Yine aynı terane
Mehmed NİYAZİ 20 Mart 2007
Birkaç yıl önce sayın Süleyman Demirel'in Çanakkale Zaferi'ni kutlama merasiminde şehit sayımızı belirtmek için telaffuz ettiği 280 bin rakamını bir gazete asrın hatası olarak nitelendirmiş, şehit sayımızın 57 bin olduğunu manşetten vermişti. Şehit sayımız 253 bin değil de 57 bin olsa, verilen bu bilgi niçin asrın hatası olsun? Geçtiğimiz asırda daha büyük hatalar yapılmadı mı? Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarından daha büyük hata mı? Şimdi de benzer şeyler yapılıyor.
57 bin, resmi makamların verdiği rakamdır. Bize ağırbaşlılık yakışır düşüncesiyle abartmaya kaçmamaya dikkat edilerek sürdürülen bir gayrettir. Bunu takdir ederken de, ana baba gününde sağlıklı kayıtlar tutmanın mümkün olmadığını, verilen rakamın da o dönemdeki bir gazete haberine dayandığını biliyoruz. Televizyon kanallarında çok sık görünen bir bilim adamımıza şehit sayımız sorulunca şu cevabı verdi: "Birinci Dünya Savaşı'nda kaybımız 350 bindir; bunun en çoğu Çanakkale'dedir; ama orada ne kadar şehit verdiğimizi bilmiyorum." 'Bilmiyorum' demek bir fazilettir; ilim adamlığına atılmış bir adımdır; ama orada kalmamak gerekir. Birinci Dünya Savaşı'na 2 milyon 800 bin askerle katıldık. Bunun 2 milyon 350 bini ya şehit oldu ya da eli silah tutamaz hale geldi.
Çanakkale'ye ilk mermi 3 Kasım 1914'te düştü; müttefikler Seddülbahir'den 9 Ocak 1916'da çekildiler. 14 ay 6 gün gece gündüz bir boğuşma sürdü. Son şehidimizin Siirtli Mülazım Zaid Efendi olduğunu belirtip Çanakkale'deki önemli savaş günlerinin tablosunu veriyoruz. Diğer günlerde askerlerin ellerinde çiçekle dolaşmadıklarını düşünebilecek idrakte bulunanlar savaşın tamamı hakkında bir fikir sahibi olurlar.
3 Kasım 1914'ten itibaren Seddülbahir, Orhaniye, Kumkale, Ertuğrul tabyalarımız tahrip edilirken, Mesudiye zırhlımız batırılırken verdiğimiz şehitleri bir yana bırakalım; Boğaz'a büyük hücumun yapıldığı 18 Mart'tan başlayıp, önemli günlerdeki şehit sayısını cephelere göre sıralayalım: Müstahkem Mevkii (18 Mart 1915): 114; Seddülbahir (24-26 Nisan): 1.898; Arıburnu (24-26 Nisan): 14.155; Kumkale (24-25 Nisan): 1.730; Seddülbahir (3-4 Mayıs): 3.000; 2. Kirte Savaşları (6-8 Mayıs) ve Arıburnu (19-20 Mayıs): 10.000; 3. Kirte Savaşları (4-6 Haziran): 9.001; Kerevizdere (21-22 Haziran): 6.000; Zığındere (28 Haziran): 2.006; Zığındere (5 Temmuz): 4.991; Kerevizdere (12-13): 8.994; Bütün diğer bölgelerde, Beşigelimanı Saroz dahil (25 Nisan-13 Haziran): 58.641; Zığındere-Kitre (6-13 Ağustos): 7.510; Kanlısırt (5-9 Ağustos): 6.930; Anafartalar / 12. Tümen (9 Ağustos): 1.085; Anafartalar / 7. Tümen (9 Ağustos): 978; Anafartalar / 12. Tümen (8-10 Ağustos): 413; Anafartalar / 7., 12. Tümen(9-13 Ağustos): 3.536; Anafartalar / 14, 15. Tümen (13-21 Ağustos): 679; Arıburnu, Anafartalar (6-22 Ağustos): 18.000.
Savaş ortamı göz önüne getirilince bunların da tam sağlıklı olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Fakat savaşların cesametleri düşünülünce, insana ciddi bir fikir verdikleri de muhakkaktır. Ayrıca bunlara Akbaş, Akdene, Eceabat ve diğer bölgelerdeki hastanelerde ölenlerin sayılarını ilave etmek gerekir. Hastanelerimize 68 bin 810 yaralı, 21 bin 492 hasta intikal etmiş; ayrıca 15 bin 205 kişi de hava değişimine gönderilmiştir.
Bu yaralıların bir kısmı (bilhassa beyin sarsıntısına uğrayanlar) İstanbul'a gönderildi. İstanbul'daki 47 hastanede yapılan çalışmalara dair Sağlık Dairesi İstatistik Şubesi yetkilisi Dr. Rıfkı Bey'in rakamları bulunmaktadır. Fakat bu rakamlardan kaçının Çanakkale'den geldiği belirtilmemiştir. Yalnız İstanbul'daki hastanelerde Çanakkale'de görev yapmış 25 binden fazla askerin şehit olduğu bilgisi mevcuttur. Yukarıdaki rakamlardan anlaşılacağı üzere, bizim kayıtlarımıza göre kayıplarımız 253 binden fazladır.
Dünyanın en büyük savaşlarından birini küçültmenin kime ne faydası olabilir? Yetişen gençlerimizin bu vatanın neye mal olduğunu idrak etmeleri kime ne zarar verir? Fakirimizin ekmeğini mi küçültür, zenginimizin daha zengin olmasını mı engeller?