Ya devlet?
Servet Avcı 01 Ocak 1970
Bu yazıyı kaleme aldığımda İstanbul seçimlerinin sonuçları belli değildi… Kampanyanın sonunda kim kazandı bilmiyorum ama Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet olarak neleri kaybettiğini tahmin edebiliyorum!..
Anadolu Ajansı'nın teröristbaşının kapısında, TRT'nin de kardeşinin kapısında 'hikmet' bekledikleri bir Türkiye Cumhuriyeti, 'devlet' kimliğinden çok şey kaybetmiştir… Teröristlerin ağzından çıkacak olanlarla bir seçimi dizayn etmeye veya kurtarmaya çalışmak, dünyanın her yerinde ve her rejiminde açık bir suçken, bizde kamuya ait imkânların bu uğurda kullanılması akıl alır bir durum değil…
Kaç belediye koltuğu devletin böyle örselenmesine değerdi? Hangi seçim başarısı (veya ihtimali) katillerden medet ummayı meşru kılardı?
Belediyeler, hükûmetler, makamlar, koltuklar, şatafatlı binalar, lüks arabalar hepsi gelir geçer… Ya devlet? Devlet, seçim uğruna karanlığa zar atılabilecek bir kavram mıdır?
***
'Türk milleti' dağlardan taşlardan sökülürken nasıl da memnuniyet oluşmuştu!.. Sonra Diyarbakır'daki tabela kaldırılırken de alkış kıyamet!..
'Türk milleti' garip kaldıkça milletin adı da yuvarlanmıştı 'bu millet'e doğru!.. Galiba 'Türk milleti' kavramı anlam yitirdikçe 'Türk devleti' kavramı da ona eşlik etsin istendi!.. Ne olursa olsun "Allah devlete zeval vermesin" duasını eksik etmeyen bir milletin en büyük kutsallarından birisi ne hâle getiriliyor böyle!..
Ellerinden bebek kanı sızanlar, son dakikada seçimlerin neredeyse baş aktörü yapılabiliyor!.. Bunu hangi 'devlet aklı'yla izah edebiliriz? 'Suçu ve suçluyu övmek' bizim kanunlarımızda suçken, suçludan bir kanaat önderi çıkarmaya çalışmak hukukun neresine sığar?
***
İstanbul seçimleri geçti artık… Yarın başka seçimler olacak… İhtiyaç duyduğunda devletin televizyonunu ve ajansını teröristlerin ayağına gönderen iradenin yarın neler yapmayacağının, ağır pazarlıklara kalkışmayacağının garantisi var mı? Kesinlikle ama kesinlikle yok!..
O zaman nerede kaldı beka meselesi? Evet artık herkes kabullensin ki esas beka meselesi budur bu!.. İrili ufaklı iktidarları elde tutmak için başvurulmayacak yöntemin olmadığını gösteren bu örnek beka probleminin zirveye tırmandığının göstergesidir…
***
Bu yaşananları gördükten sonra hangi akıl sahibi "İkinci çözüm süreci olmaz" diye rahat rahat konuşabilir?
16 Nisan referandumuyla Türkiye'ye büyük kazık atıldı… Doğuracağı büyük riski şu satırlarla ifade etmeye çalışmıştım bir buçuk yıl önce:
"16 Nisan referandumundan millete ve devlete atılan en büyük kazık, PKK'nın siyasî çizgisi HDP ve bundan sonra ortaya çıkabilecek siyasî türevlerin pazarlık gücünü yükseltmek oldu...
İktidar olma veya bir başka deyişle ülke yönetme barajı yüzde 50'ye çıkarıldı... Bu da gösteriyor ki, sadece önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde değil, bundan sonraki tüm seçimlerde PKK'nın kontrolündeki oylar pazarlık masalarına gelebilecek...
Parlamenter sistemden vaz geçişin ve barajı yüzde 50'ye taşımanın en büyük riski tam da bu alanda kendisini gösteriyor...
PKK'nın HDP üzerinden kontrol ettiği oylar masanın üzerine konulabilecek... Referandumla çıta yükseğe çekilince, bundan sonraki bütün seçimler bir anlamda PKK'nın pazarlık, tehdit ve şantajlarına açık hâle getirildi..."
***
İstanbul seçimleri öncesinde "Bir hikmet buyursalar da seçimi kurtarsak" diye terörist kapılarına devletin ajansının ve televizyonunun gönderilmesi gerçeği işte tam da bunu anlatıyor!..
Yeni bir sürece giriyoruz… Allah, milletimizin ve devletimizin yardımcısı olsun…