MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK (12.01.1876-10.04.1950)
01 Ocak 1970
Ülkemizin ilk Milli Savunma Bakanı ve Cumhuriyet’in ilk Genelkurmay Başkanı Mustafa Fevzi Çakmak, 12 Ocak 1876 İstanbul’da Beykoz’da doğdu. Türkiye’nin ikinci ve son mareşali olarak hatırlanır. İlk ve orta eğitimini Kuleli Askeri Lisesinde bitirdikten sonra 25 Aralık 1898’de Kurmay Yüzbaşı olarak “Mekteb-i Erkân-ı Harbiye”yi bitirdi. Balkanlardaki çetelerle mücadele sonrası kısa aralıklarla hızla terfi ederek 1907 senesinde miralaylığa (şimdilerdeki albay) yükseldi. 1910’da Arnavutluk’ta kurmay başkanlığı’na atandı, 1911’de ise Rumeli ordusunun kurmay başkanlığına getirildi. 1913’te 5. Kolordu Komutanlığı’na nakledildi. Mart 1915 tarihinde ise rütbesi mirlivalığa (Tuğgeneral ile Tümgeneralliğe eşit askeri eski bir rütbe) yükseltildi. I. Dünya Harbinde; Kafkas, Çanakkale ve Suriye cephelerinde görev yaptı.
1918’de ferikliğe (Tümgeneral ile Korgeneral rütbeleri arasında bir askeri rütbe) yükseldi.
24 Aralık 1918’den 14 Mayıs 1919’a kadar Ferik rütbesi ile Erkan-ı Harbiye Osmanlı İdareciliği (günümüzün Genelkurmay Başkanlığı) görevinde bulundu.
Anadolu’daki milli kurtuluş düzenine ateşli silah ve cephane gönderilmesini kolaylaştırıcı bir tavır izledi. İstanbul’un resmi olarak işgal edilişinin (16 Mart 1920) ardından Anadolu’ya gitmeye kararlı Fevzi Paşa, 27 Nisan 1920 tarihinde Ankara’ya varır. İstasyonda Mustafa Kemal Paşa tarafından tören tertip edilerek karşılandı. İlk dönem Meclise Kozan vekili olarak katıldı. 26 Mayıs 1920 tarihinde İstanbul’daki Hükumet tarafından ulusal hareketin önemli isimlerinden biri olarak rütbesinin alınmasına, nişanlarının iadesine ve idamına karar verildi. Çakmak’ın iki kardeşinden ilki 1912’de Manastır’da, diğeri ise 1915’te Çanakkale’de hakka yürümüştür.
Fevzi Çakmak; Sakarya Savaşı sırasında TBMM Reisi ve Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile birlikte bizzat cephede harekatı yönetmiş, Genelkurmay Başkanı sıfatıyla Büyük Taarruz’un askeri planlarını hazırlamıştır. Zaferle neticelenen Dumlupınar Meydan Savaşının (30 Ağustos 1922) sonrasında 31 Ağustos tarihinde rütbesi Başkomutan Mustafa Kemal’in tavsiyesi ile Meclis tarafından Müşirliğe (Mareşal) terfi ettirildi. 30 Ekim 1924’e kadar mecliste İstanbul vekilliği görevine devam etti. 31 Ekim 1924’te askerlik vazifesini, siyasete tercih edip İstanbul vekilliğinden istifa etti. Görevini 23 yıl sürdürdükten sonra 12 Ocak 1944’te 68 yaşında yaş haddinden bir rivayete göre de Alman yanlısı olduğundan dolayı emekliye sevk edildi.
5 Ağustos 1946’da DP’den bağımsız milletvekili seçilen ve 22 sene sonra meclise dönen Fevzi Çakmak Paşa, dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın; “eski yolsuzlukların yanlışların hesabını” iktidara gelirsek sormayacağız demeci sonrası partisinden istifa ederek Osman Bölükbaşı ile beraber MP’yi (Millet Partisini) kurar. 10 Nisan 1950 tarihinde vefat eden Fevzi Çakmak’ın naaşı 12 Nisan 1950 tarihinde ünlü Eyüp Sultan Cami’nden nakledilirken, cenaze namazında yüz binler katılır. Ailesinin arzusuyla Ankara Devlet Mezarlığı’na değil Eyüp Sultan Mezarlığında Küçük Hüseyin Efendi dergahı türbesine defni gerçekleşir. Atatürk’ün Özel Kalemi Hasan Rıza Soyak’ın naklettiğine göre Atatürk, kendisinin halefi olarak Fevzi Çakmak’ı görmekteydi. Atanın vefatından sonra, tabi ve doğal olarak söz hakkı bulunamayacağı için İnönü siyasi hamleler yaparak iktidarı ele geçirir. Fevzi Çakmak; Nişantaşı Sağlık Yurdunda ölüm döşeğinde iken zatlarını ziyarete gelen İsmet İnönü’yü kabul etmemiştir. Sakarya Savaşlarındaki büyük idari ve taktik yanlışlarına karşı meclis huzurunda İnönü’yü müdafaa ederek yüce divan ve idamdan kurtaran yine kendisidir.
1945 senesinde, Harbiyenin 100. kuruluş yıl dönümü törenlerine, bütün emekli subaylar davet edildiği halde en yüksek rütbeli kişi olsa da davet edilmez. Kalp kırıklıklarıyla hayatına veda edecektir bu kıymetli paşa. Ata’nın bir vasiyetinde Fevzi Çakmak’ın kendisinden sonra cumhurbaşkanı olmasını istediği istemiştir. Atatürk’e göre İsmet İnönü, riski sevmeyen, mücadeleden kaçan bir kişiliktir. İddialara göre Atatürk, ölümü arifesinde Fevzi Paşanın reisi cumhur olacağınından son derece emindi lakin sonraları Bayar’in İnönü’yü desteklemesiyle durum değişir ve İnönü cumhurbaşkanı olur. Cenazenin devlet töreni ile kaldırılmaması emrini dahi bizzat İnönü verir.
O yıllarda milli havacılığa karşı olan İnönü’nün bu konuda dahi ters düştüğü Fevzi Çakmak düşmanlığı paşanın ölümünden sonra da artarak ne yazık ki devam edecektir; bayrakları indirme, birkaç gün müzik yayınının radyoda durdurulması gibi uygulamalar o günlerde yapılmaz. Hatta bu sebeple İnönü aleyhinde protestolar dahi düzenlenmiştir. Vefat ettiği gün İstanbul Radyosunun müziği durdurmaması sebebi ile 1950 senesinde söz konusu radyo evi önünde iki gün süre ile büyük gösteriler tertip edilmiştir.