Diktatörlerin son-baharı
Ergin Yıldızoğlu 01 Ocak 1970
Cezayir ve Sudan’da halk başlarına musallat olmuş diktatörlerden, diktatörleri ayakta tutan kurumsal yapılardan, bu yapıların içinde yaşayan asalaklardan kurtulmak, demokratik, eşitlikçi (Sudan’da ayrıca kadınlar üzerindeki dinci baskıya son verecek ve barış getirecek) yeni bir rejim istiyorlar.
Diktatörler bir taraftan taviz verir gibi yapmaya, öbür taraftan şiddet uygulamaya devam ederek ayakta kalmaya çalışıyorlar. Ancak, halk korku duvarını aştıktan, kendi gücünün ayırdına vardıktan sonra, bu havuç - sopa taktiklerinin işe yaramadığı görülüyor.
Cezayir’de Bouteflika’nın, Sudan’da Beşir’in uzun (çok uzun) rejimlerinin artık sonuna gelindiği, yıkılma sürecinin başladığı söylenebilir.
Cezayir’de Bouteflika başkanlık seçimlerinde 5. kez aday olmaya kalkınca halk, “git artık” sloganıyla sokaklara döküldü. Devletin tüm baskılarına karşın protestolar devam etti. Siyasi bir tepkiyle başlayan kitle eylemleri, hemen ekonomik koşulları anımsayarak, “hırsızlar”, “ülkeyi yediniz” sloganlarıyla yalnızca Bouteflika’yı değil, etrafındakileri de hedef almaya, rejim değişikliği talep etmeye başladılar.
Sudan’da ekmek fiyatının aniden artırılmasına tepki olarak, diğer bir deyişle ekonomik taleplerle başlayan isyan, hızla eşitlik, özgürlük, demokrasi sloganlarıyla, din - ırk - cins ayrımcılığına, şeriat düzenine, kadınlar üzerindeki baskıya son verilmesi talepleriyle, siyasi bir biçim almaya, adeta bir devrime dönüşmeye başladı.
Cezayir’de yarı-askeri rejimin, Sudan’da siyasal İslamın beslendiği rant (petrol rantı) gelirlerindeki gerileme, ekonomide krize, toplumda yoksullaşmaya yol açarak isyanların ekonomik zeminini hazırladı; yönetici sınıfın ve kadrolarının beceriksizliklerinin, aptallıklarının, küstahlıklarının, asalak karakterlerinin, aslında birer kâğıttan kaplan olduklarının görülmesini kolaylaştırdı.
Rant bittikçe oyunun sonuna doğru
Cezayir’de iktidar sınıfları ve ordu/bürokrasi, esas olarak petrol rantını, ulusal ekonomiyi çeşitlendirmek, derinleştirmek yerine, çalarak bir kısmını da halka dağıtarak - “vicdanları satın alarak”- iktidarda kalmaya devam ediyordu. Petrol-gaz gelirleri ihracatının yüzde 95’ini, kamu gelirlerinin yüzde 60’ını oluşturuyor. Uluslararası koşullar bu gelirleri hızla aşındırmaya başlayınca Cezayir’in döviz rezervleri hızla erimeye, parası değer kaybetmeye başladı. Artık rejim kaynaklarını, dolayısıyla direnme gücünü hızla yitiriyordu.
Sudan’da bir askeri darbeyle kurulan İslamcı rejim, Sudan’daki etnik ve dini farklılıkları yok sayarak şeriat yasalarını dayatınca, ortaya çıkan kargaşaya Afrika’daki büyük güçlerin rekabeti, emperyalist müdahaleler de eklendi ve ülke bölündü, Güney Sudan ayrıldı. Bu bölünmeyle birlikte Sudan rejimi petrol kaynaklarının, dolayısıyla rant gelirlerinin çok önemli bir kısmını kaybetti. Buna karşılık hızlandırdığı özelleştirmeler toplumun dokusunu dağıtmaya başladı. Dahası, birçok bölgede patlak vermiş silahlı direnişler kalıcılık kazandılar. Beşir için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde açılan soykırım davası, rejimin uluslararası alanda tecrit edilmesine yol açtı, dış kaynaklara ulaşmasını çok zorlaştırdı. Sudan ekonomisinin krizi kronikleşti.
Bu iki ülkedeki isyanların arasında bir benzerlik daha var (ki bu onları Arap Baharı denen isyanlardan ayırıyor). Kitle eylemleri başlar başlamaz her iki ülkede de muhalefet grupları, aralarındaki farkları ikinci plana atarak bir araya geldiler, bu birliği ifade eden örgütlenmeler kurdular, ortak talepleri kapsayan deklarasyonlar yayımlayarak isyanlara, geleceğe yönelik bir yol haritası sundular.
Her iki ülkede de muhalefetin birlikte hareket etmeyi, ortaya bir talepler listesi koymayı başarması, diktatörlerin direnme kapasitesini hızla azalttı.
Ancak diktatörler, bir taraftan geçici tavizler vererek, diğer taraftan muhalefeti şiddet yoluyla eriterek, halkı sindirmeye çalışarak, bu arada emperyalist ülkelerden bir veya birkaçına yaslanarak, bu son-baharı uzatabiliyorlar. Bu olasılığı yalnızca muhalefetin birliğini örgütleme becerisi, disiplini ve darbelere dayanma gücü engelleyebiliyor.