Hazım Oktay Başer (1937 – V. 01.06.2009)
01 Ocak 1970
1937 yılında Nevşehir’in, Arapsun (Gülşehir) ilçesinin Hacılar köyünde Fazıl ve Meveddet çiftinden dünyaya gelmiştir. Dedesi Hazım Efendi ve dedesinin 3 kardeşi uzun yıllar Arapsun müftülüğü görevini yürüttüler.
Büyük babası Milazım (Üstteğmen) Emin Efendi er olarak başladığı askerlik hizmetine padişah fermanı ile subay olarak devam etmiştir. Emekli olduktan sonra ise Arapsun Belediye Başkanlığı yapmıştır.
Vali Amca, ilkokulu Çorum’da, ortaokul ve liseyi Yozgat’ta tamamladıktan sonra 1959’da Mülkiye Mektebi ( Siyasal Bilgiler Fakültesi )’den mezun oldu.
Küçük kardeşi Emin Başer’in Teknik Üniversitesi’ndeki eğitimine destek olabilmek için o tarihlerde pek tercih edilmeyen İstanbul Maiyet Memurluğu’na talip oldu. İki yıl sonra Beşiktaş, daha sonra Gelendost (Isparta), Eğridir, Keçiborlu ilçelerinde Kaymakam Vekilliği ve Belediye Başkanlığı yaptı (1960 Darbesi sonrası). Keçiborlu Kaymakam Vekili iken orada Hükümet Tabibi olarak görev yapan Dr. Neriman Keser ( Doktor Anne) ile evlendi. 1963 yılında Çamlıdere (Ankara) Kaymakamı oldu. Çamlıdere’de “Ben şeriatçıyım” demesi sebebiyle, elektrik ve suyu olmayan Şabanözü (Çankırı) İlçesine sürüldü. Daha sonra Bozova (Urfa), Havsa (Edirne),Kars Vali Yardımcılıklarında bulundu. Kars Valisi Emniyet Genel Müdürü olunca Oktay Bey’i yanına yardımcı olarak almak için çok ısrar etti ve o’da kabul etti. Genel Müdür Yardımcısı iken birçok inançlı ve dürüst insanın göreve alınmasına vesile oldu. Durumdan rahatsız olan Genel Müdür Oktay Bey’i yanına çağırıp O’na:
“Oktay Bey sen bir hainsin. Bütün şeriatçıları polis olarak almışsın.” Diyerek sitem etti,
Oktay Bey’de: “Müdürüm asıl hain sizsiniz. Çünkü benim gibi bir şeriatçıyı Genel Müdür Yardımcısı yaptınız.” diye cevap verdi ve sonra Müdür’e inançlı insanlardan bu devlete hiçbir zarar gelmeyeceğini bilakis korkulması gerekenlerin inançsız, imansız insanlar olduğunu kendisine izah ederek onu teskin etti. Üç yıl sonra Konya Valisi oldu. 1983 yılında kendi isteği ile emekli oldu. Daha sonra başına geçtiği Milli Gazete ve Milsan’da yaklaşık 25 yıl hizmet etti. Bu süre zarfında rahmetli Özal tarafından sakalını kesmesi karşılığında mebusluğa davet edildi. Fakat Vali Amca sakalının kesilmesine razı olmadı.
“Hiçbir zaman bir hocayı makamımda oturarak karşılamadım. Daima ilim adamlarını kapıda karşılar ve yine kapıya kadar uğurlardım.” Diyen Vali Amca Konya’da Vali iken pazar günü öğle namazı için Çarşı Camiine gider. Alışılmışın dışında bir kalabalık görür. İçeride bir hoca sohbet etmektedir, sevenlerine. Bir kenara oturur ve dinler. Namazdan sonra herkes gibi o’da Hocayla Mahmut Ustaosmanoğlu (Kuddise Sırruhû) görüşmek ister. Herkes O’na yol vermek için kenara çekilince Efendi Hazretleri “Kim bu?” Diye sormuş. “Konya Valisi” denilince,” Valimizin sakalı nerede?” diye sormuş.
Vali Amca: “Benim sakalım var” deyince, Efendi Hazretleri: “Ben göremedim.” demiş. Vali Amca” Benim manen sakalım var. Konyalı Müslümanlar rahat etsin diye ben dikenli koltukta oturuyorum. Üzülerek sakalımı kesiyorum ama sakallıları seviyorum.
Bunu da Allah Celle Celâluhû biliyor” deyince Efendi Hazretleri: “Sen doğru söyledin, gerçekten sakallısın” buyurmuş.
Çamlıdere’de Kaymakam iken “Şeriatçıyım” sözü üzerine yapılan tahkikat esnasında Baş Müfettiş: “Şeriatçı değilim dersen, dosyayı kapatayım.” demesine karşılık: “Ben şeriatçıyım, ama siz şeriatın ne demek olduğunu bilmiyorsunuz” diyerek geri adım atmayıp onlara gerekenleri anlatmıştır. Kars Vali Yardımcısıyken 30 Ağustos balosunda Jandarma Komutanı, Vali’ye “İkimizin de yardımcısı içki içmiyor ikimiz de onları çağırıp içki içmelerini emredelim” der. Jandarma Komutanı Yardımcısına “Şu rakıdan iç” der. Yardımcı özür diler. Fakat ısrar devam edince rakıyı içer. Sonra Vali Oktay Bey’e “Sende şu rakıdan iç” der Oktay Bey ise bütün ısrarlara rağmen bardağa elini sürmez ve Vali’ye “Sayın Valim! İçki konusunda ben emri sizden değil Cenab’ı Allah’tan alırım. Allah (c.c) içkiyi yasaklamış ve haram kılmıştır.” diye cevap verir.
Konya Valiliği sırasında namazlarını cemaatle kılar bazen de imamlık yaparmış. Şikâyet üzere gelen müfettişlere “Bu bana dinimin emridir” diyebilmiştir.
1980 İhtilâlından önce Konya Valisi iken Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hacca giden Valisi olma şerefine nail oldu. Zamanın birçok medya kuruluşu konuyu eleştirip gündeme taşıdılar, Vali Bey’den açıklama yapmasını beklediler. Beklenen açıklama fazla gecikmedi. Vali Amca:
“Onlara söyleyin, gelecek sene yine Kutsal Topraklara gideceğim” dedi ve aynen dediğini yerine getirdi.
Emekli olduktan sonra Bahçelievler’de oturmaya başlamıştı. Mahmut Efendi Hazretleri ile görüşmesi sıklaşınca üstad kendisinin Çarşamba’ya taşınmasını istemiş 0’da hayır demeden taşınmış. Son demlerine kadar camiye cemaate devam etmekten geri kalmayan Vali Amca Hatm-i Haceye çok ehemmiyet gösterirdi, 0 gelmeden başlanacak olsa darılacak derecede. Efendi Hazretleri Onun bu samimi gayretini bildiği için “Vali Bey geldi mi?” diye sorardı.
Ömrü boyunca Müslümanların hamisi olan Vali Amca Kur’an Kursları’nın kapatıldığı dönemlerde nüfuzunu kullanarak herkesin yardımına koşmuştur. Hatta Konya Valisi iken Kurs olan bir evin basılacağını duyunca hemen o eve giderek kursu basan polislere ve askerlere bizzat kapıyı açıp onları şaşkınlığa sevk etmiştir.
Her yatsı namazından sonra Efendi Hazretleri kendisini çağırtır ve günün havadislerini ondan dinlerdi. Aile hukukuna azami dikkat eden Vali Amca Üstadının yanındayken bile eve geç kalacağını anlayınca, müsaade isteyip Efendi Hazretlerinin yanından hanımı arar ve onu haberdar ederdi.
Bir gün Efendi Hazretlerine: “Beni seviyor musunuz” diye sormuş. Efendi Hazretleri ise “Sen bizdensin” buyurmuş.
Vali Amca: “Bana bunu yazılı olarak verir misiniz” diyerek bir kağıda yazmasını istemiş. Sebebi sorulunca “Öldüğüm zaman bu kâğıdın kefenime konulmasını vasiyet edeceğim.
Sorgu melekleri geldiğinde bu kâğıdı gösterip “Bakın ben kimin yanından geliyorum, diyeceğim” buyurmuş.
01.06.2009 Tarihinde hayata gözlerini yuman Vali Amca geride yarım asırlık hayat arkadaşı ile hayatının semeresi olan onlarca Kur’an Kursu ile ücretsiz okuttuğu yetim ve fakir yüzlerce Kur’an talebesi bırakmıştır.
Fatih Cami’nde kılınan kalabalık cenaze namazından sonra, Sakızağacı-Edirnekapı Şehitliğinde defnedilerek bir ömür beraber olduğu Rabbisine vasıl olmuştur.
Vefatından bir yıl sonra Hanımı, Efendi Hazretlerini ziyaret ettiklerinde, Efendi Hazretleri ” Oktay’ın ismini değiştirmedik mi?” diye sormuş. Doktor anne “hayır” deyince “Öyle ise adı Ahmet olsun” buyurmuşlardı.
Allah’u teâlâ rahmet etsin.