Yazma!.. Konuşma... Yumruk At!.. - Yavuz Selim DEMİRAĞ
01 Ocak 1970
Sevilmezse, keyif alınarak yaşanmazsa, bedeli ödenmezse yapılmaz bu iş... Teleks, daktilo, faks döneminin gazeteci olarak, meslek heyecanı ile günümüzde bazen "5 ayrı yazı kaleme" alma ihtiyacı hissederken son dönemde "yorgunluk" adına yazmaktan "imtina" ettiğim günler oluyor.
Bilenler bilir... Yazmayıp, konuşmazsan karabasanlar basar... Bir nevi düşünen insan, işi yazmak olanların yazamaması "depresif" andır. Tercihi yoktur.
Yazmak, konuşmak... Bildiklerini, tanık olduklarını paylaşmak bizim mesleğin "namus" kriterleridir. Ve bedeli vardır! Yazmanın, konuşmanın.
Yazarsınız merhum Necdet Sevinç'in deyimi ile "kurşunlanırsınız!" Yazarsınız nice meslek büyükleriniz gibi "mahkûm!" olur, hapislerde yatarsınız!.. Kumpaslara uğrarsınız. Önce zaaflarınız araştırılır... Bulamazlarsa işin kolayına kaçıp "iftira" atarlar... Bir kaç yalancı ya da "gizli tanık" bulup, şizofren şikâyetçilerle "itibar infazı"na uğratılırsınız...
Yazmamanız, konuşmamanız için bir de "sözde hukuk sopası" kullanılır. Gak dediğiniz "ceza davası", guk dediğinizde "tazminat davası" ile muhatap olursunuz. Ki henüz kesinleşmeden "ihtiyati haciz kararı" ile evinize, iş yerinize, maaşınıza hacizler yağar. Vesayet altındaki hukukun "adil olmayan cezaları" ile muhatap olmaktan bıkar, köyünüze dönmeye, "inzivaya çekilmeye" zorlanırsınız. Dahası çok sevdiğiniz yurdunuzu terk edebilirsiniz!.. Gidecek yerimiz yok!..
Bedelini her türlü ödemeyi peşinen kabullendiğimiz için "içeri"yi de "Medrese-i Yusufiye" olarak kabullenip "arslanlar gibi yatmayı" göze alanlar arasındayız...
Hadi biz sözümüzün ardındayız da, milletin önünde "söz veren"lere ne demeli... Seçim sonuçları halen tartışılan balkon konuşmasında "muzaffer eda"larla "açtığım bütün davalardan bireysel olarak feragat ediyorum" diyen zat-ı muhterem ne yazık ki sözünde durmamış, zaptı rapt altındaki hukuk sopasını sırtımızdan eksik etmemiştir.
Gün gelmiş "küçük ortak hatırına" gözaltına aldırmış, gün gelince tebligat gelmediği halde otel odasından gece yarısı karakolda sabahlatmıştır.
Lafa gelince "ekmek-tuz hakkı" icraatta "yakın canını..." Kusura bakmasın Haşmetli... Susturamayacak!..
Değerli okuyucularımızdan peşinen helallik istiyorum... Okuyan, tanıyan bilir... "konserve" diye tabir ettiğimiz, tatil yazılarım hiç olmadı. Sıcağı, sıcağına yorum yapmayı vazife saydım. Vakit bulamayış, çeşitli bahanelere sığınıp arşivden çıkarıp eskiyi, yeni diye de yutturmaya çalışmadım. Önümüzdeki günlerde (ki yakındır zira tebligat ulaşmadı) bir süre ayrı kalacağız.
Yazılarım mektupla ulaşacağından güncel olmayacak. Televizyonda "canlı canlı" sizlerle buluşamayacağım. Zaten aramın olmadığı "sosyal medya"dan paylaşımda bulunamayacağım.
Zira "yumruk atmadım" sadece inandıklarımı yazdım. Bildiklerimi konuşarak paylaştım!.. Örneğin inek çalmadım. Çalıştığım TIR şirketinde hırsızlık yapmadığım için "elim öpülmedi"... "Devlet büyüklerine yumruk atmadığım" için 800 avukat savunma için sıraya girmedi.
FETÖ'nün kumpasları bitmiyor. KHK ile meslekten atılıp, hapiste olan hipnoz etkisiyle aldıkları "etkisiz hale getirin" talimatını yerine getiren sözde(!) polislerin tutanakları ile kovuşturmalara uğradım.
30 yıllık gazetecilik hayatımda "iddianamelerde yazılanlar kadar hiç kötü cümleler kurmadığım" halde, görüntü kasetleri izlenmeden, montajsız tapeler incelenmeden "hakaret suçu" ile mahkûm edildim. Ne gam!... "At izinin it izine" dönüştüğü dönemde FETÖ'nün siyasi ayağına hiç sıra gelmez iken, ömrünü FETÖ ile mücadelede geçirenlerin gözaltına alınıp, yargılanması ne ilk ne de son olacak.
FETÖ'nün emniyet yapılanmasını yazan Hanifi Avcı neredeyse 4 yıl hapis yattı. Onun arkadaşı Sabri Uzun'da "İN"i yazmıştı. Şimdi gözaltında. Üstelik gerekçe de "gizlilik kararı" varmış.
Uzun lafın kısası... Hapis yatmaya hazırız! Pişmanlık da duymuyoruz. İftiracılık müessesi adına başkalarına iftira atmayı da ar ediniriz. Buyursunlar... İnfaza hazırız!...
Boynumuza asılan "yafta" hayatımızın olağan akışına da yakışmaz. Benimsemesek de, sevmesek de, aile ve sosyal hayatımızdaki "devlet-i ebedi-i müddet" anlayışımızdan dolayı "devlet büyüklerine hakaret" suçunu bizlere işletemez!..
Güler geçeriz. Gider, yatarız vesselam...