MHP Genel Merkezi Bombalandı! (30 Haziran 1979)
01 Ocak 1970
Genel Merkeze saldıranlar, Alper Demirci ve Ömer Yüce'yi şehit etti, 12 Ülkücüyü de yaraladılar.
MHP, 30 Haziran 1979 günü Nevşehir'de onbinlerce vatandaşın katıldığı bir miting gerçekleştirdi. Karşılaştığı coşkulu kalabalık, Alparslan Türkeş'i de hayli mutlu etmişti.
Yüzler gülüyordu... MHP konvoyu, akşam saatlerinde Ankara?ya dönmek üzere yola çıktı. Gençler marşlar söylüyorlar, parti yöneticileri de Nevşehir'deki coşkulu kalabalığı konuşuyorlardı. Aksaray'a gelindiğinde, şok bir haberle herkes derinden sarsıldı:
- Genel Merkez Binamız, silahlarla tarandı ve bombalandı. İki arkadaşımız şehit edildi. Çok sayıda yaralı var. MHP'liler, genelde bu tür haberlere alışıktı. Özellikle o yıllarda, Türkiye'nin dört bir yanından her gün ?şehit haberleri? geliyordu. Ülkücüler, 1980 öncesindeki saldırılar sonunda 5 bine yakın arkadaşlarını kaybettiler. Yine de bu son olayın etkisi çok farklı oldu. Çünkü, basılan yer bir siyasi partinin Genel Merkeziydi. Üstelik, o dönemde iktidarda bulunan CHP'den de ne olayı kınayan bir açıklama yapılmış, ne de bir geçmiş olsun mesajı gelmişti.
O günlerde bütün MHP'liler şu sorunun cevabını aradılar:
- Ya saldırı sırasında Alparslan Türkeş de orada olsaydı?
Saldırganlar, Başbuğu da vursalardı ne olacaktı?
Saldırı, son derece ilginçti...
MHP Genel Merkezinin bulunduğu Bahçelievler de bir anda bütün elektrikler kesilmişti. Saldırı, elektriklerin kesilmesiyle birlikte başladı.
Saldırganlar, sanki o anı bekliyorlardı.
3. Caddedeki MHP Genel Merkezi ile MİSK Eğitim ve Kültür Sitesi, önce silahlarla tarandı. Silah sesleri dakikalarca sürdü. Binanın çevresi, vurulup yerde yatan insanlarla doldu. Ardından da binanın içine bombalar yağdırıldı.
MHP KADERİNE TERK EDİLDİ
İlginçtir, Genel Merkez Binasının 50 metre ilerisinde bulunan Bahçelievler Polis Karakolundan hiçbir tepki gelmedi. Karakoldaki polisler de vatandaş gibi kapılarını ve pencerelerini kapattılar, saldırının geçmesini beklediler. Her şey olup bittikten sonra bile dışarı çıkmadılar.
Asıl önemli olanı ise, o dönemde Türkiye'nin pek çok ilinde sıkıyönetim? uygulanmasıydı.
Başkent Ankara da sıkıyönetim ilan edilen illerin başında geliyordu.
Bu saldırı, sıkıyönetim şartlarına rağmen gerçekleştirilmişti. Her şey apaçık ortadaydı. MHP, güvenlik güçleri tarafından kaderine terk edilmiş, baskın için uygun ortam oluşturulmuştu. Olay, MHP ve Ülkücü camiada büyük tepki toplamıştı.
Türkeş, düzenlediği basın toplantısında Başbakan Ecevit'i, Dökülen kanların hem sorumlusu, hem de manevi faili? olarak ilan etti. Ülkücüler ise, Genel Merkez baskının ardından hep aynı tezi savundular:
- Bu saldırı, polisten destek alarak yapıldı. Aradan geçen yıllar, bu değerlendirmenin çok hafif kaldığını gösterdi.
Saldırı, polisten destek alarak değil, bizzat polisler tarafından gerçekleştirilmişti.
Devletin içine giren yasadışı örgütler, polis kimliği altında MHP Genel Merkezine silah ve bombalarla saldırmışlardı. Devletin kendilerine sağladığı imkanlar ve silahlarla bir siyasi parti genel merkezini basmışlardı. Arkalarında iki ölü, çok sayıda yaralı bırakmışlardı.
Pol-Der mensubu bu polisler, aslında THKP-C Acilciler Grubunun mensubuydular.