'İdlib'e olası operasyonda HTŞ savaşı Türkiye'ye taşıyabilir'
Ceyda Karan 01 Ocak 1970
Prof. Mehmet Yuva’ya göre, Türkiye’nin İdlib’de cihatçı grupları temizleyerek Soçi mutabakatını yerine getirmeme sebebi, 'hedefin Sünniler olduğu' propagandasından çekinilmesi. Şam’ın askerleri saldırıya uğrasa bile Rusya’nın telkinleriyle sabırlı davrandığını belirten Yuva, İdlib’e olası operasyonda HTŞ savaşı Türkiye’ye taşıyabileceğini kaydetti.
ABD yönetimi Suriye'den çekilmeden çark ederken, dikkatler yeniden İdlib'e çevriliyor. İdlib'in neredeyse tamamında kontrolü Türkiye'nin de ‘terör örgütü' olarak gördüğü Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ele geçirmişken, Ankara ile Moskova'nın ortak devriyelerine karşılık Ankara bölgeye bir operasyon yapılmamasında ısrarcı. Son olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar bölgedeki statükoyu bozabilecek ateşkes ihlallerini durdurması için Rusya'ya çağrıda bulundu. Türkiye'nin Soçi mutabakatını yerine getirip getirmemesi meselesine girilmezken, HTŞ'nin Rusya ve Suriye ordularına karşı diğer grupları açıkça cihada çağırması dikkat çekiyor.
Gelişmeleri Şam Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Yuva ile konuştuk.
‘SURİYELİ SÜNNİLERE YÖNELİK SALDIRI PROPAGANDASI'
Prof. Dr. Mehmet Yuva, İdlib sahasının çok önemli bir imtihan sahası olduğunu anımsatırken, sürecin hem Türk-Amerikan hem de Türkiye-Rusya ilişkilerine yön vereceğini vurguladı. Ankara'nın terör örgütü olarak gördüğü HTŞ'ye yönelik hamlelerinin güçlüklerine dikkat çeken Yuva, topyekün bir ‘temizlik harekatının' Suriyeli Sünnilere yönelik olacağı yolundaki propagandalara dikkat çekti. Yuva, Türkiye'nin bir türlü harekete geçememesinde bölgedeki sosyal yapının karmaşıklığının da rol oynadığını belirtti:
"Daha önceki programlarımızda da İdlib sahasının çok önemli bir imtihan sahası olacağını hem Türkiye-İran-Rusya-Suriye ilişkilerinde kuzeyde de özellikle Türk-Amerikan ilişkilerinde o sahanın bir imtihan sahası olacağının altını çizmiştik. Önce İdlib ile ilgili yani bugün aslında donuk görüne ama çok sıcak gelişmelerin yaşandığı İdlib sahasına odaklanalım. Şam'dan İdlib ile ilgili gözlemlerimizi paylaşalım. Türkiye, İran, Rusya ve Suriye tarafı İdlib'te esas itibariyle Heyet Tahrir el Şam'ın bir terör örgütü olduğu konusunda mutabık. Bir başka mutabakat söz konusu. O da eylül ayında İdlib ile ilgili Soçi'de alınan kararlar. Bu konularda mutabık olmasına rağmen hep şu hususa dikkat çektik. Bunun hayata tercüme edilmesinin ne kadar mümkün olacağı hususunda kaygılarımızın olduğunu, bunun kolay olmayacağını ifade etmiştik. Geldiğimiz nokta itibariyle Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın bugün Anadolu Ajansı'na verdiği mülakatta da onu gördük. Daha önce Sputnik Haber Ajansı'na güvenlik uzmanı Abdullah Ağar'ın verdiği demecinde de aynı kaygıların orada zuhur ettiğini gördük. Çok açık olarak Hulusi Akar'ın ifadelerinde yer almamış olmasına rağmen diğer güvenlik uzmanları tarafından açıkça dile getiriliyor. İdlib'de Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği bu yapıya karşı bir müdahalesi söz konusu olduğunda Türkiye'nin İdlib'de Suriyeli Sünnilere yönelik bir saldırı içinde olduğu propagandası yapılıyor. Özellikle son 3-4 aydır ama ağırlıklı olarak ocak ayı itibariyle bu örgüt İdlib'de çok önemli bir bölgeyi kontrol altında tutmaya başladı. Son dönemlerde İdlib'de çok ciddi idamlar uygulandı. Adamların şakasının olmadığı görülmektedir. Zira bu örgütün IŞİD'den bir farkı şudur. İdlibli yani esas itibariyle o bölge unsurlarının yönetimde çok önemli yerlerde olduğu gerçeği var. Zaten lideri Colani aslen İdlibli. İdlib'in toplumsal yapısına baktığınız zaman El-Nusra örgütünde yeni adıyla Heyet Tahrir el Şam'da veya emmioğlu, teyze çocuğu gibi birçok farklı örgütte akraba ilişkilerinin hakim olduğu, ticaret çıkarlarının egemen olduğunu görüyoruz. Bu anlamda oradaki yapıları özellikle Türkiye'nin gündemine aldığı mevcut olan bir terör örgütünü nasıl dönüştürebiliriz, nasıl parçalayabiliriz, bunu nasıl başka örgütlerle kapıştırıp zayıflatabiliriz, biz direkt müdahale etmeden sahada bize bağlı örgütler üzerinden bunun üzerinde bir askeri hegemonya kurabilir miyiz? En azından bunu zayıflatabilir miyiz gibi plan ve programları vardı. Bu plan ve programlarının hayata geçmemesinin en önemli nedeni bu sosyal yapının çok karmaşık olmasından mütevellittir."
‘HTŞ SAVAŞI İDLİB DIŞINA TAŞIMA AMACI GÜDÜYOR'
Ancak HTŞ'nin bölgedeki diğer örgütleri Suriye ordusu ve Rusya'ya karşı cihada çağırdıklarını anımsatan Yuva, buradaki amacın savaşı İdlib dışında taşıma olduğu görüşünde. Yuva, İdlib'de olası bir kargaşada yaşanacak göç dalgasına yönelik açıklamalara da işaret ederken, rakamların operasyonun sonuçları dikkate alınarak abartıldığını da dile getirdi:
"Kaldı ki HTŞ son iki gündür bütün diğer örgütleri Suriye ordusuna karşı cihada çağırmaktadır, Rusya'ya karşı cihada çağırmaktadır, bu savaşı sadece İdlib içinde tutmayalım Halep kırsalına ayrıca Lazkiye'yi de buna katarak saldırıları genişletelim yönünde çağrıları var. Bu çağrılara uymayanları rejimin ajanlarını, Rusya'nın piyonlarını, yabancı ülkelerin piyonlarını yeteri derecede Müslüman olmamakla itham edebilmektedir. Bu hassasiyetler diğer örgütlerin elemanları üzerinde de ciddi bir etki yaratmaktadır. Siz yola neden çıktınız? Kafir ilan edilen adaletsiz, haksız kabul edilen mevcut nizamı değiştirmek için yola çıktınız. Bunun için de Suriye ordusu ile savaşıyorsunuz. Ama gördüğümüz kadarıyla siz Suriye ordusu ile savaşmaktan ziyade Rusya, İran, Türkiye ve Suriye'nin almış olduğu kararlara uyum sağlama çabası içindesiniz. İdlib'in başka bir önemli özelliği var. Suriye'nin bütün bölgelerinden yani diğer cephelerde savaşı kaybetmiş veya uzlaşma yoluyla orayı terk etmiş İdlib'e taşınmış, bugün Hulusi Akar 3.5 milyondan bahsediyor, bu abartılı bir rakam. Takriben 2 milyon dolayındadır. Ama nedenini anlamakta zorlanıyorum, birileri bu sayıyı gittikçe yükseltmektedirler. Belki de yaşanacak göç dalgasının büyüklüğü ve bunun sadece Türkiye'de değil de Amerika'ya kadar bir tehdit oluşturacağını böylece kamuoyuna bu operasyonun Suriye ayağı tarafından yapılmasının yaratacağı ciddi sonuçları anlatması açısından büyütülmüş olabilir."
‘İDLİB'TEKİ YAPILARLA MEVCUT SİYASİ NİZAMIN GENEL KARAKTERİNİN UYUM İÇİNDE OLMASI MÜMKÜN DEĞİL'
Yuva'ya göre, İdlib'teki açık şeriat düzeninin bulunduğu yapılarla mevcut seküler siyasi nizamın genel karakterinin uyum içinde olmasının mümkün değil. Suriye hükümeti açısından durumun Fırat'ın doğusundaki yapılarla farkına dikkat çeken Yuva, buradaki yapının yabancı kuvvetlerle birlikte hareket etmesine karşın seküler olmasına, İdlib'de ise mevcut siyasi nizamla uyumlu olmayan yapının buharlaşması veya etkisiz hale getirilmesi gerektiğine dikkat çekti:
"Suriye açısından bakıldığında bir farkı yoktur. Her iki unsur, İdlib'teki yapı da güvenli bölge planları da Suriye merkezi yönetimine ve Suriye'nin bütünlüğüne tehdit oluşturmaktadır. Her iki taraf da Şam'ın nazarında yabancı kuvvetlerle birlikte hareket eden terör örgütleri olarak telakki edilmektedir. Ama özellikle Fırat'ın doğusunda mevcut olan konuma biraz daha farklı ve temkinli yaklaşım var. Zira oradaki yapı ne kadar onun nazarında bölücü de olsa, Amerika ile birlikte hareket ettiği gerçeği tespit edilmiş de olsa oradaki yapının laik, seküler olduğu ve bunun topluma daha kolay kazandırılabileceği Amerika ile arasında yaşanacak bir çelişkinin oradaki unsurlarının aklını başına getireceği ve böylece belki de Suriye ordusuna ve devletine daha yakın tutacağı yönünde bir yaklaşım var. Rusya ile yaşadığı ilişkilerden de mütevellit Suriye tarafı Fırat'ın doğusundaki yapılara biraz farklı bir tavır ve yaklaşım içinde. İdlib'teki durum önemli bir fark arz eder. İdlib'teki yapılarla mevcut siyasi nizamın genel karakterinin uyum içinde olması mümkün değil. Birisinden birisinin rafa kaldırılması, buharlaşması veya etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir.
‘SURİYE RUSYA'NIN TELKİNLERİYLE SABIRLI DAVRANIYOR'
İdlib'de egemen olan HTŞ'nin Suriye ordusuna yönelik son saldırılarına dikkat çeken Yuva, bunlara rağmen Suriye tarafının hala sabırlı davrandığını, bunda da Rusya'nın telkinlerinin etkili olduğunu belirtti. İdlib'deki grupların Türkiye'şi sıkıntılı bir duruma düşürdüğünü belirten gelişmelerin Ankara'nın Rusya üzerindeki baskısını ‘Şam'ı dizginleme' bağlamında artırmasına yol açtığının altını çizdi:
"Türkiye tarafının Suriye ordusunun İdlib'te operasyonlarını ertelemesini ısrarla istemesinin önemli iki sebebi var Suriye tarafının bu kadar kayıp vermesine rağmen. Bir saldırı sonucunda Suriye ordusu ile hareket eden 40-45 milis mensubu öldürüldü, ama buna rağmen Suriye tarafı bu operasyon konusunda halen sabırlı davranmaktadır. İki tane sebebi var bunun. Bir, Rusya'nın Suriye tarafına temkinli, sabırlı, metanetli davranması ve bu şekilde baki kalması yönünde ısrarı var ve bu ısrarın çok önemli sebebi var, onun altını doldurabilmektedir. İki, Suriye tarafının böyle bir operasyon yapması Türkiye'yi zora sokacak. Çünkü bunun geçmiş yıllarla bir ilgisi vardır, orada yaratılan mevcut durumdan Türkiye tarafının sorumlu olduğunu her 4 taraf bilmektedir. İdlib'te mevcut olan örgütlerin, HTŞ ile şu veya bu şekilde ticaret, siyaset veya toplumsal ilişki içinde olan birçok kesimin Türkiye ile ticaret yaptığı, sınırları kullandığı, Türkiye'nin koruması altında İdlib'in düşürüldüğünü vs. bilmektedir. Bunların da Türkiye'de çok ciddi taraftarı var. Bütün bunlar Türkiye'yi sıkıntıya düşürmektedir. Bu sebeple ‘Aman ha, Suriye tarafı bu operasyonu yapmasın, bizi zor duruma sokmasın'. Suriye tarafı bu operasyonu yaptığı takdirde bu operasyon HTŞ'ye yani El-Nusra'ya yapılırken, onunla birlikte hareket edecek veya onun yanında yer alacak. Diğer örgütler de hedef alınacak. Diğer örgütlerin Türkiye ile teması olabilir. Türkiye diğer örgütlere destek vermediği zaman, bu operasyonları şiddetle karşı çıkmadığı zaman, cevap vermediği zaman Türkiye'nin Suriye ile işbirliği halinde olduğu ve onların aslında bir Türk-Suriye kumpasına maruz kaldıkları yönünde ciddi bir psikolojik ortam zuhur edecek. Bütün bu korkular Türkiye'nin Rusya üzerindeki baskısını arttırmaktadır, yani Suriye'yi ‘Aman dizginleyeyim' bağlamında."
‘ANKARA HALA BUNDAN NASIL YARARLANABİLİRİM POZİSYONUNDA'
Şam yönetiminin hiçbir zaman İdlib'in şehir merkezine yönelik bir operasyon düşünmeyeceğini, şehir merkezinde hükümeti destekleyenlerin de bulunduğunu söyleyen Yuva, olası operasyonun İdlib'in dışında kalan bölgelerde yaşanacağını ifade etti. HTŞ'nin bir operasyon halinde militanlarıyla Halep, Lazkiye ve Hama'ya saldırı yerine Türkiye'ye doğru çekilme kararı alacağını savunan Yuva'ya göre böyle bir gelişme de Türkiye'yi daha zor bir pozisyona sokabilir. Türkiye'nin Suriye sahasında hala ABD ile Rusya arasında sıkışmış bir hali tercih ettiği görüşündeki Yuva, Ankara'nın hala ‘bundan nasıl yararlanabilirim' pozisyonunu koruduğunu da dile getirdi.
"Suriye medyasına da düştü. İlk kez İdlib'te Türk ve Rus askerleri ortak devriye operasyonlarına başlayacak. Hulusi Akar, İdlib İdlib derken, İdlib hem bir vilayetin ismidir hem de bir şehrin ismidir. Yani İdlib şehrine bir operasyon yapılmaması İdlib şehrinde ağırlıklı olarak sivillerin olduğu ve ticari hayatın devam etmesinden kaynaklı. Zaten Suriye tarafı hiçbir zaman İdlib'in merkezine yönelik bir operasyon düşünmez. Zira İdlib'in içinde Suriye hükümetinin birçok taraftarı mevcuttur. İçeriden de düzenli olarak bilgi almaktadır. Bu anlamıyla kırsal alanlarda zaten eğer bu savaş patlak verecekse ve bu operasyonlar yapılacaksa İdlib'in dışında kalan bölgelerde yaşanacak. Bu operasyonların başlamadan önce Türk ve Rus askerlerinin birlikte devriye gezmesi hususu en azından ana güzergah yollarının HTŞ'ye kapatılması, ticaret yollarının kesilmesi, mevcut örgütleri HTŞ'ye karşı ne kadar harekete geçirebiliriz, bu gözlemlenecek. Bu esnada Türkiye'nin özellikle sınıra birkaç aydır süren bir takviye harekatı vardı. Bu takviye harekatı şu an bitmiş noktasında. Fakat bunlar özellikle sınırın sıfır noktasında mevcutlar. Bu devriye faaliyetleri başladığında sınırda mevut olan Türk askeri ne kadar içeriye girecek ve içeride hangi bölgelerde güçlü bir savunma tampon bölgeleri oluşturacak? Çünkü HTŞ'ye yönelik bu saldırı başladığı andan itibaren HTŞ şunu yapacaktır. Bu saldırılarını Halep, Lazkiye ve Hama'ya yapmayacak. Aksine bütün militanları ile birlikte Türkiye bölgesine doğru çekilme kararı alacak ve Türkiye'yi daha zor bir pozisyona sokacak. Bu sefer Türkiye gerçekten bunları vuracak mı, vurduğunda oluşacak reaksiyonu karşılayabilecek mi, yoksa artık İdlib'e girmiş olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kontrolünde olan bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri ile HTŞ arasında bugün yaşadığımız tablonun benzeri mi yaşanacak? Mecburiyetler tercihlere üstün gelir. Mecburiyetler devreye girdiği zaman tercihlerimize uygun olarak yapmış olduğumuz plan ve programlar maalesef allak bullak olmaktadır. Türkiye başından beri aklıselim ve şu an oluşacak olan neticelerin, ortaya çıkacak koşulların hesabını iyi yapamadığından ortaya çıkan bu tablodaki farklı denklemlerin, belirsizliklerin ve ip yumağı gibi ortaya çıkmış çetrefilli durumun nasıl çözüleceği konusunda sıkıntılar olmaktadır. Bu sıkıntılarla Türkiye yüzleşmek zorunda kalmıştır. Bir taraftan Rusya'ya yakınlaşması, öbür taraftan Amerika ile ikili ilişkilerini nasıl sürdürebilirim, sürdüremezsem başıma neler gelir korkusu, bu korkuların verdiği imtiyazlar, tavizler, öbür taraftan Rusya ile İran ile başlattığım süreçten neler alabilirim, alacaklarım beni Amerika'ya karşı daha iyi bir konuma sokar mı, Fırat'ın doğusunda ortaya çıkan tabloda halen Türkiye'nin bu konudan nasıl yararlanabilirim pozisyonu içinde olması, Suriye ile halen ikili ilişkilerin başlatılamamış olması bütün bunların sebebi bu 8 yıldır yaşadığımız ve Türkiye'nin yanlış politikalarından dolayı ortaya çıkan zor, çetrefilli tablonun nasıl çözüleceği hususunda Türkiye'nin inisiyatifi Rusya ve Amerika'nın lehine kaybedilmiş olmasındandır."