YSK’nın gerekçeli kararı
Taha Akyol 01 Ocak 1970
YSK’nın gerekçeli kararı günlerdir bekleniyor. Tabii asıl merak edilen, İstanbul seçimlerini iptal etmenin gerekçeleri...
İstanbul’da 31 bin 124 sandıkta oy kullanıldı. Bunlardan 225’inde kamu görevlisi olmayan kişiler sandık kurulu başkanı olarak görev yaptığı için tüm seçimlerin iptaline karar verildi.
Fakat hukukta “karar verdim” demekle iş bitmez, “gerekçeli karar”ın yazılması, kamu oyuna açıklanması lazımdır. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, yargı organları verdikleri kararlarda “ilgili ve yeterli gerekçeleri göstermek zorundadır.” (AYM, B. No: 2016/16092)
Kamu hukukunda da böyledir. Kamu makamları tasarruflarında “ilgili ve yeterli” gerekçelerini göstermek zorundadır.
SEÇİMLERE ETKİSİ?
YSK’da İstanbul seçimlerinin iptali yönünde oy kullanan yargıçlar nasıl bir “ilgili ve yeterli gerekçe” yazabilirler? Bu sualin cevabı çok zor olduğu için büyük bir merakla bekleniyor yazacakları gerekçeli karar.
İstanbul seçimlerini iptal eden kararda aynen şöyle deniliyordu:
“Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması nedeniyle…”
Demek ki seçimlerin iptali için iki şartın birden gerçeklemesi lazım: Bazı sandık kurullarına sivillerin başkan atanmış olması “ve”, lütfen dikkat ediniz “veya” değil “ve” bu yüzden seçim sonuçlarının etkilenmiş olması...
Demek ki, sandık kurullarının teşkilinde, oluşturulmasında bazı usulsüzlükler olsa bile, bu durum seçim sonuçlarını etkilememişse, seçim iptal edilmemeli...
Şimdi herkesin merakla beklediği, İstanbul’da sandık kurullarının seçim sonuçlarını nasıl etkilediğinin YSK tarafından somut delillerle ortaya konulması...
Bu konuda daha önce YSK’nın kendisinin verdiği kararlar var...
‘NE ŞEKİLDE?’
Erzurum / Pasinler’deki seçimlerde sandık kurulunda “muhtar âza adayları” üye yapılmış, yani sandık kurulu yasalara aykırı bir tarzda teşkil edilmişti. Seçimi kaybeden muhtar adayı, bu yüzden seçimlerin iptalini istedi. Erzurum İl Seçim kurulu seçimleri iptal etti... Fakat İlçe Seçim Kurulu, meseleyi YSK’ya götürdü. İşte YSK’nın 6 Nisan 2019 günlü kararı:
“Sandık kurulunda görev yapan âza adaylarının seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit bulunmadığından... seçimlerin yenilenmesi kararının kaldırılmasına...” (K. No: 2760)
Demek ki, sandık kurulu nasıl olursa olsun, oylama ve oy sayımlarında hile yapıldığının somut delillerle ispatı şarttır. Aksi halde seçimler iptal edilemez.
Kanuna aykırılık bakamından kamu görevlisi yerine sivil kişilerin atanmasıyla “muhtar âza adayları”nın atanması arasında fark yoktur. YSK, haklı olarak, sandık kurullarında görevli kişilerin “seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit”ler olması gerektiğini belirtiyordu.
İstanbul için de YSK’nın gerekçeli kararında beklenen budur: Sandık kurulu başkanları olarak atanmış sivil kişiler, Ekrem İmamoğlu lehine “ne şekilde” oy hırsızlığı yapmışlar veya Binali Yıldırım’ın oylarını “ne şekilde” yok etmişler?!
Bunun siyasi retorikle değil, somut delillerle ortaya konulması lazımdır.
Kolay değil çünkü AK Parti’nin “somut deliller” dediği o itirazlar yine YSK tarafından reddedilmişti.
Yargıçların gerekçeli karar yazması gerçekten kolay gözükmüyor.
‘GÜVENLİ LİMAN’
YSK’nın açıklanacak olan gerekçeli kararında “ilgili ve yeterli” somut deliller ortaya konulmazsa, İstanbul seçimlerini iptal etmenin gerçekten hukuki sebeplere dayandığına insanları ikna etmek çok zor olacaktır.
Siyasi etki şüphesi güçlenecektir.
Sadece Türkiye’de değil, sermaye getirmek için “güvenli liman” olduğumuzu, reformlara başlayacağımızı söylediğimiz dünyada da eleştiriler yoğunlaşacaktır.
Kaldı ki mesele bundan ibaret değil...
YSK daha önceki pek çok kararında “seçim kurullarına itiraz süresi 2 Mart’ta doldu, seçimler yapıldıktan sonra artık itiraz edilemez” diye içtihat yerleştirmişti.
İstanbul’a gelince bu içtihadına da uymadı.
Seçimleri şunlar kazanır, bunlar kazanır. Ama artık görmeliyiz ki Merkez Bankası’nın, YSK hakimlerinin, yargı organlarının bağımsızlığına, kamu kurumlarının tarafsız işleyişine duyulması gereken “hukuki güven”in zedelenmesi birike birike büyük sorunlara yol açıyor, işte ekonomideki durum.