« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 May

2019

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin kurulması (28.05.1918)

01 Ocak 1970

28 Mayıs’ta Milli Şura’nın ilk toplantısında geniş ve uzun görüşmelerden sonra Azerbaycan’ın devlet bağımsızlığı ilan edildi. İki kişinin (S. M Geniyev ve C. Ahundov) çekimserliği hariç, 24 oy ile Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin tarih sahnesine çıktığını bildiren “İstiklal Beyannamesi”[10] kabul edildi.
I. “Bugünden başlayarak Azerbaycan halkı özgürlük haklarının sahibidir ve Güney-Doğu Transkafkasya’dan oluşan Azerbaycan tüm haklara sahip, bağımsız devlettir.
II. Bağımsız Azerbaycan’ın siyasi yapısı Halk Cumhuriyeti olarak belirlenir.
III. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti uluslararası birliğin bütün üyeleri, özellikle sınırı bulunduğu millet ve devletlerle iyi komşuluk ilişkileri kurmaya çaba gösterir.
IV. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, sınırları içinde milliyeti ve dinine bakmaksızın, bütün vatandaşlara vatandaşlık ve siyasi haklarını temin eder.
V. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, onun topraklarında oturan bütün milletlere serbest gelişme için geniş olanaklar sağlar.
VI. Temsilciler Meclisi toplanıncaya kadar bütün Azerbaycan’ın yönetimi başında, halkın oyu ile seçilmiş Milli Şura ve Milli Şura karşısında sorumlu olan geçici Hükümet bulunur.”[11]
“İstiklal Beyannamesi”nin ilan edilmesi ile yeni bir özgür devlet -Azerbaycan Halk Cumhuriyeti- dünyanın siyasi haritasında yer aldı ve “bu zamana kadar coğrafi terim olmuş Azerbaycan kelimesi şimdi devletin adına dönüştü”.[12] Bu, Azerbaycan Milli Şurası’nın Azerbaycan Türklerine yaptığı karşısında büyük hizmet idi. “28 Mayıs 1918 tarihinde Beyanname’yi kabul etmekle Azerbaycan Milli Şurası, bir Azerbaycan halkın varlığını siyasi anlamda belirlemişti. Çünkü, Azerbaycan kelimesi sıradan, bir coğrafi, etnografik ve lingüistik bir kelime olmaktan çıkarak, siyasi bir anlam kazanmıştı”.[13]
“İstiklal Beyannamesi”nde Azerbaycan Halk Cumhuriyeti, özgür ve tüm haklara sahip, bağımsız bir devlet olmanın yasal ifadesini buldu. Aynı zamanda onun siyasi önemi, Azerbaycan devletinin ihyasıyla Azerbaycan Türklerinin kendi mukadderatını kendisinin belirlemeye hakkı olduğunu tüm dünyaya göstermiş olmasıdır. “Bu belge ile Azerbaycan Türkleri demokratik milletler ailesine ilk Müslüman Türk Cumhuriyeti’ni katmış oldular”.[14]
“İstiklal Beyannamesi”, Azerbaycan Devleti’nin yeniden ihyasını hukuki açıdan belirlemesinin yanı sıra, milli Azerbaycan Devleti’nin siyasi sisteminin esaslarını (demokratik rejimli cumhuriyet yönetim formu, yüksek devlet idari organlarının sistemi, yaşama organı karşısında hükûmetin sorumluluğu ve parlamenter rejimin belirlenmesi), iç ve dış siyasetin esaslarını (tüm milletler, özellikle komşu millet ve devletlerle iyi komşuluk ilişkileri, devletin sınırları içinde bulunan bütün halkların serbest yaşaması imkanlarının sağlanması), vatandaşların yasal statüsünün esaslarını (milliyeti, dini, sosyal durumu ve cinsine bakmaksızın bütün vatandaşlarını sivil ve siyasi haklarının temin edilmesi) belirlemişti.
Devlet hayatının esas prensip ve görüşlerini, anayasa karakterli sosyal-siyasi konuların kurallarına göre düzenleyen “İstiklal Beyannamesi”ni, Anayasa düzeyinde önemli olan bir kararlar bütünü olarak kabul edebiliriz. O, aynı zamanda Azerbaycan devlet tarihinde ilk Anayasa mevzuatı idi. “İstiklal Beyannamesi” bu açıdan AHC mevzuatının hukuki esasını oluşturuyordu. Sonraki dönemlerde AHC’nin yüksek devlet organlarının kabul ettikleri kararnameler ile devlet hayatının ve sosyal hayatın demokratikleştirilmesine yönelik diğer bütün tedbirler, “İstiklal Beyannamesi”nde belirlenmiş demokratik prensip ve görüşlerin gerçekleştirilmesine yöneltilmişti.
Böylelikle XIX. yüzyılın başlarında Azerbaycan’da küçük mahalli devletçikler bulunmuş, hanlıklar kaldırıldıktan sonra, aşağı yukarı yüz yıllık bir dönemde devletinden yoksun olmuş Azerbaycan Türkleri, devletlerini yeniden kurarak, onu prensip açısından büsbütün yeni ve aynı zamanda milli bir bünye üzerinde kurmaya başladılar. Yeni kurulmuş cumhuriyetin yüksek değerlerinden M. E. Resulzade, “Azerbaycan, Müslüman âleminde ilk cumhuriyet, Türk dünyasında ilk devlettir. Türk asıllı bütün devletler, genellikle dini bünye üzerinde kurulmuş oldukları halde, Azerbaycan Cumhuriyeti çağdaş milli, medeni bağımsızlık anlayışı, Türk milli-demokratik devlet yapısına dayalıdır ve bu açıdan bizim cumhuriyetimiz ilk Türk devletidir”, diye yazıyordu.[15] Gerçekten de, AHC, tarih boyunca Azerbaycan topraklarında kurulmuş bütün devletlerden özelliği açısından esaslı bir biçimde farklıydı. Önceki kurulan devletler monarşik devletler idilerse, AHC, parlamenter cumhuriyetçi, çağdaş, milli- medeni bağımsızlık anlayışına dayanan milli devlet idi. AHC, aynı zamanda Müslüman âleminde ilk cumhuriyet idi. Gerçekten de, AHC kurulduğu dönemde Türkiye’de Sultanlık, İran’da Şahlık, Afganistan’da Padişahlık, Hive ve Buhara’da ise hanlık yönetimleri bulunmaktaydı.
M. E. Resulzade: “Hukuk Devletinin Esası Yasama, Yürütme ve Yargı Egemenliğinin Taksimidir”
AHC’de yüksek yasama egemenliği Parlamento’nun idi.[16] Azerbaycan’da bulunan bütün halkların ve partilerin yer aldığı Parlamento’nun, yasama organı olarak kurulduğu günden itibaren, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin siyasi sisteminde önemli ve aynı zamanda bu sistemin kurumlaşmasında etkili bir yeri olmuştur.
AHC Parlamentosu, genç devletin hukuk sisteminin kurumlaştırılması yükünü üzerine almanın yanı sıra, faaliyetini büsbütün yasal esaslara dayanak yapmıştı.
AHC yüksek yürütme egemenliği, parlamenter rejime uygun olarak, parlamento tarafından şekillendirilen ve onun karşısında sorumlu olan Hükûmet (Nazirler Şurası) idi. Milli Azerbaycan Devleti’nde hükûmet kabineleri koalisyonlu olmuş ve genellikle, hükûmet başkanına ve programına güven oyu verilerek göreve başlamıştı.
Azerbaycan hükûmetinin faaliyeti aşırı derecede karmaşık, çok yönlü olmuş ve gerginlik içinde geçmişti. Azerbaycan hükümetinin gerçekleştirdiği ve listesi tam olmayan çok yönlü fonksiyonları şunlar olmuştu: Devletin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesi için uygun olan iç ve dış ortamı yaratmak, o sıradan komşu devletlerle iyi komşuluk ilişkileri kurmak, ülkede yer almış anarşi ve yasa dışı eylemlere son vermek ve yasaların uygunlanması için istikrarlı ortamı oluşturma, ülkenin ekonomik hayatını düzenlemek, devletin toprak bütünlüğünü ve dokunulmazlığını temin etmek, demokratik prensiplere dayanan kudretli egemenlik geliştirmek, milli silahlı kuvvetleri kurmak vb.
Azerbaycan hükümeti toplam, 23 aylık gibi kısa bir zaman içindeki faaliyeti döneminde milli devlet kurmada önemli başarılar kazanmış, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü uğruna devamlı mücadele etmiş, milli ordunun kurulmusı ve milli kültürün geliştirilmesinde ciddi tedbirler almıştı. Milli Azerbaycan Hükûmeti’nin faaliyetinin en önemli öğretici yönü, Fethali Han Hoyski’nin şu sözlerinde kapsamlı bir biçimde yer almıştır: “Hükûmetin faaliyetinde ne kadar kusur ve eksikler olmuşsa da, yol gösteren ışıklı yıldızı bu olmuştu: Milletin hakkı, istiklali ve faydası!”[17]
AHC’de yöneticiliğin muhtelif alanları üzerine normal devlet faaliyetini temin etmek için gerekli olan merkezi devlet yürütme organları kurulmuştu. Onun için gerekli olan bağımsız dış politika, maliye, gümrük, sınır muhafazası, askeri idare, eğitim, sağlık, bayındırlık gibi kuruluşlar tesis edilmişti.
AHC, egemenliğini kısa zamanda Transkafkasya’nın güneydoğu kısmındaki eski Azerbaycan topraklarında kurmuştu. Azerbaycan hükûmeti önceki rejimden kalmış yerel egemenlik organları kaldırılmasa da, yerleşim birimlerinde ayrı ayrı yürütme alanları ile ilgili organların yaşatılmasının yanı sıra devlet hayatının diğer alanlarında olduğu gibi, yerel yöneticilikte de dayanıklı reformlar yapmayı hedefliyordu.
Azerbaycan Cumhuriyeti, yerel yöneticiliğin reformunu yapmış, köy yürütme organlarının seçimle yönetime gelmesi tekrar temin etmiş, çağdaş devletlerde kabul edilmiş demokratik esaslar ile “Azerbaycan Cumhuriyeti’nde şehir meclisleri üyelerinin seçimlerinin yapılması hususunda kurallar” projesini hazırlamış ve bunlar Azerbaycan Parlamento’sunun 7 Ağustos 1919 tarihli toplantısında kabul edilmişti. Şunu da belirtelim ki, Azerbaycan’ın şehir meclisleri, sözünü ettiğimiz kurallara göre ve kısa zamanda şekillenerek faaliyete başlamıştı.
Çok hassas iç ve dış siyasi koşullarda faaliyet göstermesine rağmen, “AHC Parlamentosu, hukuk devleti için önemli olan ‘egemenliğin taksimi’ prensibini uygulamıştı. Fakat, bu genç devletin bu demokratik özelliğe sahip olmasına giden yol henüz çok açık değildi. Milli Şura ve hükûmet Gence’ye nakledildikten sonra, bağımsız Azerbaycan’ın mevcudiyeti tehlike ile karşı karşıya kaldığında, Azerbaycan Milli Şurası bütün yasama ve yürütme yetkilerinin Hükûmete verilmesi üzerine karar almak zorunda kalmıştı. Bu durum 1918 yılı Kasım ayı ortalarına kadar devam etmişti. Yüksek yasama organı çalışmalarına başladıktan sonra ise, egemenliklerin taksimi prensibinin uygulanması için imkanlar çoğalmıştı. Azerbaycan Parlamentosu işte bu prensibe dayanarak, 25 Ocak 1919 tarihli 9. toplantısında milletvekili görevleri ile devlet hizmetinin aynı zamanda uygulanamayacağı hususundaki kanunu kabul etti.[18] Kanuna göre, bakanlar hariç, parlamento üyeleri yürütme organlarında devlet memuru fonksiyonunu yerine getiremezdi. Sadece Parlamento’nun bulunduğu yerdeki eğitim kurumlarının idari fonksiyonu olmayan akademik üyeleri ve devlet kurumlarında özel bilgi gerektiren konular üzerine bilirkişi olarak hizmette bulunan kişiler bu kanunun hükmü dışında tutuluyorlardı. Devlet hizmetlerinde bulunan kişi, Parlamento üyesi seçilmişse, onun bu yeni görevi kabul veya reddetmek hakkı vardı. Eğer devlet hizmetinde bulunan Parlamento üyeleri kanunla belirlenmiş zaman içinde (Bakû şehrinde oturan üyeler için 3 gün, Bakû şehri dışında oturanlar için ise 10 gün) devlet hizmetinden çekilmeleri hususunda Parlamento’nun yönetimine bilgi vermezlerse, onlar devlet hizmetini tercih etmiş ve Parlamento üyeliğinden çekilmiş kabul edilirlerdi.
Bahsi geçen kanun, ciddi şekilde uygulanmıştı. Örneğin, kanuna uygun olarak, Parlamento üyesi S. M. Ganiyev, Eğitim Bakanlığı’ndaki görevinden çekilmiş ve Parlamento üyeliğinde kalmış,[19] Denetleme komisyonu üyesi B. Rızayev ise Parlamento üyesi olmasından dolayı, görevinden alınmıştı.[20]
M. E. Rasulzade kanunun mahiyet ve amacını şöyle açıklamıştı: “Bu kanunun amacı, yaşama egemenliğinin yürütme egemenliğinden ayrılmasıdır. Hukuk devletinin despotik devletten farkı, egemenliğin bir kişiden birkaç kişiye geçmesinde değil, egemenliklerin taksimi sistemi olmayınca, egemenlik çok sayıda kişinin elinde çok daha despotik olmasıdır. Hukuk devletinin özü, yasama, yürütme ve mahkeme egemenliğinin taksimidir”.[21]
Milli Azerbaycan Devleti’nin ayrı bir mahkeme sistemi vardı. Burada 1864 yılında yapılmış mahkeme reformu ile kurulmuş ve daha sonra bazı yerlerde anarşi sebebiyle faaliyetini durdurmuş, Bakû ve civarında ise, Bolşevikler tarafından kaldırılmış önceki dönem mahkeme organlarının (bölge ve barış mahkemeleri) kısa zamanda hayata geçirilmesinin yanı sıra sistemin yeni halkaları (Azerbaycan Mahkeme Odası, Azerbaycan Harbi Mahkeme, Alay Mahkemeleri) kurulmuş, mahkeme egemenliğinin yürütme egemenliğinden büsbütün ayrılması ve serbestliği yönünde şekillendirilmesi için çaba sarf edilmişti. Sonuncu husus, genel mahkemelere kıyasla bir prensip olarak devamlı uygulandıysa da, askeri mahkemelere gelince, o dönemin, koşulları buna imkan vermemişti.
Batı Avrupa hukuk fikrinin son başarılarına dayanan genç devlette serbest, peşin hükümsüz, insanlara yakın mahkeme organlarının kurulması, ceza mahkemelerinin tesis edilmesi ile adalet sorgulamasının gerçekleştirilmesine ilişkin geniş insan tabakalarının katılımının temin edilmesi, insanlara yakın yerel mahkemelerde seçim kurallarının belirlenmesini öngören mahkeme reformunun gerçekleştirilmesi planlanmış ve buna uygun olan kanun teklifleri hazırlanmıştı. Böylelikle, şunu belirtmemiz gerekir ki, AHC’de egemenliklerin taksimi prensibi o dönemin şartlarının elverdiği ölçüde gerçekleştirilmiştir.
Hukuk Sisteminde Yapılmış Temel Reformlar
1918-1920 yıllarında Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devlet yapısının demokratik karakteri, ilk önce toplumun demokratikleştirilmesine yönelik önemli tedbirlerle ön plana çıkmıştı. Çok ilginç olan ise, kadınlara, Müslüman âleminde ilk kez seçim hakkının tanınmasıydı. O, dönemin dünya devletlerinin tecrübesi ile kıyaslayınca, tüm sorumluluğu üstlenerek Batı Avrupa’nın bazı devletleri de milli devletimize imreniyorlardı, diyebiliriz. Örneğin İngiltere de halk temsilciliği hususundaki 1918 tarihli kararnamesine göre, seçim hakkı, erkekler olgunluk yaşına, kadınlar ise 30 yaşına ulaşınca, kazanırlardı.[22] Oysa AHC’de kadınlara erkeklerle beraber seçim hakkı verilmişti.
Azerbaycan’da söz ve basın serbestliğinin hukuki teminatları belirlenmiş, Azerbaycan’ın mevcudiyetinin gerekli şartı olarak bağımsızlık konusu hariç, tüm alanlarda fikir serbestliğine ve muhalefetin faaliyetine geniş olanaklar sağlanmış, gerekli ortam temin olunmuştu. N. Yusufbeyli’nin Parlamento’da söylediği şu fikirleri çok öğreticidir: “Başlıca özgürlükler -söz özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplantı, birlik ve grev yapmak özgürlüğü-her çağdaş demokratik devletin özünü oluşturur. Bu kutsal özgürlükleri savunmayı hükûmet kendisinin görevi olarak kabul eder. Her bir Azerbaycan vatandaşı istediğini yazabilir, istediğini söyleyebilir, istediği yerde toplanabilir. Fakat bunun bir şartı vardır-bunların hiçbirisi Azerbaycan milletinin en kutsal hakkına onun bağımsızlığına karşı yönelik olmamalıdır.”[23] Genç milli devletin vatandaşlarının hukuk ve serbestlikleri alanında eski rejimden miras olarak kalmış sınırlamaları kaldırmak için de önemli tedbirleri gerçekleştirmişti.
Azerbaycan Cumhuriyeti’nin demokratik ve hukuk özelliği hukuk sisteminin tüm alanlarında gerçekleştirilmiş tedbirlerde bütün parlaklığı ile yer almıştı.

Ziyaret -> Toplam : 125,40 M - Bugn : 164173

ulkucudunya@ulkucudunya.com