
AKP esnafa neden vurur?
Bu soru yanlış; çünkü AKP’nin varlığını sürdürmesi için karşısında bir suçlu ya da suçlular gereklidir. AKP yıllardır toplumun kendisine seçimlerde oy vermeyen yaklaşık yarısını suçlayarak, onları düşmanlaştırarak varlığını sürdürüyor. AKP’nin sahip olduğu dünya görüşüne göre, suçlu yoksa, yaratılmalıdır. Balık susuz AKP düşmansız yaşayamaz.
Konunun uzmanları patlıcanın besleyici özelliğinin yok denecek kadar az olduğunu, buna karşılık lezzeti nedeniyle istendiğini belirtir. AKP sonunda, esnaf bağlamında, o tadı da terörist yaptı!
Patlıcana uzanacak kadar derinleşen ayrımcılığın topluma daha fazla zarar vermeden bu seçimlerde durdurulması ve yerel yönetimlerde güçlü bir biçimde tersine çevrilmesi için çaba harcanması gerekiyor.