İBRET GAZETESİ (Nesimi Yazıcı)
01 Ocak 1970
Sultan Abdülaziz devri gazetelerinden biri olan İbret, zaman zaman farklı isimlerle ve farklı kişilerce yayımlanmış olsa da özellikle Nâmık Kemal ve arkadaşlarının yönetiminde çıkarıldığı sırada önemli roller üstlenmiş bir yayın organıdır. Gazetenin imtiyazı önce Aleksan Sarafyan tarafından alınmış, Kevkeb-i Şarkî adıyla günlük olarak ilk sayısı 27 Şâban 1286’da (1 Aralık 1869) yayımlanmıştır. Küçük boyda ve çift sütun üzerine Aleksan Sarafyan’ın kaleminden çıktığı tahmin edilen son derece bozuk bir Türkçe ile neşredilen gazete, devrin sadrazamı Âlî Paşa’yı ve icraatını övücü yazılar yayımlamasına rağmen, belki de bu yüzden yeterli ilgiyi sağlayamamış, muhtemelen 17 Zilkade 1286’da (18 Şubat 1870) 42. sayısından sonra yayımına ara vermiştir. Gazetenin bu dönemiyle ilgili olarak belirtilmesi gereken önemli bir husus, Ebüzziya Mehmed Tevfik’in idaresinde Terakkî’nin haftalık ilâvesi olarak yayımlanmış Terakkî-i Muhadderât (1869-1870) adlı Türkçe ilk kadın gazetesinden sonra kadınlara mahsus haftalık müstakil bir süreli yayın çıkarmış olmasıdır. Ziyad Ebüzziya’nın varlığından bahsettiği bu kadın gazetesinin koleksiyonu bugüne kadar elde edilememiştir (TDEA, IV, 332). Gazete bir süre sonra İbret adı altında ve yine imtiyaz sahibi Sarafyan tarafından pazartesi ve perşembe günleri çıkmak üzere 17 Rebîülevvel 1287’den (16 Haziran 1870) itibaren yayımlanmaya başlamıştır. Alman-Fransız savaşının çıktığı, dolayısıyla gazetelerin oldukça rağbet gördüğü bir devreye rastlamasına rağmen okuyucu tarafından bu defa da yeterli ilgiyi görememiştir. İbret’in bu döneminde, 15. sayısında yer alan ve dönemin Türkçe basınının tirajı hakkında bilgiler veren “Gazetelerin Revâcı” başlıklı makale önemlidir.
İlk iki devresinde umduğu başarıya ulaşamayan Sarafyan 1871 yılında gazetesini İskender Bey’e kiralar. Daha önce kaçar sayı çıktığı kesin olarak belirlenemeyen gazete bu yeni döneminde İbretnümâ-yı Âlem adı altında, daha büyük ebatta üç sütun üzerine ve haftalık olarak tekrar 1. sayı ile 6 Safer 1288’de (26 Nisan 1871) yayıma başlar. Gazetenin bu döneminde takip edeceği yol ilk nüshasında, “Kötü âdetleri istihzâ edip mazarratını güldürücü bahislerle ahaliye göstermek ...” olarak ifade edilmiştir. Siyasî bir mizah gazetesi hüviyetinde yayımlanan İbretnümâ-yı Âlem’in bu devresi de oldukça sıkıntılı geçmiştir. Nitekim ilk günlerde gördüğü rağbet sonucu haftada iki, sonra üç defa yayımlanan gazete, ardından satışının düşmesi sebebiyle adını yalnızca İbret şeklinde belirleyip yayımını haftada ikiye indirmiş, 54. sayısında da (29 Ocak 1872) durdurmuştur. Bu devresinde dönemin diğer süreli yayınlarıyla zaman zaman polemiğe giren gazetede basın ve gazetecilik mesleğiyle ilgili dikkat çekici bazı makaleler de neşredilmiştir. On günlük aradan sonra 28 Zilkade 1288’de (7 Şubat 1872) tekrar 1 numara ile yayımlanmaya başladığında sahibi Aleksan Sarafyan, sorumlusu İskender Bey görünmekle birlikte gazetecilik yönüyle idaresi Ahmed Midhat Efendi’ye geçmiştir. Bu dönemde gazetenin boyutları daha da büyümüş, Türk basın tarihinde ilk defa olmak üzere dört sütun üzerine cuma ve pazar hariç haftada beş gün yayımlanan günlük bir gazete halini almıştır. Ahmed Midhat Efendi’nin, ciddi bir yayın organı olacağını belirten ifadesi doğrultusunda bu devrede gazetede her ne kadar bazı düzelmeler olmuşsa da hükümet icraatlarına karşı gitgide artan tenkitler iki ay süreyle kapanmasına ve nihayet kesin olarak tesbit edilemeyen bir tarihte (muhtemelen 58. sayıdan sonra) yayımına ara vermesine sebep olmuştur.
7 Rebîülâhir 1289’da (13 Haziran 1872) tekrar 1 numara ile yayımlanmaya başlayan İbret’in bundan sonraki devresi, hem Türk basın tarihi hem de o sıradaki gelişmelerin takip edilmesi açısından son derece önemlidir. Aleksan Sarafyan’dan ayda 15 altın liraya iki yıllığına kiralanan gazetede Nâmık Kemal Türk basınında ilk defa kullanılan bir tabirle önce “muharrir-i evvel”, sonra “başmuharrir” olarak ilân edilmektedir. Yazı işleri sorumluluğu Kayazâde Reşad, yardımcılıkları Ebüzziya Tevfik ve Menâpîrzâde Nûri beylerin, gazete idaresi ise Nâmık Kemal’in üvey dayısı Mâhir Bey’in üzerindedir. Böylece âdeta Yeni Osmanlılar’ın yayın organı haline gelen İbret bu dönemde belirli bir kalite tutturdu ve bu durumu yayımına bütünüyle son verilinceye kadar devam ettirdi. Ancak İbret, Nâmık Kemal’in 19. sayıda (9 Temmuz 1872) yer alan “Garaz Marazdır” başlıklı makalesi dolayısıyla hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Yazarlarına İstanbul dışında memuriyetler verildi. Ceza süresinin dolmasından kırk gün önce yayımlanmasına izin verilen gazetenin bu sırada yazı kadrosundan sadece Ebüzziya Tevfik İstanbul’da bulunuyordu ve o da Hadîka’yı çıkarıyordu. Nâmık Kemal yazılarını Gelibolu’dan gönderiyor, bu yazılar “başmuharrir”in kısaltılmışı olan “B. M.” imzasıyla yayımlanıyordu. Reşad, Nûri ve Ebüzziya beyler de ara sıra imzasız makaleler neşrediyorlardı. İstisna olarak yalnız 56. sayıda “Kaymakam-ı Bilecik Reşad” açık imzasıyla “Rusya Fesadı” başlıklı yazı çıkmıştır. Bu durum Nâmık Kemal’in İstanbul’a dönüşüne kadar (20-96. sayılar arasında; 30 Eylül 1872-18 Ocak 1873) devam etti.
İbret’in 97-110. sayıları, başmakalelerini “Kemal” imzasıyla yazan Nâmık Kemal’in gazeteyi güçlü bir biçimde tekrar eski seviyesinde çıkarma çabalarının ürünüdür. Nitekim bu sırada İbret’in ağırlığı hissedilir bir biçimde kendisini göstermektedir. Özellikle siyasî tenkitlerin şiddetlenen dozu, gazetenin 6 Şubat 1873’te (nr. 110) bir defa daha kapatılmasına sebep olursa da bu ceza, tekrar açıldığında (nr. 111, 8 Mart 1873) aynı üslûbun devamına engel olamamıştır. Nihayet 1 Nisan 1873 gecesi Vatan yahut Silistre’nin ilk temsilinden sonra yapılan büyük tezahürat, seyircinin Nâmık Kemal’i sahneye davet etmesi, bulamayınca İbret gazetesi idarehanesine kadar giderek araması ve gazetede yayımlanması için bir teşekkür yazısı bırakması, aynı tarzdaki hareketlerin birkaç gece daha devam etmesi üzerine Sultan Abdülaziz’in iradesiyle Hadîka, Sirâc ve Sirâc-ı Edebî ile birlikte İbret gazetesi de bir daha çıkmamak üzere 132. sayısında kapatılmıştır. Gelişmeler üzerine İbret’in yazarları da tevkif edilmiş, 9 Nisan’da Nâmık Kemal Kıbrıs’a, Ahmed Midhat ve Ebüzziya Tevfik Rodos’a, Nûri ve İsmâil Hakkı (Bereketzâde) beyler Akkâ’ya sürgüne gönderilmişlerdir. Bu sürgünler V. Murad’ın cülûsuyla affedilmelerine kadar sürmüştür.
İbret gazetesi, Nâmık Kemal ve arkadaşlarının yönetiminde çıktığı dokuz aylık sürede o sıradaki Batı gazeteleri görünümünde gayet tertipli, dört sütun üzerine düzenlenmiş olarak 33,5 × 47,5 cm. ebadında, cuma ve pazar hariç haftada beş gün yayımlanıyordu. Mustafa Fâzıl Paşa tarafından Şinâsi’nin terekesinden satın alınarak dört arkadaşa hediye edilen Tasvîr-i Efkâr Matbaası’nda basılmaya başlanan gazetenin tirajı 5000’lerden 19. sayıda o gün için büyük bir rakam olan 12.000’e ulaşmıştı. Bunun üzerine matbaa Beyoğlu’ndaki Hacopulo Çarşısı’na nakledilerek Ahmed Midhat’ın matbaasıyla birleştirilmiştir.
Nâmık Kemal ve arkadaşları, esasen kitâbet mesleğinden geldiklerini ve bu yolla memlekete hizmeti düşündüklerini, halka siyaset kanunlarını ve medeniyette ilerleme yollarını gösterip hadiseler hakkında doğru haber ulaştıracaklarını, bütün bunlar için de matbuat nizamnâmelerinin imkânlarını zorlayacaklarını daha ilk sayılarda (nr. 1-3) duyurmuşlardır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, “İktidara açıktan açığa harp ilân edercesine yazılmış olan bu küçük beyannâmede bir yığın hakikat vardı” dediği bu ifadelere uygun olarak gerçekten de İbret, o yıllardaki diğer yayınlara göre çok farklı bir gazete hüviyetindedir. Süleyman Nazif’in de belirttiği gibi Avrupa’da yayımlanan Hürriyet gazetesinin nüshaları bile İbret gazetesi yanında sönük kalmaktadır. Öyle ki Nâmık Kemal’in İbret’in 30. sayısında yayımlanan “Reji” makalesi yüzünden devlet gazete aleyhine dava bile açmıştır (bk. nr. 39 vd.). İbret’te siyasî, iktisadî, kültürel konular ve yurt içindeki gelişmeler kadar dış haberler de yer alıyordu. Hükümetin yönetimi sert bir biçimde tenkit ediliyor, yabancı basınla ülkede çıkan yerli ve yabancı dilli gazetelere cevaplar veriliyordu (Mustafa Nihad, s. 18-27).
Konuya Nâmık Kemal açısından yaklaşıldığında onun en önemli özelliğinin gazete yazarlığı olduğu söylenebilir. Çünkü Nâmık Kemal, birçok konuyu tahlilde sathî kalmakla beraber görüşlerini mümkün olduğu kadar bütün açıklığıyla gazete sütunlarına dökmüştür. İleri sürdüğü görüşlerin isabet derecesi tartışılmakla birlikte kendisine biçtiği rolü, yani makaleleriyle toplumu uyarma görevini eksiksiz yerine getirmekteydi. Nâmık Kemal İbret’teki makaleleriyle halkın ilgisini çeken, anlaşılması kolay, zevk ve heyecanla okunan en iyi gazete dili örneğini vermiştir. Nitekim onun üslûbu gerek kendi döneminde gerekse daha sonraki yıllarda uzun süre taklit edilmiştir. Bu makalelerini “Evrâk-ı Perîşan” adı altında kitaplaştırmayı düşünen Nâmık Kemal, bir emirnâme ile bu teşebbüsünü engelleyen hükümetin tutumunu sert bir şekilde tenkit eden bir dizi yazıyı da yine İbret sütunlarında yayımlamıştır. Mustafa Nihat Özön, Nâmık Kemal’in ellinci ölüm yılı dolayısıyla hazırladığı Namık Kemal ve İbret Gazetesi (İstanbul 1938) adlı çalışmasında onun İbret’teki yazılarının yaklaşık dörtte birini toplamıştır.
İbret koleksiyonuna ait bir kısım sayılar İstanbul kütüphanelerinde dağınık olarak, Kevkeb-i Şarkî adıyla çıkan ilk dönem sayıları birkaç nüsha eksiğiyle, Nâmık Kemal ve arkadaşları tarafından çıkarıldığı döneme ait 132 sayılık bir koleksiyonu ise tam olarak Ankara’da Millî Kütüphane’de bulunmaktadır.