« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

15 Nis

2019

Abraham Lincoln (12.02.1809-14.04.1865)

01 Ocak 1970

Eğitimsiz bir çiftçi ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Abraham Lincoln, köleliği kaldırarak dünyaya adını duyurmuştur. Kendisiyle rahatlıkla dalga geçebilen Lincoln, yaşadığı acılara rağmen inandığı yoldan ayrılmayı hiç aklına getirmemiştir. Daha 10 yaşındayken annesinin ölmesiyle hayat ona acı yüzünü göstermiştir. Yaşadığı zorluklara rağmen inandığı ilkelere hiçbir zaman sırt çevirmemiş ve “tökezledim ama düşmedim” diyerek yoluna devam etmiştir.

Amerikan İç Savaşı‘nın yaşandığı 1861 – 1865 yılları arasında başkanlık yapan Abraham Lincoln’e göre; beyazlarla siyahlar eşit değildir; ama siyahiler de bir insandır ve emek her zaman kutsaldır. Bu düşüncesiyle çıktığı yolda, bıkmadan usanmadan çabalamış ve üstün zekası ile köleliği sonlandırmıştır. Unutulmaz bir başarı hikayesine imza atan Lincoln, en iyi olarak anılmasının yanında köleliği kaldıran ABD başkanı olarak tanınmaktadır.

Köleliği sonlandıran Abraham Lincoln; Cumhuriyetçi Parti‘nin ilk, ABD’nin ise 16. başkanıdır. Lincoln için güç timsali bir siyasetçi, dürüst bir hukukçu ve unutulmaz devlet başkanı gibi tanımlamalar da yapabiliriz. İç Savaş döneminde, Amerika Konfedere Devletleri’ne karşı mücadele vermiş ve sonucunda büyük bir zafer elde etmiştir. Bu zafer, hem büyük bir yıkıma neden olan savaşın bitmesi hem de köleliğin kaldırılması olarak tanımlanmalıdır.

Okuma tutkusuyla da tanınan Abraham Lincoln, mütevazi kişiliği, cesareti ve azmi ile tarih sayfalarına girmeyi başarmıştır. Annesini, ablasını ve oğullarını kaybetmesiyle girdiği büyük bunalımdan bile inandığı ilkeler nedeniyle çıkmayı başarmıştır. Köleleri azat etmesi ve ABD’yi bölünmekten kurtarması ile de Amerikan rüyasını başlatan isim olmuştur. Günümüzde ise 5 dolarlık banknotların ve 1 sentlik madeni paraların üstünde portresini görmekteyiz.
Abraham Lincoln, Thomas ve Nancy Lincoln isimli iki eğitimsiz çiftçinin oğlu olarak 12 Şubat 1809 tarihinde, Kentucky’de dünyaya gelmiştir. Soyu ise 17. yüzyılda İngiltere’den Massachusetts’e göç eden Samuel Lincoln’e dayanmaktadır. Abraham, 1818 yılında 9 yaşındayken süt hastalığı nedeniyle annesi Nancy’i kaybetmiştir. Babası Thomas ise Sarah Bush Johnston ile evlenmiştir. Abraham Lincoln’e okuma tutkusunu ise Sarah kazandırmıştır.

Lincoln, maddi yetersizliklerden dolayı 1 yıl gibi kısa bir süre eğitim alabilmiştir. Bu nedenle de çocukluk yılları çalışarak geçmiştir. Para sıkıntısı nedeniyle Illinois’e taşınmak durumunda kalmışlardır. Bu süreçte ise elinden kitap düşmeyen Abraham, kendini bu şekilde geliştirmiştir. Sürekli Amerikan ve İngiliz tarihiyle ilgili kitaplar okuduğu bilinmektedir. Buna karşın geçimlerini sağlayabilmek için sürekli çalışması gerekmiştir. Gündüzleri çalışıp, akşamları ise mum ışığında kitap okuduğu bilinmektedir.

Lincoln, “o günlerde insanı eğitim görmek için motive edecek pek bir şey yoktu” diye içinde bulunduğu durumu özetlemiştir. Buna karşın güçlü bir hitabeti ve İngilizceye hakimiyeti ile dinleyenleri etkilemeyi her defasında başarmıştır. Buraya kişisel bir görüşümü eklemek istiyorum. Steven Spielberg tarafından 2012 yılından çekilen Lincoln filmini izlediğiniz zaman, okuduğu kitaplardan alıntılar yaparak, konuşmasını nasıl etkileyici hale getirdiğini görebilirsiniz. En çekişmeli tartışmalarda bile konuşmasıyla nasıl herkesi susturduğunu, mütevaziliğini açık bir şekilde bu filmde izleyebilirsiniz.

Tarlalarda ırgatlık yapmak gibi ağır işlerde çalışarak hayatını idam ettiren Lincoln, 1,93 boyundaydı ve oldukça güçlü bir vücuda sahipti. Çocukluğunda babasıyla birlikte çeşitli işlerde çalışarak geçimlerini sağlıyorlardı. Buna karşın Lincoln, hep yoluna tek başına devam etmek istiyor ve babasının yönetiminden çıkma isteği duyuyordu. İçgüdüsel olarak bu düşüncelerin Lincoln’ü politikaya yönlendirdiği bilinmektedir. Bu görüşü destekleyen ilk hareketi ise Springfield’in içinden geçen Sangamon nehrinin ıslah edilmesi için yaptığı konuşması olmuştu.

1831 yılı geldiğinde ise Lincoln, babasının yanından ayrılmış ve New Salem‘e yerleşmiştir. O anki görüntüsü, hiç de bir politikacıyı andırmıyordur ve bir bakkalda tezgahtar olarak çalışmaya başlamıştır. Fiziksel gücü ve eğlenceli hikayeleri ile kısa sürede kendini sevdirmiştir. 1832 yılı geldiğinde ise New Salem’de Eyalet Meclisi’ne adaylığını koyarak siyasete ilk adımını atmıştır.

Abraham Lincoln, 4 Kasım 1842 tarihinde, Mary Todd ile evlendi. Mary, Lexington – Kentucky doğumluydu ve 1839 yılında kız kardeşi Elizabeth ile beraber yaşamak için Springfield’e yerleşmişti. Illinois başkanının oğlu olan eniştesi Ninian Edwards sayesinde Mary, seçkinler grubuna giriş yapmıştı. Burada da Lincoln ile tanıştılar ve tutkulu bir aşk yaşamaya başladılar.

Mary ve Abraham çiftinin 4 oğlu olmuştu. 1 Ağustos 1843 tarihinde, Robert Todd Lincoln doğdu. Çiftin, tek yetişkin yaşa gelebilen çocuğuydu ve Harvard Koleji’ne gidiyordu. 10 Mart 1846 yılında ise Edward Baker Lincoln doğdu; ama 1 Şubat 1850 tarihinde öldü. William Lincoln ise 21 Aralık 1850’de doğdu ve 20 Şubat 1862 tarihinde Washington’da öldü. Thomas Lincoln de 4 Nisan 1853 tarihinde doğdu ve 16 Şubat 1871 tarihinde Chicago’da öldü.

Abraham Lincoln, 4 çocuğu oldu ve 2 tanesinin ölümüne şahitlik etti. Bu durumun verdiği acı da omuzlarına binmişti ve eşi Mary Todd’un üzgün olması onu yaralıyordu. Yine de uğruna savaştığı ilkeler doğrultusunda ilerlemekten bir gün bile vazgeçmeden hayatına devam etti.

Evlilikleri her ne kadar sancılı süreçler geçirse de Mary, Lincoln’ün hayatında sakinleştirici bir etki yapıyordu. Lincoln’ün davranışlarındaki depresyon belirtileri, evliliği ile azalmıştı; ama yine de melankolik bir hayatı vardı.

Abraham Lincoln, arkadaşı John T. Stuart‘ın hukukçu olması yönünde yaptığı tavsiyelere kulak verdi. Ama eğitimsiz olması nedeniyle Lincoln, ilk başta bu öneriyi dikkate almadı. Daha sonra mevcut hukuk sistemini araştırdı. İlkel muhakeme ve hukuk süreçleri için eğitimin hiç de önemli olmadığına karar verdi. Kendini bu yönde geliştirdi ve başarılı bir avukat oldu. Bu süreçte 1836 yılında ikinci defa meclise seçilmişti.

Abraham Lincoln, lllinois Yüksek Mahkemesi’nde avukatlık kariyerine başladı. 23 yıllık hukuk hayatında 5100’den fazla davaya avukatlık etti. Birçok davada başarılı oldu ve o dönemin en başarılı avukatları arasına girdi.
1832 yılında Eyalet Meclisi’ne adaylığını koyarak ilk siyasi adımını atan Lincoln, adaylığını ilan ettiği konuşmasında iç yapılanmaya ve eğitime dikkat çekerek öne çıktı. En büyük arzusu hemşerileri tarafından saygı görmekti ve konuşmalarını hep bu boyutta yapardı. Adaylığını ilan ettiği konuşmasında da kendine has kederli üslubu kullandı. Lincoln popülerlik kazanmıştı; ama 4 koltuk için mücadele veren 13 kişi arasından sekizinci olarak ilk politik mağlubiyetini yaşamıştı.

Abraham Lincoln, 1832 yılında Illinois’te Liberal Parti üyesi olarak başarısız oldu. Ardından Kara Şahin Savaşı’nda milis kuvvetlere kaptanlık yaptı. İlk mağlubiyetinin ardından şansını yeniden deneyen Abraham Lincoln, 1834 yılında Eyalet Meclisi’ne girmeyi başardı. Hayatında ilk defa takım elbise giydi ve eyaletin başkenti Vandalia’ya gitti. 1836 yılında ise bir dönem daha meclise girmeyi başardı.

Abraham Lincoln, 1836 – 1837 döneminde Sangamon İlçe Delegasyonu’nda önemli başarılara imza atarak öne çıktı. Delegasyon üyelerinin boyları nedeniyle “Uzun Dokuzlar” olarak anıldıkları bilinmektedir. Amaçları ise eyalet başkentini Vandalia’dan Springfield’e taşımaktı. Lincoln burada lokomotif görev aldı ve yasa tasarısına önemli maddeler ekledi. Bu maddelerden birisi; başkent olacak şehrin, 50 bin dolar tutarında bir parayı, eyalete bağışlamasıydı. Böylece küçük şehirleri elemine etmeyi başarmıştı. Tasarının meclisten geçmesiyle birlikte Springfield başkent oldu. Bu şekilde Lincoln dikkatleri üzerine toplamıştı.
Lincoln, 1841 yılında ise Whig Partisi‘ne girdi. Üyesi olduğu Whig Partisi’nde Eyalet Bankası’nın kurulması ve büyük Illinois Kanal Projesi için çalıştı. Lincoln, bu süreçte bir liderden daha çok destekçi konumundaydı. Komisyonlarda görev alıyor ve partisi için kanun teklifleri ile önergeler hazırlıyordu. 1846 yılında ise Lincoln, evanjelist rakibi Peter Cartwright‘ı geride bırakmış ve Illinois Eyalet Meclisi’nden Birleşik Devletler Kongresi’ne geçmiştir.

1847 yılında Lincoln, Birleşik Devletler Temsilciler Meclisi‘ne seçildi. Bu sırada Amerika – Meksika savaşı vardı. Savaş sırasında Lincoln, Başkan James K. Polk’a yönelik sert eleştirilerde bulundu ve yine tüm dikkatleri üzerine çekti. 1848 yılında ise savaşın, gereksiz ve anayasaya aykırı olarak Polk tarafından başlatıldığı söylemlerinin yer aldığı metin, oylamaya sunuldu. Ama 81 demokrata karşı 82 Whig üyesi mağlup olmuştu.

Meksika savaşının sonunda ABD topraklarının genişlemesiyle birlikte kölelik sorunu yeni bir boyut kazanmıştı. Güneyliler, ABD’ye yeni katılan topraklarda köleliğin, anayasaya aykırı olmadığını söylüyorlardı. Bu durum Lincoln’ü yeniden politika sahnesine çekmişti.
Amerika – Meksika savaşı ve sonrasında kölelik hakkında söylemleri ile Abraham Lincoln, bir kere daha ön plana çıktı. 1854 yılında Demokrat senatör Stephen Douglas, Meksika savaşı sonrasında batı bölgelerin yerleşime açılması konusunu gündeme getirdi. Güneyli ve kuzeyli politikacılar, politik dengeleri koruma konusunda birbiri ile çekişirken, birçok yerleşimci bu bölgelere göç etmeye başladı. Göç ettikçe geldikleri yerlerin kanunlarını burada uygulamak istiyorlardı. Bu durum ise kölelik konusunda çatışmaların yaşanmasına neden oluyordu.

Stephen Douglas bu tartışmaları, Kansas – Nebraska yasa tasarısı ile sonlandırdı. Böylece bölge kanunu, halk tarafından belirlenecektir. “Halk egemenliği” konusu ile kölelik olup olmayacağının, yerleşimciler tarafından belirlenmesini sağladı. Amerikan Demokratik Geleneği‘ne uygun olarak da bu tasarı, 1854 yılının baharında yasalaştı. Ama bu durum tartışmaların daha da alevlenmesine neden oldu.

Köleliğin, batıya doğru yayılmasına karşı çıkanlar ise Cumhuriyetçi Parti‘nin kurulmasına sebep oldu. Böylece Abraham Lincoln, politika sahnesine yeniden çıktı. Cumhuriyetçi Parti, Lincoln’ün mesajlarını tüm ulusa yaymaya başladı. Lincoln ise partinin en etkili isimlerinden birisi olarak 1859 yılında yapılan seçimlerde adayları desteklemek için kampanyalara katılmıştı. Zamanla Lincoln popülerleşti ve başkanlığa uygun bir şahıs olduğu görüşü güçlendi. 1860 yılında da Cumhuriyetçi Parti’nin Başkan Adayı olarak seçildi.
Lincoln’ün kölelik ile ilgili görüşleri ve popülerliği, nüfusu fazla olan kuzey eyaletlerinden destek almasını sağladı. 1861 yılındaki seçimlerde de ABD’nin yeni başkanı oldu. Bu durum güneylilerin iyice sinirlendirdi. Lincoln’ün seçimi kazanması ve başkanlık yemini etmesinin ardından birkaç grup eyalet, Birlik’ten ayrıldıklarını ilan ettiler. Böylece Lincoln’ün zorlu başkanlık süreci İç Savaş ile başlamış oldu.

Lincoln başkan seçildikten sonra ilk olarak köleliği kaldırma sözü vermişti ve bu şekilde hareket etti. Bu nedenle güneyli 7 eyalet bağımsızlığını ilan etti ve Jefferson Davis başkanlığında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Daha sonra 4 eyalet daha yeni devlete geçiş yaptı ve 11 eyalet ile birlikte iç savaş başlamış oldu.
İç savaşın başlamasıyla birlikte Abraham Lincoln bir ordu topladı ve birliği parçalanmaktan kurtarmak için çaba gösterdi. Baskılara, can kayıplarına, alınan yenilgilere ve ölüm tehditlerine rağmen mücadelesinden vazgeçmedi. 4 yıl süren İç Savaş sırasında birliği yeniden toplama ilkesini hiçbir zaman bırakmadı. Lincoln, yalnızca savaşla mücadele vermiyordu. Hem kendi kabinesindeki hem de radikal Cumhuriyetçilerin muhalefetiyle başa çıkması gerekiyordu.

İç Savaş döneminin ilk yıllarında hiçbir taraf üstünlük elde edemedi. Her iki tarafta büyük kayıplar verdi. Ama 1863 yılının Temmuz ayında gerçekleşen Gettysburg Savaşı, önemli bir dönüm noktası oldu. Güneyden 75 bin civarında, kuzeyden ise 82 bin civarında askerin katıldığı bu savaşta, her iki taraf askerlerinin üçte birini kaydetti. Sonuçta ise kuzeyliler üstünlüğü elde etti.

1864 yılına gelindiğinde ise Lincoln, Ulysses S. Grant‘i Birleşik Devletler Başkomutanı atadı. Güneyliler gerilemeye başladı ve Lincoln, Andrew Johnson ile yeniden başkan seçildi. 9 Nisan 1865 yılında kuzey orduları, güneyli ünlü komutan Robert Edward Lee‘nin ordularını sardı ve teslim olmaya mecbur bıraktı. Aynı yılın Haziran ayında ise güneyli askerler, silahlarını bırakarak teslim oldular. Böylece iç savaş, kuzeyin zaferi ile sonlandı.
Abraham Lincoln, siyasi hayatının en başından beri kölelikle mücadele etmiştir. Başkanlığı kazanmasındaki en büyük etken de köleliğin kaldırılmasıyla ilgili görüşlerinin benimsenmesiydi. Buna karşın iç savaş sorunuyla karşılaşması, Lincoln’ün korktuğunun başına gelmesine neden olmuştu. Aklında ne yapıp ne edip, verdiği sözü tutmak vardı. Hem birliğin dağılmasını engellemeye hem de köleliği kaldırmaya mücadele ediyordu. Savaş sürecinde kabinesinden bile kölelik ile ilgili görüşleri tepki topladı; ama hiçbir zaman vazgeçmedi ve köleliğin kaldırılması için oylama yapılmasını istedi.

Lincoln’ün kabine arkadaşları, köleliğin bitirilmesi ile ilgili biraz beklemesini önerdiler ve savaşta bir zafer elde edilmeden bunu yapmanın mantıksız olduğunu dile getirdiler. 17 Eylül 1862 tarihinde Birlik askerleri, Antietam Vadisi’nde güneylilerle karşılaştılar ve çılgın bir savaş ile zafer elde ettiler. Kayıp çok fazlaydı ve çok fazla insan hayatını kaybetmişti. Ama beklenen zafer elde edilmişti ve Lincoln bundan cesaret alarak 22 Eylül tarihinde Özgürlük Bildirgesi‘nin ilk taslağını yayımladı. Bu taslakta; asilerin 1 Ocak 1863 tarihine kadar barışa yanaşmamaları durumunda, o topraklardaki tüm köleleri özgür bırakacaklarını bildirmişlerdi.

İlk Özgürlük Bildirgesi’nden sonra 1862 yılının Ekim ayında, Kuzey’de yeni seçimler yapılmıştı ve bu sefer Demokratlar başarılı olmuştu. Köleliğin kaldırılmasına karşı olan insanlar, siyahlardan korkuyordu ve kuzeye yerleşmelerini istemiyorlardı. Bundan sonra Abraham Lincoln, hem güneyde hem de kuzeyde savaşmaya başlamıştı.
1 Ocak 1863 tarihi geldiğinde savaş devam ediyordu ve asiler barışa yanaşmıyordu. Mücadele kıran kırana devam ederken Lincoln, Özgürlük Bildirgesi’ni kesinleştirmek gerektiğine inandı. Böylece Teksas, Arkansas, Mississippi, Alabama, Florida, Georgia ve Carolina, bildirgeyi imzaladılar. Bu eyaletler dışındaki yerler ise zaten alınmıştı.

1 Temmuz 1863 geldiğinde Gettysburg’da yapılan kanlı savaş sonrasında asiler, güneye doğru çekilmek zorunda kalmıştı. Lincoln ise başkanlığı kaybedecek gibi görünüyordu ve artık eskisi kadar sevilmiyordu. Üstelik 1863 yılında kuzeyde, 18 – 45 yaş arası uygun kişiler askere çağrılıyordu. Bu nedenle de kuzeyliler öfkelenmiş ve savaş karşıtı isyanlar patlamıştı. Bu isyanlar bastırılana kadar da birçok kişi ölmüştü.

Belirsizlik hat safhada yaşanırken, General Sherman Atlanta’da zaferler elde etmeye başlayınca, kuzeyin şansı değişmişti. Kuzeyin savaşı kazanabileceğine dair umutlar artmıştı. Birlik ordusu çabalarını arttırmıştı. 8 Kasım 1864 yılında yapılan seçimlerde Lincoln, yeniden zafer elde etmiş ve başkan seçilmişti. Lincoln başkanlığı yeniden elde edince, Meclis’in yeni bir yasayı kabul etmesini istedi. İşte bu yasa, ABD’nin her yerinde köleliği yasaklayan maddeydi.

Abraham Lincoln, en iyi ABD başkanı olmasının yanı sıra suikast ile öldürülen ilk başkan olmuştur. Tahmin edeceğiniz gibi tek bir suikast girişimine maruz kalmamıştır. Birkaç kere girişimlerde bulunulmuş; ama başarısız olunmuştur. Savaş ve köleliğin kaldırılması sonrasında Lincoln, Beyaz Saray’da daha fazla çalışmaya başlamıştı. Savaşın harap ettiği ülkenin yeniden onarılması gerekiyordu. Şimdiki amaç ise kölelerin yardımı olmaksızın işleri sürdürebilmekti.

Amerikan İç Savaşı bittikten birkaç gün sonraydı ve İyi Cuma adı verilen Hıristiyan Bayramı 14 Nisan’da kutlanıyordu. O gün yine geç saatlere kadar çalıştı ve akşamüzeri karısı Mary ile arabayla gezintiye çıktı. Ardından Fords Tiyatrosu‘nda “Amerikalı Kuzenimiz” isimli tiyatro oyununu görmeye gideceklerdi. Saat sekizden sonra eşiyle arabaya binip gezintiye çıktılar ve ardından birkaç arkadaşlarını daha alarak tiyatroya gittiler. Oyun başlamıştı ve seyirciler onları görünce selamlamaya kalkmışlardı.

Oyun oldukça komikti ve üçüncü perde sırasında herkes sahneye yoğunlaşmıştı. İşte tam da o sırada bir silah sesi duyulmuştu. Daha sonra da devlet locasından çığlıklar yükselmişti. Abraham Lincoln’ü öldüren kişi, John Wilkes Booth isimli aşırı güneyli bir oyuncuydu. Aynı zamanda Konfederasyon adına çalışan Maryland’li bir casustu.

Booth daha önce de Lincoln’ü Konfederasyona kaçırmayı planlamıştı. Ama bu fikrini değiştirerek, suikasta planları yapmaya başladı. Tiyatroya geleceklerini öğrendiğinde ise harekete geçti. Balkonun arka kısmında bir delik açtı ve bekledi. En komik anın gelmesini bekleyerek, silah sesinin duyulmamasını düşünmüştü. Booth gülme sesleri arasında Lincoln’ü başından vurdu ve sahneye atladı. Sahnede “Sic semper tyrannis!” (Daima tiranlar için) diye bağırarak kaçtı.

Suikastın ardından Lincoln, tiyatronun karşısındaki eve taşındı. 15 Nisan 1865 sabahında ise Lincoln hayatını kaybetti. Cenazesi Illinois’e trenle götürüldü. Mezarı, Springfield’deki The Oak Ridge Anıtı‘ndadır. Lincoln Anıtı ise 1922 yılında tamamlanmıştır ve Washington’da bulunmaktadır.
hala hepimize ışık tutmaktadır.

Ziyaret -> Toplam : 125,28 M - Bugn : 33186

ulkucudunya@ulkucudunya.com