Tek kişilik dev kadro: Yücel Çakmaklı
Bedir ACAR 01 Ocak 1970
Milli sinemanın kurucusu Yücel Çakmaklı inançlı bir yönetmen olarak Yeşilçam’a damga vurdu. Peki Çakmaklı’nın hatırasına layıkıyla sahip çıkılıyor mu?
1937 yılında Afyon Bolvadin’de doğdu; 23 Ağustos 2009’da İstanbul’da bir hastanede vefat etti. Hastane masrafları bazı kurumların araya girmesiyle ödenebildi. Hiçbir zaman çok parası olmadı, lakin geride bıraktığı kültür mirası muazzamdı.
Yeşilçam’da çığır açtı; dejenere olan topluma milli manevi değerleri hatırlatan filmler yaptı. Bu uğurda ve yolda onlarca sinema filmine, televizyon dizisine imza attı. İğneyle kuyu kazdı, azmetti, sabretti ve başardı. Manevi ve moral değerler açısından kurumak üzere olan Yeşilçam’a can suyu kattı. Ardından onu takip eden yönetmenler kuşağı geldi…
***
Sinemasını oluşturmaya sıfırdan başladı. Harekete geçmeden önce fikir yazıları kaleme aldı. 1964 tarihli Tohum dergisindeki yazısının başlığı ‘Milli Sinema İhtiyacı’ idi. O ihtiyaca yine kendisi merhem oldu. ‘Sağımda solumda, önümde arkamda kim var’ demeden kamera arkasına geçti. Kısa mesafe değil, maraton koşucusuydu. Çıktığı uzun ince yolda ilk olarak Elif Film prodüksiyonuyla, Şule Yüksel Şenler’in romanı Huzur Sokağı’ndan uyarlanan ‘Birleşen Yollar’ı çekti. Başrolde başörtülü bir Türkan Şoray vardı. O dönemde sinemada ‘maneviyatı’ öne çıkarmak, baştan yalnız kalmayı göze almak demekti. ‘Allah var gam yok’ diyenlerdendi.
Sinemada ilk Necip Fazıl uyarlamaları da ondan geldi. Üstadın ‘Deprem’ adlı hikayesinden beyazperdeye aktarılan Çile (1972) ve ardından Zehra (1972)...
Diğer filmleri Oğlum Osman, Diriliş, Garip Kuş, Kızım Ayşe, Memleketim; televizyon dizileri Çok Sesli Bir Ölüm, Kuruluş, Küçük Ağa, Denizin Kanı, 4. Murat…
Daha yakın dönemlerde Feza Film için çektiği Minyeli Abdullah serisi… (Ki, Minyeli’ler inanç eksenli sinemada ikinci bir cığır açmıştır.) Sahibini Arayan Madalya, TGRT için çekilen Kanayan Yara Bosna filmleri ve diğerleri…
İşte tüm bu yekünun altında Yücel Çakmaklı imzası…
Bu bir Yücel Çakmaklı filmografisi ya da filmlerinin analizi yazısı değil. Yarın onun vefat yıldönümü ve kendi adıma büyük ustayı anmak istedim. Ve merak ediyorum, kaç sinema kurumumuz, kaç belediyemiz, kaç medya organımız büyük ustayı anacak?
***
Vefat edeli sekiz yıl geçti. Lakin onun adına düzenlenen sekiz program, sekiz kitap, sekiz etkinlik, sekiz kısa film hatırlamıyorum ben. Kitap çalışmaları dahil, yapılanlar bir elin parmaklarını geçmez. Memleketi Afyon’da bile bugüne kadar tek bir etkinlik yapıldı zannediyorum; o da ite kaka… İstanbul’da hakeza birkaç anma toplantısı… Adını taşıyan bir kültür merkezi var Bayrampaşa’da. Bir de Kayseri’de Yücel Çakmaklı Film Atölyesi var. Ancak büyük ustanın adına bir etkinlik yaptılar mı bilmiyorum. Yapılmış olsa duyardım.
Oysa anlı şanlı festivallerden birinde adına bir sinema ödülü ihdas edilebilirdi, Yücel Çakmaklı Güzel Sanatlar Lisesi açılabilirdi. TRT büyük çaplı bir belgesel hazırlayabilirdi. Dört başı mamur bir Yücel Çakmaklı kitabı hazırlanabilirdi.
Bütün bunlar yapılmadı.
Bugün Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olan kadrolar dahil hepimizin üzerinde emeği vardır sanat insanlarımızın. Yücel Çakmaklı bunların önde gelenlerindendir. Öyleyse Çakmaklı’nın açtığı yolları yeşertmek için ne bekleniyor? O, dirilip gelmeyecek, ancak onun hatırasını diri tutmak, açtığı yolu genişletmek yaşayanlara düşer.
Türk sinemasında tek kişilik bir dev olarak Yücel Çakmaklı’nın bıraktığı boşluk doldurulamadı.
Yaşasaydı bugün 80 yaşında olacaktı ve eminim sinema düşünmeye devam edecekti. Biz onu düşünmesek de o bizi düşünmeyi sürdürecekti.
Ruhu şad olsun.