Üniversitelerde kuşatma
Esfender KORKMAZ 01 Ocak 1970
2019 Yüksek Öğrenim Kurumları Sınavı (YSK) yerleştirmelerinde başvuran aday sayısı 2 milyon 528 bin oldu. Bunlardan 1 milyon 761 bini tercih barajını aştı. Barajı aşanlardan da 1 milyon 113 bini tercih yapabildi. Geçen sene de üniversiteye başvuran adayların yalnızca yüzde 36'sı yerleştirilmişti.
Üniversiteler çok yönlü kuşatma altındadır. Bir yandan siyasi ve ideolojik kuşatma altındadır. Öte yandan açık öğretim ve uzaktan öğretim popülizmi kuşatması var... Üçüncü olarakta bazı spekülatif sermayenin tatmin aracıdır.
1 - Öğretim üyeleri kadroları ve yönetim düzeni siyasi ve ideolojik amaçlı olarak düzenlenmektedir. Eski iktidarlar döneminde de bu tercih kısmen vardı ve fakat bu gün üniversite de eğitim ve araştırmayı negatif etkileyecek kadar çok tırmanmıştır.
2 - Üniversiteleri eskiden beri açık öğretim popülizmi vurmaktadır.
Orta öğrenimde mesleğe yönlendirme olmadığı için 40 yıldır yükseköğrenim önünde birikme olmaktadır. Geçmişte ve bugün bu sorun, açık öğretim, uzaktan eğitim gibi şark kurnazlığı ile çözülmek isteniyor.
2018/2019 ders yılında yükseköğrenimde kayıtlı öğrenci sayısı 7 milyon 740 bin 502 'dir. Bunun yalnızca yüzde 39.9'u örgün eğitimdedir. Açık öğretime kayıtlı öğrenci sayısı ise daha fazla 3 milyon 890 bin 931'dir. Yani toplam kayıtlı öğrenci sayısının yüzde 50.1'ini oluşturuyor. Bu oran iki sene önce yüzde 47 idi.
YÜKSEKÖĞRETİMDE ÖĞRENCİ DAĞILIMI 2018/2019
SAYI YÜZDE
ÖRGÜN EĞİTİM 3.089.285 39,9
İKİNCİ ÖĞRETİM 687.829 8,9
UZAKTAN EĞİTİM 82.457 1,1
AÇIK ÖĞRETİM 3.880.931 50,1
TOPLAM 7.740.502 100,0
Kaynak: YÖK istatistiklerinden derlenmiştir.
Üniversite eğitimi kitabi bilgilerle sınıf geçmek değildir. Üniversite eğitimi süreklilik ister. Üniversite içinde öğrencinin bire bir öğretim üyesi ile çalışmasıdır. Üniversite içinde tartışmalara katılmaktır. Böylece öğrencinin asıl amaç olan analiz ve sentez yeteneği gelişecektir.
Dünyanın her tarafında açık öğretim var. Ancak bunlar ev hanımlarına, meslek sahiplerine genellikle işlerinde destek olacak bilgiler verir. Bazıları da çalışmayan ev hanımlarına yöneliktir.
Türkiye'de yanlış olan örgün eğitimin yerini ikame edilmek istenmesidir. Dahası diplomalarında daha önce yazan açık öğretim lafı da daha sonra kaldırıldı.
Bu rehavet Türkiye'de siyasi iktidar örgün eğitimi planlama konusunda zorlamıyor.
Açık öğretimde kayıtlı öğrenci sayısının çok olması, mezuniyet oranının düşük olmasından ileri geliyor. Birçok insan açık öğretime askerlik gibi belirli amaçlarla kayıt yaptırıyor. Siyasi iktidarlar da üniversite önünde birikimi azalttık diyorlar ve işlerine geliyor.
3 - Vakıf üniversitelerinden üçü, uluslararası kuruluşlar ve bazı üniversiteler tarafından yapılan sıralamalarda ön sıralarda yer alıyor. Zira bunların ikisi aileler tarafından destekleniyor. Birisi de önceleri arsa ve imkân olarak yüksek oranda devlet desteği almış ve bu nedenle şimdi imkânları olan bir vakıftır.
Aslında Anayasa'da da öngörülen vakıf üniversiteleri, kar amacı olmayan ve vakıf imkânları tarafından desteklenen üniversiteler olarak tarif edilmektedir.
Ne var ki vakıf üniversiteleri özel patron üniversiteleri olarak çalışıyor.
Söz gelimi bu üniversiteler vakıf mütevelli heyetinin değişmesi yoluyla satılabiliyor. Bilgi Üniversitesi ve birçok üniversite ile yüksek okul böyle satıldı.
Eğitim dışında inşaat ve diğer ihaleler, mütevelli heyet başkanının diğer şirketleri tarafından yapılmakta ve yüksek kar transferleri ile üniversitenin eğitim ve araştırma kaynakları patronlara aktarılmaktadır .
Bunun içindir ki, bu üniversitelerin birçoğu araştırma görevlisi alıp yetiştirmiyor. Hazır öğretim üyesi almayı tercih ediyorlar.
AR-GE için yeterli kaynak ayıramıyorlar.