Suriye’nin Gordion Düğümü: İdlip
Hakan Paksoy 01 Ocak 1970
Gordion Düğümü çözümü imkânsız gibi görünen sorunlar için kullanılan deyimdir. Kehanete göre Gordion Düğümünü çözen kişi, tüm Asya’nın hâkimi olacaktır. Ne başı ne de sonu belli olan bu düğümü çözmenin imkânsız olduğunu anlayan Makedonya Kralı Büyük İskender, etrafında bekleyenlerin kuşkulu bakışları arasında kılıcını çeker ve düğümü ikiye ayırır. Düğümün çözüldüğünü ilan eden İskender’e Asya’nın kapıları açılmış olur.
“Gordion düğümünü çözmek” ve “Gordion düğümü gibi karışmak” deyimleri de buradan doğmuştur.
***
İdlip tam da kördüğüm olmuş vaziyette. Bu karışıklık çözüldüğünde, Suriye meselesi yeni bir aşamaya geçecek. Tabiri caiz ise dananın kuyruğunun kopacağı bir dönemdeyiz.
Son birkaç gün içinde, özellikle Türkiye ile ABD arasındaki güvenli bölge müzakerelerine dair açıklamalardan sonra hızlanan bir şekilde, Rusya ve İran’dan açıklama geldi. Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, Dışişleri Bakanı Lavrov ve Putin arka arkaya açıklama yaptılar. Hepsi de gelişmelerden rahatsızlıklarını ve Soçi Mutabakatının gereklerinin yerine getirilmesine dairdi. Bu açıklamalarla beraber çatışmalar hızlandı. Türkiye sınırına savaştan kaçan 100 bine yakın insan yığılmış vaziyette.
Kontrol noktalarındaki askerlerimize silah ve mühimmat taşıyan konvoyumuzun önündeki bölge bombalandı. Konvoyumuz ilerleyemedi. Suriye rejim güçleri Han Şeyhun’u ele geçirdi.
Bu yazı kaleme alınırken de, Suriye’nin aldığı Han Şeyhun’la Hama arasındaki, M 5 karayolu üzerindeki Suran’dan sivilleri kontrollü bir şekilde tahliye etmek için kapı açtığı basına düştü. İdlip ve çevresinde yavaş yavaş sivilden arınmış bir hâle doğru gidiş görünüyor. Bu da çarpışmaların daha da şiddetleneceği anlamına geliyor.
Putin, Macron’la görüşmesinde “Önceden teröristler, İdlip’in yüzde 50’sini kontrol ederken, şu anda ise yüzde 90’ını kontrol ediyor… İdlip’deki teröristler, buradan dünyanın farklı bölgelerine de hareket ediyor.” dedi. Soçi Mutabakatına göre İdlip’te ağır silahlar toplanacak radikal terörist unsurlar 2018 Ekim’inde bir bölgede toplanacaktı. Buradan da anlaşıldığına göre Mutabakat çatırdamakta.
Türkiye Suriye’nin bir kısmında (Fırat’ın doğusu) ABD ile, Fırat’ın batısında yalnız başına, başka bir kısmında (İdlip) Rusya ve İran’la birlikte hareket ediyor. Rusya ve İran’la birlikte yürütülen Astana Süreci ile Suriye’nin egemenliği ve toprak bütünlüğüne kuvvetli vurgu yapılıyor. Bu sürece uygun oluşan Soçi Mutabakatı ile de sınırımızda gerginliği azaltma ve çatışmasızlık sağlanmasında mutabık kalınmıştı. Bu kadar değişken siyasetin içinde bir de, şimdilik buzdolabında duran, S 400 – F35 krizi var. Ve Suriye meselesinin en önemli sonuçlarından bir diğeri Türkiye’nin siyasî ve sosyolojik yapısına çok büyük bir tehdit olan sığınmacılar konusu. Bütün bunlar hem tek başlarına hem de bir birleri ile ilişkileri açısından çok önemli konular. Dolayısıyla mesele tam bir Gordion Düğümü hâline gelmiş durumda. Yani, Türkiye’nin Suriye politikasına Büyük İskender gibi kılıç indirmek zamanı gelmiştir.
Bu kılıç nasıl iner? Bu sorunun cevabının ilk cümlesi, bir biri ile çatışan menfaatlerle hepsiyle birlikte hareket etmekten vazgeçilmesidir. İkincisi de uluslararası anlaşma ve süreçlere riayet edilmelidir. Bugünkü durum devam ettiği takdirde Türkiye’nin oluşturduğu güvenlik noktaları tehlikededir. Mehmetçiğe yapılacak bir müdahale savaş sebebi demektir. Güvenlik noktalarının çoğu İdlip’in güney ve doğu kısmındadır. Oralar da çatışma bölgesidir.
Bölgenin en önemli meşru aktörü Suriye Arap Cumhuriyetidir. Diğerleri Suriye Devletinin talebi ve izni ile orada olan Rusya ve İran’dır. ABD bölgede davetsiz misafirdir. Ve herhangi bir BM kararı da yoktur. En önemlisi de gerek Irak’ta gerekse PKK ve bölücü terör örgütü ile başımıza ördüğü çorap ortadadır. Irak’ın kuzeyindeki parça devlet onun eseridir. Bir ve bütün olan Irak bir Arap devleti iken Arap ve Kürt devletleri olarak iki parçalı hâle gelmiştir. 15 Temmuz gecesinde yaptıkları da bilinmektedir. Eğer proje ortaklığı yoksa derhal ABD ile yollar ayrılmalıdır.
Gözlem noktaları Hatay ve Afrin sınırına çekilerek, sivil akımını orada tutmak en doğrusudur. Bu şekilde hem Türkiye’nin sığınmacı yükünün artışı önlenir hem de dünyanın bu konuya daha fazla eğilmesi sağlanır. Bunlarla birlikte Mehmetçik çatışma bölgesinin dışına çıkarılmış olacaktır.
Ayrıca yıllardır orada savaşan radikal unsurların Türkiye’ye girmesi önlenir. Aksi takdirde yenilmiş ve hınçla dolu, her biri patlamaya hazır bombalar Türkiye’nin her tarafına dağılacaktır. Yeni Türkiye(!) tekbirlerle kafa kesmeye, insan yakmaya alışmış terörist yatağı hâline gelir.
İdlip’i temizlemiş bir Suriye, toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarını korumak için ABD’den topraklarından çıkmasını isteyebilecek hâle kavuşur. Bu durumda da güneyimizde bir parça devletçik tehlikesi ortadan kalkacaktır. Daha sonra Suriye’nin yeni yapılanmasında, Türkiye’deki sığınmacılar ve özellikle Suriye’nin kuzeyinin gerçek sahibi olan Suriye Türkmenlerinin evlerine döneceği bir yol haritası yapılabilir.
Bütün bunlar için Suriye ile güvenilir ve sağlam bir ilişki kurulmalıdır. Gordion düğümüne kılıç ancak böyle iner. Aksi takdirde Türkiye’ye yönelecek tehditler büyüyerek devam eder ve kaosa dönüşür.