Türkçemizin Uç Beylerinden Biri (Murat Ergü)
01 Ocak 1970
“Macaristan ortalarından başlayıp Çin içlerine... Balkanlar’dan kalkıp Sibirya steplerine... Kırım’dan hareketle Kudüs, Mısır, Yemen ve tâ Cezayir’e kadar uzayıp giden, milyonlarca kilometre karelik bir alanda konuşulan ve anlaşılan bir dildi Türkçe. Hem de daha düne kadar. Sadeleştirme bahanesiyle bu güzelim dil tam bir soykırıma uğratıldı. Hiçbir dile reva görülmeyen katliam bu dile en amansız bir şekilde tatbik edildi. Bir millet dili oldukça vardır. Uydurma dilli bir millet, millet olamaz. Tarihten silinmeye mahkûmdur öyleleri.” Türkçenin Karanlık Günleri adlı çalışmasında böyle feryat ediyordu Necmettin Hacıeminoğlu. Bir edebiyatçı, dil sevdalısı, milli ruhun farkında bir vicdan olarak…
Hacıeminoğlu aslen Darendeli. Maraş’ta doğuyor 1932 yılında. Sonra Adana’ya göç ediyorlar. Abisinin de Türk edebiyatına, diline, tarihine alakası dolayısıyla ev ortamında sürekli edebi ve ilmi bir hava solunuyor. Hoca’nın edebiyatla ünsiyeti ve dile ilgisi çocukluk dönemlerinde başlıyor. Bugün kazara edebiyat fakültelerini kazanıp da edebiyattan, dilden, tarihten, sanattan nefret edenler gibi değil. Edebiyat fakültelerinin Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü kazanıp bir tane roman okumayan ya da kitapların özetlerini karıştırıp sınavlara giren yüzlerce öğrenci var. Necmettin Hoca onlarca dergi ve gazetede binlerce yazı yayınlıyor. Hatta yazdığı “Eşgüdüm Komutanları” başlıklı yazısı dolayısıyla 12 Eylül Darbesi sonrası yargılanıp hapse atılıyor. Üniversitedeki görevi durduruluyor. Profesörlüğü on yıl engelleniyor.
Türk edebiyatından pek çok şairin hemen bütün şiirleri hafızasında idi
Hoca’nın Türk edebiyatı sevdası çok derin. Olaya akademik kariyer ya da vazife bağlamında yaklaşmıyor. Prof. Dr. Vahit Türk, Türk Yurdu dergisinin 274. sayısında şunları yazar: “Hacıeminoğlu ile ilgili bir yazı onun şiir, musiki ve çay tutkusundan bahsetmezse eksik kalır. Gerçi bir insanı, bir başkasının anlatması her halükarda eksik olacaktır. Türk edebiyatından pek çok şairin hemen bütün şiirleri hafızasında olan Hacıeminoğlu, Nevaî’yi ve Fuzulî’yi hayranlık derecesinde sever, Safahat’ı baştan sona ezbere okurdu. Musiki ile ilgili olarak da hangi şarkının güftesi kime ait, bestekârı kim, makamı nedir bilen, türkülerin hangi yöreye ait olduğunu bilip bütün ruhuyla haz alarak dinleyen Hacıeminoğlu’nun çaya düşkünlüğü de bütün dostlarınca bilinirdi.”
Hacıeminoğlu çok titiz, işine saygı gösteren, samimi bir akademisyendi. Çileliydi, milletinin kültürel gidişatından endişe duyuyordu. Çalışmalarını yalnızca akademik mahfillerin anlayacağı bir dille kaleme almadı. Öğrendiklerini, keşfettiklerini halkla paylaşma derdinde olmuştu. Bu tespitimizi Fuzuli adlı çalışması destekliyor. Dünyanın en kadim, en zengin, en duyarlı edebiyat ve tarihine sahip milletlerdeniz. Yüksek bir kültürün, seçkin bir ruhun yansımaları sayfalarda hayat bulmuş. Engin bir gönlün parıltıları… Ama Hoca’nın da vurguladığı gibi saçma sapan dil devrimleriyle, sadeleştirmelerle kendimizi anlayamaz hale gelmişiz. Bırakın yüzyıllar, bin yıllar öncesini, kırk elli yıl önce yazılmış kitapları bile gerçek manada anlayabilmekten uzağız. Hele şimdiki nesil yüz kırk karakterden ibaret bir dille anlaşıyor. İşte Hacıeminoğlu Fuzuli’yi herkesin anlayacağı dilde yazıyor. Özellikle lise öğrencilerinin anlayacağı dilde… Fuzuli büyük şair diyoruz ama onu gerçekten tanımıyoruz. Birkaç mısraı ya aklımızda ya da değil…
Milli kültür ve medeniyetin izindeydi o. Askeri gücün, silah üstünlüğünün, iktisadi ilerlemişliğin, maddi zenginliklerin tek başına bir milleti ayakta tutamayacağına inanmıştı. Cemiyetin hayatiyetinin ancak milli kültür ve millet bilinciyle sürdürebileceğini söylüyordu. Sloganik milliyetçilik, tüccar siyasetçilik, ideal pazarlayıcılık yerine adanmışlık, iman ve milletine karşılıksız sevda ile kuşanmıştı Necmettin Hoca. “Milliyetçi Eğitim Sistemi”, “Edebiyat Tahlilleri”, “Millet ve Aydınlar”, “Yeni Bir Dünya”, “Türkiye’nin Çıkmazları”, “Milliyetçi Eğitim Sistemi”, “Türk Dilinde Edatlar” “Türkçenin Karanlık Günleri”, “Fuzuli”, “Karahanlı Türkçesi ve Grameri” önemli çalışmalarından bir kaçı… Türkçemizin akıncı beyi… Dilimizin uç beyi…
En büyük sıkıntılarımızdan birinin eğitim olduğunun farkına varan ve bu sıkıntıyla ilgili kitap ve makaleler yazan, durmadan çırpınan Necmettin Hoca 26 Haziran 1996’da Ankara’da vefat eder.
Allah rahmet etsin. Mekânı Cennet olsun!