ŞİBLÎ NU‘MÂNÎ (Anıs Ahmad)
01 Ocak 1970
Hindistan’ın A‘zamgarh bölgesine bağlı Bindûl’de doğdu. Adı Muhammed’dir. Şiblî lakabı ve İmâm-ı Âzam Nu‘mân b. Sâbit’e nisbetle Nu‘mânî nisbesiyle tanındı. Mevlânâ Şiblî diye de anılır. İslâmî ilimleri, Arap ve Fars edebiyatını dönemin önemli hocalarından okudu (hocaları için bk. M. Hüseyin Meşâyih-i Ferîdenî, III/1-2 [1368/1988-89], s. 41-42). 1877’de hacca gitti. 1882’de Seyyid Ahmed Han tarafından kurulan Aligarh’daki Mohammadan Anglo-Oriental College’da (daha sonra Aligarh İslâm Üniversitesi) Arapça hocası olarak çalışmaya başladı. Burada görev yaptığı yıllarda Thomas W. Arnold gibi şarkiyatçılarla tanıştı ve onlarla bilgi alışverişinde bulunarak kendini geliştirdi. Aligarh’daki kolejde çalışırken 1883’te A‘zamgarh’ta millî bir kolej kurdu. Bu dönemde tarih, edebiyat ve düşünce tarihiyle ilgilendi. Tarihe duyduğu ilgi onu İslâm dünyasındaki büyük kütüphaneleri dolaşmaya yöneltti. Bu amaçla Türkiye, Suriye ve Mısır’ı ziyaret etti. İstanbul’a gittiğinde II. Abdülhamid tarafından kabul edildi ve Mecidiye nişanı ile ödüllendirildi. Osmanlı hilâfeti lehine yazılar yazdı, konferanslar verdi. Mısır’a giderken Beyrut ve Kudüs’e uğradı. Mısır’da kaldığı süre içinde Ezher’de çalıştı ve kütüphanelerde araştırmalar yaptı. Tarihle ilgili ilk büyük eseri el-Me?mûn’u 1887’de tamamladı. 1894’te Nedvetü’l-ulemâ’nın kuruluş toplantısına katıldı. Aynı yıl kendisine “şemsü’l-ulemâ” unvanı verildi. 1898’de on altı yıldır görev yaptığı Mohammadan Anglo-Oriental College’dan ayrıldı. 1900 Kasımında babasından kalan borçları ödemek amacıyla Haydarâbâd’a taşınmak zorunda kaldı. Burada bir süre Haydarâbâd nizamının hizmetinde bulundu. 1903’te kurulan Encümen-i Terakkî-i Urdû’nun birinci sekreterliğine getirildi. 1905’te A‘zamgarh’a dönüp Nedvetü’l-ulemâ’nın yayım organı Nedve dergisinin editörlüğünü ve Dârülulûm-i Nedvetü’l-ulemâ’nın ilmî işler sorumluluğunu üstlendi. Burada eğitim programıyla ilgili bazı düşünceleri sebebiyle karşılaştığı muhalefet yüzünden 3 Mart 1913’te görevinden istifa etti. Onun ayrılmasını istemeyen öğrenciler üç ay boyunca Dârülulûm-i Nedvetü’l-ulemâ’da eğitimi boykot ettiler. Şiblî ertesi yıl A‘zamgarh’ta Dârülmusannifîn adlı bir eğitim ve araştırma merkezi kurdu. Ailesinden kalan evini ve kitaplarını buraya bağışlayarak bir kütüphane oluşturdu. 1914’te A‘zamgarh’ta vefat etti. Ölümünden sonra öğrencileri Hamîdüddin Ferâhî ve Seyyid Süleyman Nedvî, Dârülmusannifîn ile ilgilenmişlerdir. Dârülmusannifîn, Hindistan alt kıtasında İslâmî araştırmaların gelişmesinde önemli rol oynamış, Şiblî’nin eserlerinin birçoğu bu kurumun yayını olarak basılmıştır. Mohammadan Anglo-Oriental College’da çalışması Şiblî’nin entelektüel gelişimine büyük etkide bulunmuştur. Hint alt kıtasında yetişen ilk modern müslüman tarihçi olan Şiblî geleneksel tarih anlayışıyla modern tarihçiliği birleştiren bir tarihçi diye kabul edilir. Onun Seyyid Ahmed Han’ın tarih anlayışından etkilendiği söylenebilir. Tarihçiliğinin en dikkat çekici yönü İslâm kültürünün ve dinî düşüncenin yeniden ihyasıyla ilgili fikirleridir. Bu bağlamda kelâm ilmiyle de ilgilenmiş ve bu konuda eserler kaleme almıştır (aş.bk.).
Başlıca Eserleri. 1. el-Me?mûn (Agra 1887). Şiblî bu ilk büyük çalışmasında Abbâsî Halifesi Me’mûn’u akılcı, entelektüel bir devlet adamı olarak tanıtmış, kültür faaliyetlerine dikkat çekmiştir. Seyyid Emîr Ali A Short History of the Saracens, P. K. Hitti Makers of Arab History adlı çalışmalarında bu eserden büyük ölçüde yararlanmışlardır. Sahasında Urduca kaleme alınmış ilk eser olma özelliğini taşıyan kitap Urduca tarih yazıcılığının gelişmesinde önemli katkılar sağlamıştır. Eserin ikinci baskısı Seyyid Ahmed Han’ın takriziyle yapılmıştır (A‘zamgarh 1889). 2. Sîret-i Nu?mân (Agra 1891). İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe’nin hayatına dair Urduca eserde Şiblî sadece Ebû Hanîfe’nin biyografisini yazmakla kalmamış, Hanefî fıkhının önemli noktaları üzerinde de durmuştur. Eser İngilizce’ye tercüme edilmiştir (trc. M. Hadi Husain, Lahor 1972; New Delhi 1988). 3. Sevâni?-i Mevlânâ-yı Rûm (Leknev 1902; Lahor 1909). Şiblî, yeni ilm-i kelâma ilgisini göstermesi bakımından önemli olan bu eserinde Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’yi sadece bir sûfî olarak değil aynı zamanda seçkin bir kelâm âlimi olarak ele alıp değerlendirmiştir. 4. Sîretü’n-nebî. Şiblî, Hz. Peygamber’in hayatını anlattığı en önemli çalışması kabul edilen bu eserini beş cilt halinde tasarlamışsa da iki cildini yazabilmiştir. Eserin ilk cildi Şiblî’nin ölümünden sonra basılmış (A‘zamgarh 1918), II. cildi Seyyid Süleyman Nedvî’nin yaptığı bazı ilâvelerle yayımlanmış (A‘zamgarh 1920), Nedvî dört cilt daha yazarak eseri tamamlamıştır. Ömer Rıza Doğrul, aslı Urduca olan eseri İngilizce tercümesinden İslâm Tarihi Asr-ı Saâdet adıyla Türkçe’ye tercüme etmiştir (I-IV, İstanbul 1928; bk. ASR-ı SAÂDET). 5. Şi?rü’l-?Acem yâ Târî?-i Şu?arâ ve Edebiyyât-ı Man?ûm-ı Îrân (I-IV, Aligarh 1909-1912; V, A‘zamgarh 1919). Eser Farsça’ya tercüme edilmiştir (trc. Burhâneddin Keşkekî v.dğr., Kâbil 1306-1315 hş.; Tahran 1326-1363 hş.). 6. Külliyyât-ı Şiblî. Kitapta Şiblî’nin şiirleri derlenmiştir (Kanpûr 1909; Tahran 1937; A‘zamgarh 1954). İyi bir şair olan Şiblî’nin “Hımâr-ı Çeşm-i Sâki” ve “Bâğ ü Bahâr” adlı şiirleri onun bu sahadaki kabiliyetini göstermektedir. 7. ?Ömer el-Fârû? (Kanpûr 1899; İng. trc. Zafar Ali Khan – M. Saleem, I-II, Lahore 1957; İngilizce özeti: London 2004). Ömer Rıza Doğrul tarafından Türkçe’ye çevrilen eser Asr-ı Saâdet’in VII. cildi olarak yayımlanmıştır. Eserin iki Türkçe tercümesi daha vardır (Bütün Yönleriyle Hz. Ömer ve Devlet İdaresi, trc. Talip Yaşar Alp, I-II, İstanbul 1986; Hazreti Ömer, trc. Fatih Güngör v.dğr., İstanbul 2004). Mevlânâ Şiblî’nin diğer bazı eserleri de şunlardır: el-Gazzâlî (Lahor 1902; T trc. Yusuf Karaca, İslâmın Fikir Kılıcı Gazzâlî, İstanbul 1972), Kitâb?âne-i İskenderiyye (Agra 1891), ?u?û?-ı Şiblî (Agra, ts.), Mekâtîb (nşr. Süleyman Nedvî, I-II, A‘zamgarh 1927-1928), Ma?alât-ı Şiblî, (I-VIII, A‘zamgarh 1934-1954), Sefer-nâme-i Rûm u Mı?r u Şâm (A‘zamgarh 1940), Târî?-i ?İlm-i Kelâm (Far. trc. M. Taki Fahr-i Dâî-i Gîlânî, Tahran 1328), ?İlm-i Kelâm-ı Cedîd (Far. trc. M. Taki Fahr-i Dâî-i Gîlânî, Tahran 1329).