EBÛİSHAK İSMÂİL EFENDİ
M.Nur Doğan 01 Ocak 1970
1645’te İstanbul Çarşamba’da doğdu. Birçok şeyhülislâm, kazasker, kadı, müderris, âlim ve şair yetiştiren bir aileye mensuptur. Babası, Alâiye’den (Alanya) İstanbul’a gelip medrese tahsilinden sonra müderrislik ve kadılıklarda bulunan, 1657’de Kahire kadı nâibliği yapan Kara İbrâhim Efendi’dir. Tahsilini tamamladıktan sonra Kazasker Kara Kadri Efendi’den mülâzım oldu; ardından İstanbul’un çeşitli medreselerinde müderrislik yaptı. 1662’de Câfer Paşa Medresesi’ne, buradan 1673’te ibtidâ-i hâric derecesiyle Yûsuf Paşa, 1675’te de Abdullah Ağa medreselerine tayin edildi. Müderrisliği sırasında mektupçuluk, tezkirecilik ve kassâmlık görevlerinde de bulundu. 1676’da ibtidâ-i dâhil derecesiyle Şah Hûban Medresesi’ne geçti, oradan da 1678’de hareket-i dâhil derecesiyle İmâdzâde Esseyyid Mehmed Ebüssuûd Efendi’nin yerine Beşiktaş’ta Sinan Paşa Medresesi’ne getirildi. 1681’de mûsıle-i Sahn derecesiyle yine Beşiktaş’taki Hayreddin Paşa Medresesi müderrisliğine yükseltildi. 1683’te Sahn-ı Semân medreselerinin birine müderris olduktan sonra kendisine ibtidâ-i altmışlı derecesi lâyık görülerek önce Kılıç Ali Paşa Medresesi’ne, dört yıl sonra da mûsıle-i Süleymâniyye rütbesiyle Mahmud Paşa Medresesi’ne tayin edildi. Aynı derece ile 1689’da Eyüp’teki İsmihan Sultan ve Ebû Eyyûb el-Ensârî Medresesi’nde bu görevine devam etti. Bir yıl sonra hâmis-i Süleymâniyye derecesiyle Galata Medresesi müderrisi, 1691’de ise müderrisliğin en yüksek derecesi olan Süleymaniye Dârülhadisi müderrisliğine yükselerek reîsü’l-müderrisîn oldu.
1692’de kadılık mesleğine geçen İsmâil Efendi önce Halep’e gitti; buradaki görevinden sonra 1698’de Mekke-i Mükerreme pâyesiyle taltif edildi; ardından Kahire, 1706’da da Mekke kadılığı görevine getirildi. Ertesi yıl kendisine Edirne pâyesi, Bolu ve Edincik kadılıkları ihsan edilerek İstanbul’a döndü; 1708’de İstanbul kadısı oldu. 1710’da Anadolu pâyesini elde eden İsmâil Efendi bir yıl sonra Anadolu kazaskerliği, Ocak 1712’de de Rumeli kazaskerliği görevlerine getirildi. Aynı yıl azledilerek üç yıl sonra tekrar Rumeli kazaskeri oldu. 1716’da selefi Menteşzâde Abdürrahim Efendi’nin azliyle boşalan şeyhülislâmlığa tayin edildi. Yaklaşık bir buçuk yıl şeyhülislâmlık makamında kalan İsmâil Efendi’nin bazı davranışları, çocuklarının ve yakınlarının onun mevkii ile uygun olmayan tutumları, kendisinin vazifesiyle bağdaşmayacak şekilde azil ve tayin işlerine karışması gibi sebepler gözden düşmesine yol açtı; 1718’de şeyhülislâmlıktan azledilip Sinop’a sürüldü. Üç yıl sonra affedilerek İstanbul’a döndü ve Bebek ile Rumelihisarı arasındaki yalısında oturmasına izin verildi. Burada vaktini ilim ve ibadetle geçiren İsmâil Efendi 1723’te hastalandı ve 28 Zilkade 1137 (8 Ağustos 1725) tarihinde vefat etti. Ertesi günü, İstanbul-Çarşamba’da inşası bir yıl önce tamamlanan kendi yaptırdığı caminin hazîresine defnedildi.
İsmâil Efendi’nin, şeyhülislâmlıktan azledildiği sırada yaptırdığı ve bugün de kendi adıyla anılan bu cami Kâbe’nin ölçülerine göre inşa edilmiştir. Mescidin kapısı üstünde oğlu Ebûishakzâde Mehmed Esad Efendi’nin bir tarih manzumesi bulunmaktadır. Caminin batısındaki medrese ile doğusundaki dârülhadis oğlu Esad Efendi tarafından yaptırılmıştır. İsmâil Efendi bu camiyi inşa ettirirken doğduğu hücrenin yerini kendisine mezar olarak seçmişti. Oğulları olan Şeyhülislâm İshak, Şeyhülislâm Mehmed Esad, Lutfullah, Şeyh Mehmed ve Mesud efendilerin mezarları da buradadır.
Kaynaklar İsmâil Efendi’nin ilim ve fazilet sahibi, güler yüzlü, hoşsohbet bir kimse olduğunu; hak ve hukuka düşkün, dalkavukluktan uzak bir şahsiyete sahip bulunduğunu kaydederler. Naîm mahlasıyla şiirleri de bulunan İsmâil Efendi’nin bazı önemli ve nâdir meseleleri izah eden bir mecmua bıraktığı kaydedilmektedir.