Bir oy uğruna ne hilaller batıyor?
Özcan Yeniçeri 01 Ocak 1970
İstanbul Büyük Şehir Belediye seçim sonuçlarından çok daha önemlisi bu seçimlerde Türkiye'deki siyasetin içinde düştüğü acizliktir.
Bu seçimin içine VİP girdi. Devletin valisine ettiği iddia edilen söz girdi. Bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ekrem İmamoğlu için "Yargı karar verirse seçilse bile başkanlığı düşer" sözleri girdi.
"Topal Ördek", Pontusluk, Rumluk, Kostantinopol kelimeleri rakipler için bol bol kullanıldı.
Sonuçta iş döndü, dolaştı teröristbaşı Öcalan'a geldi.
Nasıl mı?
Şimdi onu irdeleyelim!
Bu ne yaman çelişkidir!
Bir yandan HDP'yi terörizmin siyasi uzantısı olarak tarif eden, diğer yandan da serbestçe bölücü siyaset yapmasına ses çıkarmıyan Cumhur İttifakı İstanbul seçimleri için fena panikledi. İktidar bloku HDP'nin İstanbul seçimlerinde yaptığı ittifaktan dolayı Millet İttifakı'nı yerden yere vurdu.
HDP nasıl olur da AKP'nin gösterdiği adayı değil de dolaylı da olsa rakip adayı destekler?
Cumhur İttifakı'nın adayı Binali Yıldırım, bu konudaki açığını kapatmak için Diyarbakır'da yaptığı konuşmada, "Lazistan" ve "Kürdistan" ifadelerini kullandı.
Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Benim ülkemde Kürdistan diye bir bölge yok ki. Böyle bir şeyi nasıl söylersin." Sözlerini daha yeni etmişti.
Bu gelişmeler üzerine tutuklu HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş mahkemede "Ben Kürdistan dediğim için yargılanıyorum sayın Binali Yıldırım'ın da benim yanımda olması gerekirdi" diyor.
Yıldırım, işi bir adım daha ileriye taşıyarak Diyarbakır'da Deutsche Welle Türkiye'ye yaptığı açıklamada, PKK'dan HDP'lilerin ve bölücü örgüte yakın çevrelerin söylediği şekilde, "Pekeke" olarak telaffuz ediyor.
"Çözüm Süreci" bağlamında HDP'yle zirvesi Dolmabahçe olan onlarca rutin görüşmeler icra edenler sonuçta istikameti, bebek katili Öcalan'a çevirdiler. 'Madem HDP İstanbul'da bizim adaya destek olmuyor, o halde biz de İmralı üzerinden hareket edelim'
Dediler.
Bu nedenle İmralı tarafiği "Çözüm Süreci"nden bu yana ilk defa İstanbul seçimleri için çift yönlü olarak hizmete sunuldu.
Öcalan'ı İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminin içine çekilmesi gerektiğini yandaş yazar şöyle yazdı: "HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, son açıklaması ile CHP adayına destek isterken henüz İmralı'nın ne dediği bilinmiyor.
Ada'dan dönen avukatlarının, vakit geçirmeksizin güncel değerlendirmeleri paylaşması gerekiyor. Ki duyumlarımız, seçimde en azından "nötr kalınması" çağrısına denk düşüyor."
Tam da bu yazarın dediği gibi İmralı'nın avukatları Öcalan'ın İstanbul Seçimleriyle ilgili olarak görüşlerini şöyle açıkladı: "HDP'de vücut bulan demokratik ittifak anlayışı güncel seçim tartışmalarına taraf ve payanda yapılmamalıdır. Demokratik ittifak... mevcut ikilimlere kendini angaje etmemesi ve şimdiye kadar olduğu gibi seçimlerdeki tarafsız çizgisinde ısrar etmesidir."
Bir oy uğruna!
Seçim yorgunu Türkiye'de bir seçim daha sona erdi. Sonuçları önce İstanbul'a sonra da bütün memlekete/millete hayırlı olsun!
Türkiye'de seçim söz konusu olunca siyasiler istikametlerini, kıblelerini kaybettiği bir kez daha İstanbul seçimleriyle ortaya çıktı.
Bayram seyran yokken birden bire İmralı'ya teröristbaşıyla görüşmeye avukatlar gitti. 23 Haziran seçimi yaklaşırken teröristbaşı Öcalan'ın trafiği olağanüstü arttı.
Bu süreçte MHP gibi üç hilalli bir partinin başında bulunan Devlet Bahçeli terörist başı Öcalan'ın avukatları ile görüşmesi ile ilgili olarak "Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün" dedi.
Halbuki böyle durumlarda aynı Bahçeli, terörist Öcalan'ın idam edilmesi için miting meydanlarında yağlı urgan atıyordu.
Bahçeli, Öcalan'ın mektubuna ilişkin olarak "Teröristbaşının mektubu HDP'nin Zillet İttifakı'na verdiği desteğe duyulan tepkidir" dedi.
Bu sözler zillet ittifakı konusunda Bahçeli'yle terörist başı aynı şeyi düşündüğü anlamına gelmektedir.
Sonuç: Bir oy uğruna üç hilal kurban ediliyor!