« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

17 Eyl

2008

ADNAN MENDERES’İN İDAMI

01 Ocak 1970

Menderes'in son anları

Polatkan ve Zorlu'nun İmralı'daki dramatik idamlarının ardından gözyaşları ve üzüntüler içerisindeki Türk halkı, durumu henüz belirginlik kazanmayan Menderes'in akibetinin ne olacağını merak etmekteydi. Polatkan ve Zorlu bir hiç uğruna asıldıklarına göre, Menderes'in intihar sonrası komadan çıkıp idam edilmeyişi, bir nebze olsun insanların teselli kaynağı olmuştu. 16 Eylül 1961 günü bu duygular içerisinde geçerken, ayın 17'si sabahı gazete ve radyolarda idama dair bir haber çıkmayınca, herhalde Menderes'i asamayacaklar düşüncesine kapılan halk, geçici de olsa ümit parıltılarının sevinçleriyle, muhtemelen gerçekleşebilecek olumlu gelişmeleri sabırsızlıkla beklemeye başlamışlardı. Dışarıdaki sade vatandaşlarla aile yakınları, Menderes kurtuldu zannına kapılırlarken, Yassıada'daki cellatların ne gibi hazırlıklar içerisinde olduklarından habersizdiler. İnsanlarımızdaki Menderes asılamaz beklentisi, henüz komadan yeni çıkmasından dolayı olmalıydı. Hiç değilse tedavi görmesi nedeniyle, affedilmese dahi, en azından birkaç hafta olsun Menderes'i ipe götüremezler düşüncesi herkeslerde hakimdi. Bu durumun hukuken de böyle olduğu, Cumhuriyet kurulduğundan beri bilinen yasal teamüllerdir. Ancak Yassıada'da hukuk ve adalet olmadığına göre, beklentilerin ötesinde her şey olabilir, hatta ölüyü bile asabilirlerdi...

Hastaneye deyip İDAMA götürdüler


MENDERES nereye gittiklerini sorunca, Ada Komutanı, hastaneye gittiklerini, doktorların kendisini iyice muayene edeceklerini söyledi. Menderes ölüme giderken hastaneye gönderildiğine inanıyordu.


DEVLET başkanı sıfatıyla General Cemal Gürsel Yassıada'yı aramış, fakat İmralı'ya henüz infaz için yola çıkmış bulunan Menderes'in infazının durdurulması için hiçbirşey söylememişti.

Yassıada Kumandanı Albay Tarık Güryay, Ethem Menderes'le bir olup türlü yalanlarla çocuk gibi oyaladığı Adnan Menderes'i son yolculuğuna çıkmak üzere, Başsavcı Egesel'e teslim edecekti. İhtilalcilere göre zaman daraldığından, henüz sıhhatine tam olarak kavuşamayan Menderes'in bir an önce asılması gerekiyordu. Yassıada'da sahil kenarında duran Başsavcı Egesel, Ada Kumandanı Albay Tarık Güryay'a doğru bakıp, hitaben:

"Motör hazır, bekliyor! Menderes'i İmralı'ya götüreceğiz" demekteydi. Bu deniz motörü, Menderes'in ölüme gitmeden önce bineceği son vasıtaydı. Ada Kumandanı son anlarında bile Menderes'e yalan söylemekte hiç bir sakınca görmemekteydi. Güryay, Menderes'le aralarında geçen nihai konuşmalarını şöyle anlatmakta:

"Dışarda hafif yağmurlu, kasvetli bir hava var. Menderes'e pardesüsünü giydirip onu kapının önünde bekleyen jipe bindirdikten sonra, ben de yanına oturdum.

Menderes: "Nereye gidiyoruz?" diye sordu. "Hastahaneye dedim. Deniz Hastahanesi'ne gideceksin. Doktorlar öyle karar verdiler!"

Yüzüme çocuksu bir kuşkuyla baktı:

"Doktorlar hiçbir şeyin yok demişlerdi!" "Evet, öyle rapor verdiler. Ama senin, esaslı bir muayeneye tabi tutulmana lüzum görüyorlar" dedim. Menderes hastahaneye gönderildiğine inanarak, bana: "Ne olur kumandan, diyordu. Berin'den mektup geldikçe bana iletiverin!" Muhafız olarak onunla beraber, Deniz Yüzbaşı İsmail Sıdal, Topçu Üsteğmen Tuğrul Sungar ve Topçu Üsteğmen Kemal Atasaral gideceklerdi. Motöre binerken elimi sıktı: "Öpeyim Kumandan" diyerek başını yüzüme uzattı. Onunla ilk ve son defa öpüştük.

Odama döndükten sonra beni telefonun zili sıçrattı.

Karşımdaki: "Tarık, diyordu, Adnan Menderes'i bir yere gönderme!" Sayın Gürsel'e durumu anlattım: Doktorlar gelmişler, "idamına mani bir hali yoktur" anlamında rapor vermişlerdi. Başsavcı Egesel'le hakimler de onu alıp İmralı'ya götürmüşlerdi.

Bu sözleri söylerken gözlerime ilişen saati, 12.00'yi çeyrek geçiyordu. Adnan Menderes ve ötekiler İmralı adasına belki henüz varmamışlardı bile. Gürsel'e söylediklerime, hemen şunları da ilave ettim:

"Orgeneralim, şayet Menderes'e dair bir emriniz varsa, bunu İmralı'ya derhal bildirebilirim."

Neler olmuştu bilmiyorum, fakat sayın Gürsel: "Yok, hayır!" dedi ve ilave etti: "Yapılacak bir şey yok: Olan olmuş artık!" Evet, Menderes'in son kurtuluş ümidi de böylece ortadan kalkmış oluyordu. Yassıada'dan ayrılan Menderes ve muhafızlarının bindirildiği hücumbotunu, onun bir mil arkasından başka hücumbotu takip etmekteydi. Menderes'in infazında bulunan Başsavcı Ömer Altay Egesel infazın gerçekleştiği anları şöyle anlatmakta:

"İmralı'da usulen, bir arzusu olup olmadığı soruldu. Dini telkin için bir hoca, karşıdaki odada hazır olarak beklemekteydi. Menderes, evvela hocayla yalnız kalarak konuşmak ister. Buna, kanunlar müsaade etmemektedir. Bunun üzerine heyetin huzurunda hocayla karşılaşır. Dini telkin almak istemez. Yalnız tövbe duasına katılır. Hoca, bu duanın kelimelerini ayrı ayrı ve yavaş yavaş sıralar. Son sözleri ise şunlardır:

"Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda, devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda, karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum."

Menderes'in infazının öğleden sonra saat 14:26'da tamamlanmasından sonra, bir fırtına koptu, gelen gök gürültüsünün ardından yağan şiddetli yağmur, herkese kendisini ülkesine adamış bir büyük devlet adamının tertemiz ruhunun rahmeti olduğunu düşündürdü.

MENDERES HASTAYDI

17 Eylül günü öğleye doğru Adnan Menderes'in odasına gelen doktorlar vücudunu tepeden tırnağa muayene edip, her haliyle normale döndüğünü açıklamışlardı. Anlaşılan Milli Birlik Komitesi'nden gelen emir gereği bir an önce asılabilmesi için, sağlıksız da olsa sağlıklı olduğuna dair rapor verilmesi istenmekteydi.

İhtilalcilerin baskısıyla Menderes'e sağlığı normaldir raporu veren doktorlar heyeti, şu isimlerden oluşmaktaydı:

"Farmokoloji ve Tedavi Kliniği Ord. Profesörü Sedat Tavat, Amiral Bristol Hastahanesi Dahiliye Servisi Şefi Nevzat Yeğünsu, Yassıada Garnizon Hastahanesi Baş Hekimi Yarbay Galip Bozalıoğlu, Dahiliye Mütehassısı Dr. Binbaşı Ahmet Karahaliloğlu, Hariciye Mütehassısı Dr. Binbaşı Zeki Kebapçıoğlu, Garnizon Tabibi Üsteğmen Sedat Yürütken."

Yazılan raporun neticesinde şöyle deniyordu: Adnan Menderes'in geçirmiş olduğu koma ve kollaps halinin tamamen ortadan kalkarak sıhhi durumunun iyileşmiş olup, tamamen normale döndüğü müşahade edilmiştir. İş bu rapor, müştereken tanzim ve imza kılındı. 17 Eylül 1961."

Bu rapordan hemen sonra aldıkları talimat gereği, doktorlar Yassıada'dan ayrıldılar. Henüz komadan yeni çıkmış, bütün ısrarlara rağmen yarım kase kompostoyu zor içebilen Menderes'i bir an önce asabilmeleri için, en az cellatlar kadar sorumlu olan altı doktor, "tıp cinayeti" işleyerek, nekahet dönemindeki hastalarına sağlıklıdır raporu vermekten çekinmediler. Bir müddet sonra Ada Kumandanı'yla görüşen Başsavcı Egesel'in Menderes'i hem de öğle vakti, İmralı'ya asılması için götüreceği çoktan belli olmuştu. Bütün dünyada idamlar sabaha karşı yapıldığı halde, Menderes gibi eşi menendi az bulunabilecek asrın Başbakan'ını öğle vakti boğmak istemeleri, cinayetten başka bir şey değildir.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 24625

ulkucudunya@ulkucudunya.com