SEPETÇİOĞLU, Mustafa Necati
Hülya Argunşah 01 Ocak 1970
Tokat Zile’de doğdu. Asıl adı Hacı Necati’dir. Sonraki yıllarda, şairliği de olan dedesi Hacı Hâfız Mustafa’ya izâfeten adını Mustafa Necati olarak değiştirdi. Anne ve baba tarafından Zile’nin şairler (Âşık Tâlibî gibi), müftüler yetiştirmiş yerli ailelerinden birine mensuptur. Babası Abdurrahman Bey, annesi Cemile Hanım’dır. İlk ve orta okulu Zile’de okudu. Sivas, Tokat ve Bursa liselerinden sonra kaydolduğu İstanbul Haydarpaşa Lisesi’ni 1951’de bitirdi. 1957’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl edebiyat öğretmeni Neriman Muazzam Gürşen’le evlendi. Yüksek öğrenimi sırasında Arap ve Fars filolojisinin derslerine de devam etti, Türk-İslâm ve Avrupa sanatlarından sertifika aldı. İstanbul Eminönü Belediyesi’nde, Ankara’da Kızılay Genel Müdürlüğü’nde ve İstanbul’da Sosyal Sigortalar Kurumu’ndaki kısa süreli memuriyetlerinden sonra 1968-1974 arasında İstanbul Millî Eğitim Basımevi müdürlüğünde bulundu. Bu yıllarda Türk kültürü, Türk dili ve edebiyatına dair “1000 Temel Eser” dizisindeki kitapların seçiminde ve basımında katkıları oldu. Siyasî iktidarın değişmesi üzerine görevinden alındı. 1976’da emekli oluncaya kadar İstanbul Millî Eğitim müdür yardımcılığı ve Davutpaşa Ortaokulu’nda kütüphane memurluğu yaptı. Emekli olduktan sonra yarım kalan “1000 Temel Eser” projesini Tercüman gazetesinin Kervan Kitapçılık Şirketi’nde “1001 Temel Eser” adı altında sürdürdü. Boğaziçi, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, Türk Dünyası Tarih ve Kültür Dergisi ile Ayrıntılı Haber, Orta Doğu, Türkiye, Yeniçağ ve Zaman gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 8 Temmuz 2006’da İstanbul’da vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Sepetçioğlu’nun yetişmesinde aile çevresiyle dedesi Hacı Mustafa Efendi’nin etkisi önemlidir. Bir Büyülü Dünya ki adlı eserinde (1990) dedesinden dinlediği efsanelerle babaannesinden dinlediği Ahmediyye, Muhammediyye ve Hz. Ali menkıbelerinin kendisinin yazarlık dünyası içindeki yerini anlatır. Ortaokulda edebiyat öğretmeni Kadri Yalçın’dan okuma ve yazma zevkini almış, onun yönlendirmesiyle Zile’deki kütüphanede Batı romancılarının eserlerini okumuştur. Tokat Lisesi’nde öğrenciyken yazı denemelerine girişmiş, 1950’de ‘Ergene Pars’ takma adıyla kaleme aldığı bir hikâyesi Milliyet gazetesinde, 1951’de Seçilmiş Hikâyeler dergisinde çıkmıştır. 1952’den sonra Büyük Doğu, Gurbet, İstanbul, Türk Düşüncesi, Türk Sanatı, Türk Yurdu gibi dergilerde yazıları yer almış, ilk kitabı olan Abdürrezzak Efendi 1955’te yayımlanmıştır. Ruh ve mâna iklimini ders aldığı ya da görüştüğü, kendisine hoca olarak kabul ettiği Hamdullah Suphi Tanrıöver, Nihal Atsız, Necip Fazıl Kısakürek, Mahir İz, Enver Naci Gökşen ve Peyami Safa ile Edebiyat Fakültesi’ndeki hocalarından Ahmet Caferoğlu, Ali Nihad Tarlan, Reşit Rahmeti Arat, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan, Erol Güngör, Faruk Kadri Timurtaş ve Mümtaz Turhan’a borçludur. Bu iklim Anadolu, Rumeli ve Türk dünyası coğrafyasına yaptığı seyahatlerle zenginleşmiştir.
1970’ten itibaren yazmaya odaklanan Sepetçioğlu, Türk edebiyatındaki yerini popüler nitelikli tarihî romanlarıyla edinmiştir. Romanlarını “Dünkü Türkiye”, “Bugünkü Türkiye” ve “Yarınki Türkiye” olarak adlandırdığı üç büyük seride toplamayı planlamış, ancak hepsini yazamamıştır. Türk tarihini bir bütün olarak görmekle birlikte bu tarihin İslâm medeniyeti içerisindeki zamanlarını ayrıcalıklı bir dönem kabul etmiş ve eserlerinde Türkler’in Anadolu’daki tarihini anlatmayı seçmiştir. Bu çerçevede ortaya koyduğu tiplemelerle de İslâmlık ve Türklüğün birlikteliğini yansıtmaya çalışmıştır. Türk-İslâm sentezi düşüncesiyle kaleme aldığı “Dünkü Türkiye” dizisinin tarihî zamanını Oğuz boylarının Asya’dan Anadolu’ya göçleri, Anadolu topraklarını ele geçirip vatan haline getirmeleri, Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni kurarak İstanbul’u fethetmeleri oluşturmuştur.
Sepetçioğlu romanlarında tarihe sadık kalma ilkesini benimseyerek bu eserlerini bazı araştırma ve coğrafî tesbitlerden sonra yazmış, karakterlerinin bütün yönleriyle Türk insanının seciyesini ve psikolojisini yansıtması gerektiğine inanmıştır. Zamanda devamlılığı esas alan bu romanlarıyla bir yandan çağlar arasında bir söyleşiyi gerçekleştirirken diğer yandan çağının meseleleriyle de ilgilenmiş ve eserlerinde tarihî şahsiyetlerin ağzından veciz söyleyişlerle etkileyici ve şiirsel mesajlar vermiştir. Duygulanış biçimlerini destandan romana aktarabilmek ve eserine destansı bir ton kazandırarak okuyucusunu tarihe götürebilmek için Türk edebiyatı şaheserlerinin üslûbuna yaklaşmayı denemiştir. Dede Korkut bunların içinde en belirgin olanıdır. Türkçe’nin cümle yapısını bozmamaya özen gösteren yazar, özellikle yakından bildiği Zile ağzının arkaik kelimelerini eserlerinin tarihî atmosferini oluşturmakta kullanmıştır. Bu sebeple de “Çağdaş Dede Korkut” olarak anılmıştır.
Eserleri. Tarihle ilgili romanları üç grupta toplanır. 1. Dünkü Türkiye Dizisi: a) Selçuklu üçlemesi: Kilit (1971), Anahtar (İstanbul 1972), Kapı (İstanbul 1973). b) Osmanlı üçlemesi: Konak (1973), Çatı (1974), Üçler Yediler Kırklar (1975). c) Şeyh Bedreddin, Timur ve Yıldırım Bayezid üçlemesi: Bu Atlı Geçide Gider (1977), Geçitteki Ülke (1978), Darağacı (1979). d) Fâtih üçlemesi: Ebem Kuşağı (1980), Sabır (1980), Gece Vaktinde Gündönümü (1980). 2. Bugünkü Türkiye Dizisi: Cevahir ile Sadık Çavuş’un Buğday Kamyonu (1977), Karanlıkta Mum Işığı (1980), Güneşin Dört Köşesi (1983). 3. Yakın Tarihle İlgili Romanlar: ... Ve Çanakkale üçlemesi: Geldiler, Gördüler, Döndüler (İstanbul 1989). Kıbrıs Tarihiyle İlgili Romanları. a) Uzak Kıbrıs tarihi: Sabır Ağacı (1992, sekiz cilt). b) Yakın Kıbrıs tarihi: Bir Ömür Boyu Kıbrıs (2000, iki cilt). Biyografik Romanlar: Kutsal Mahpus Ebu Hanife (1990), Benim Adım Yunus Emre (1998), Nurs Köyünden Dünyaya (1994, iki cilt, Velihan Bahadır adıyla), Yesili Hoca Ahmed (2002, üç cilt). Yazarın ayrıca tefrika halinde neşredilmiş haliyle kalan Çağlayanlı Vadi (Vatan, 1961), Bir Ölünün Basın Toplantısı (Haber, 1962), Kırım Kırımı (Tercüman, 6 Aralık 1985 – 28 Aralık 1985, yirmi üç yazı) adlı romanları vardır. Hikâye: Abdürrezzak Efendi (1955), Menevşeler Ölmemeli (İstanbul 1972). Oyun: Çardaklı Bakıcı (İstanbul 1969), Köprü (1969), Son Bloklar (1969), Büyük Otmarlar (İstanbul 1970), Her Bizans’a Bir Fatih (1972), Yunus Emre (1993). Sepetçioğlu’nun bunların dışında Ak Sinekler Sürüsü (1971), Cehennemde Gün Işığı, Çölde Bir İbrahim (1970), Mehveş Hanım (1984), Meragalı Abdülkadir (1986), Sevgisizler, Trampacılar, Umut Çeşmesi, Zehirci, Mehmet’in Beklediği adlı oyunları vardır. Senaryo: Gümüş Gerdanlık (Kervan Film, yönetmen: Ümit Utku, 1961), İki Suyun Arasında (Diyanet İşleri Başkanlığı için 1990-1991 yıllarında on iki bölüm olarak çekilmiştir), Çanakkale İçinde Bir Dolu Testi (sekiz bölüm, TRT), Köprü (Varlık Film için senaryo haline getirilmiştir). Araştırma-İnceleme: Yaradılış ve Türeyiş Türk Destanı (Ankara 1965; İstanbul 1969), Türk-İslam Efsaneleri (1967), Hamdullah Suphi Tanrıöver’den Seçmeler (İstanbul 1971), Türk Destanları (1972), Dede Korkut (1974), Can Ocağında Pişen Aş (1981), Sonsuza Uyanan Taşlar (1981), Bir Büyülü Dünya ki (1990). Çocuk Kitapları: Beyaz Güvercin (1978), Kutsal Kaya (1978), Demir Dağlar Sıra Sıra (1978). Bazı yazıları Dünden Bugüne ve Yarına 1 (1999) ve Dünden Bugüne ve Yarına 2 (1999) adıyla bir araya getirilerek yayımlanan Sepetçioğlu’nun henüz kitap haline getirilmemiş çok sayıda makale, şiir ve hikâyeleriyle çeşitli kongrelerde sunulmuş bildirileri vardır (Mustafa Necati Sepetçioğlu, tür.yer.).