NEZİHE MERİÇ
1924 – 18.08.2009 01 Ocak 1970
28 Şubat 1924’te Bursa’da dünyaya geldi. 18 Ağustos 2009’da İstanbul’da hayatını kaybetti. Tam ismi Nezihe Şükran Meriç’tir. 1942 yılında Eskişehir Lisesi’nden mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ndeki eğitimini yarıda bıraktı. Bir süre Heybeliada’da ilkokul öğretmenliği yaptı. Daha sonra eşi Salim Şengil tarafından kurulan Dost dergisi ve yayınevini yönetti.
İlk yazısı N. Ufuk imzasıyla İstanbul dergisinde 1945 yılında yayımlandı. Öykü türündeki ilk eserleri ise 1950-1952 yılları arasında Seçilmiş Hikayeler dergisinde çıktı. Nezihe Meriç, Cumhuriyet döneminin ilk kadın yazarı olarak kabul edilmektedir.
Nezihe Meriç, iç yalnızlığından kurtulamayan kadınları anlatmaktaki başarılı ve şiirli havasıyla 1950 kuşağının öykücüleri arasında belli bir çizgi oluşturdu. Öykülerinde iç ve dış gerçekler iç içe verilirken duygu ve düşünceler çağrışımlarla sürekli beslenerek gelişir; özellikle ilk eserlerinde alttan alta sevgiye, iyimserliğe ve umuda yöneliş sezilir. Yazar, düş ile gerçeği aynı anda kotarırken yer yer halk deyimlerine ve konuşma diline yaklaşan rahat, samimi ve incelikli bir dili vardır. Örneğin Dumanaltı adlı öykü kitabında yerel ve türetme sözcükler de göze çarpar. Nezihe Meriç’in Türk öykücülüğünün geleneksel çizgisi ile yenilikçi yönelişleri arasında sağlam bir köprü kurduğu kabul edilir.
Nezihe Meriç, ilk öykü kitabı olan Bozbulanık’ta bazıları yalnızlığın ve hayal kırıklıklarının bunalımını, bazıları yoksulluğun acılarını yaşayan, bazılarında ise hayaller peşinde koşan genç kız ve kadınların öykülerini anlattı. Bu öykülerinde Nezihe Meriç, işlediği konulara bir iç zenginliği, dinlendirilmiş dikkatler, boyutlar ekler ve kendi değerini kabul ettirir.
Nezihe Meriç, ikinci kitabı olan Topal Koşma’da bulunan “Susuzluk” başlıklı on öykü simgesel olarak bir çeşit “yakınmalar demeti”dir. Bu kitabın çoğu kadın ve öğretmen olan kişilerin bir türlü uyum sağlayamadıkları toplumun eskimiş değer yargılarından kaynaklanan tedirginliklerini dile getirir. Bu eserindeki “Susuz VII” öyküsünden hareketle Korsan Çıkmazı adlı romanını yazdı. Anılara, çağrışımlara, duygulara ve iç konuşmalara dayanan ve adını Beyoğlu’nda bulunan bir sokaktan alan bu roman, anlatım ustalığı ve ifade yenilikleriyle yayımlandığı yıl büyük bir ilgi gördü.
Nezihe Meriç, dördüncü öykü kitabı olan Dumanaltı’nın yayımlanması ile birlikte öykücülüğünün ikinci döneminin de başladığını söyler. Yazar, kadın duyarlığına ve bakış açısına sahip bir yazar olarak, gerek öykülerinde, gerekse romanlarında değişik tipteki insanları ve konuları işledi. Nezihe Meriç bu çabasında yapaylığa düşmemesi başarını sağlayan özelliklerinin başında geldi. Kadınların yaşamakta olduğu sorunlara karşı bazen öfkeli, hatta hırçın ve başkaldırıcı bir tutum sergilerken de içtenliğiyle birlikte estetik kaygılarını da yitirmedi.
Nezihe Meriç, çocuklar için kaleme aldığı kitaplarla da “çocuk edebiyatı”nın önemli isimlerinden arasında yer aldı. Üç oyunu yurt içi ve yurt dışında sahnelendi. Asım Bezirci, yaşamı ve yazarlığı hakkında bir eser hazırlamıştır.
Nezihe Meriç, Korsan Çıkmazı ile 1962 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü, Bir Kara Derin Kuyu adlı öykü kitabıyla 1990 Sait Faik Hikâye Hikâye Armağanını, Yandırma adlı eseriyle 1998 Sedat Simavi Edebiyat Ödülünü, Çavlanın İçinde Sessizce ile 2004 Dünya Kitap-Yılın Telif Kitabı Ödülünü aldı.
Necip Tosun, Nezihe Meriç hakkında “Meriç, Türk öykücülüğünde dil bilinci en yüksek yazarlarımızdan biridir. Özellikle atmosfer yaratma ve duygu aktarımında dili kusursuz kullanır. Meriç, ‘Menekşeli Bilinç’ öyküsünde bir ayrılık ve duygu yoğun an’ı abartmadan çarpıcı bir resimle şöyle anlatır: ‘Sokak kapısı açılınca kamaşık bir beyaz ışık düştü merdiven başına. Sonra, ışıktan, sarı tüyleri parlayan iki ince bacak, bir küçük bavul geçti. Bir ince bilek, bir kalın kemerli kol saati, bir tutulmuş öpücük, üç damla peş peşe gözyaşı damlası geçti. Sokak kapısı, sonra, yavaşça sineklenmiş menekşelerin üzerine kapandı.’ Meriç burada sulugözlü metinlerin tuzağına düşmeden, ayrılık anlarının insanda yarattığı acıyı, hüznü etkili bir şekilde bize yaşatır. “Sonuç olarak Meriç, bireysel hayatları yok sayan toplumsal baskıları, anlayışsızlıkları eleştirerek, ülkemizde büyük baskı altında olduğuna inandığı kadınları özgürlük perspektinden ele alarak öykülere taşımış, onların önünü açmaya çalışmıştır. Bunu yaparken de modern öykünün imkânlarını ve araçlarını pek çok öykücüden önce keşfedip öykülerinde uygulayarak Türk öykücülüğünde yol açıcı bir yazar kimliği oluşturmuştur” değerlendirmesini yapmıştır.
ESERLERİ
ÖYKÜ: Bozbulanık (1953), Topal Koşma (1956), Menekşeli Bilinç (1965), Dumanaltı (1979), Bir Kara Derin Kuyu (1989), Yandırma (1998), Toplu Öyküleri (Cilt 1: Bozbulanık / Topal Koşma / Menekşeli Bilinç, 1998), Toplu Öyküleri (Cilt 2: Dumanaltı / Bir Kara Derin Kuyu, 1998), Çisenti (2005), Gülün İçinde Bülbül Sesi Var (2008). ANI: Çavlanın İçinde Sessizce (2004).
ROMAN: Korsan Çıkmazı (1961), Boşlukta Mavi (1992), Alacaceren (2003).
OYUN: Sular Aydınlanıyordu (1970), Sevdican (Almanya’da sahnelendi, 1984), Sular Aydınlanıyordu-Sevdican (1992), Çın Sabahta (1995).
ÇOCUK KİTABI: Alagün Çocukları (1976), Küçük Bir Kız Tanıyorum Altı Yaşında (1992), Küçük Bir Kız Tanıyorum Yedi Yaşında (1992), Küçük Bir Kız Tanıyorum Sekiz Yaşında (1993), Küçük Bir Kız Tanıyorum Dokuz Yaşında (1994), Küçük Bir Kız Tanıyorum On Yaşında (1995), Küçük Bir Kız Tanıyorum On Bir Yaşında (1996), Küçük Bir Kız Tanıyorum On İki Yaşında (1998), Ahmet Adında Bir Çocuk (1998), Dur Dünya Çocukları Bekle (1999)