Ankara Suriye'nin kuzeyinde test ediliyor
Cüneyt MENGÜ 01 Ocak 1970
Geçtiğimiz Pazar günü bu köşede "Güvenli Bölge Çıkmazı" başlığı altında yayımlanan yazımda; "Türkiye'nin 3. askeri operasyonu yapma tehdidini gören ABD, Türk Silahlı Kuvvetleriyle hem sahada karşı karşıya gelmemek, hem de S-400 alımından sonra Rusya'nın daha fazla yakınlaşmasını önlemek adına yeni bir öneri ile Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge kurulması konusunda Türkiye ile anlaşmaya vardı" cümlesi yer almıştır. Bu anlaşma ile ilgi olarak Rusya'nın da seyirci kalmayacağını tahmin etmek zor değildir.
Türkiye ile ABD arasında Fırat'ın doğusunda kurulması öngörülen güvenli bölge ile ilgili görüşmeler devam ederken, Rusya'nın Soçi Mutabakatı'na rağmen çatışmasız bölgede rejim güçleriyle birlikte TSK'nın İdlib'te 9 no.lu gözetleme noktasına saldırıya geçmesi Astana Süreci'ndeki çatışmasızlık anlaşmasını alenen ihlal etmiştir. Soçi Mutabakatına göre Türkiye'nin İdlib'te 12 askeri gözlem noktası bulunmaktadır. Rusya hamlesinin ilginç yanı, Ankara'nın TSK konvoyunun 9 no.lu noktaya hareket etmesini Moskova'yı önceden bilgilendirmesine rağmen saldırıya uğraması durumu farklı bir noktaya getirmiştir.
ABD'nin Suriye'de hedefi belli, bu konuda çok yazı yazıldı. Rusya, Astana Süreci'nin temel taşı olan Suriye'nin egemenliği ve toprak bütünlüğünden yana tavırlar sergilese de, güvenli bölgenin kurulmasının ABD öncülüğünde değil, ancak meşru Şam yönetiminin kararıyla mümkün olabileceğini savunmaktadır. Nitekim Rusya Dışişleri Sözcüsü Mariya Zaharova 15 Ağustos da yaptığı açıklamada "Suriye'nin egemenliğinin restorasyonu ancak Suriye halkının bir parçası olan Kürtler ile Şam'ın etkili diyaloğu ile olabilir." demiştir. 23 Ocak 2019'da Erdoğan-Putin görüşmesinde Rusya Devlet Başkanı'nın Adana Mutabakatı'nı gündeme getirmiş ve Türkiye'nin Esad Yönetimi ile ilişkilerinin yenilenmesini de talep etmiştir.
Konumuza gelince; Suriye'nin ABD egemenliğindeki kuzey doğusu ile Rusya egemenliğindeki kuzey batısı arasında organik bir bağın bulunması ve ikisi arasındaki bağlantıyı M4 ve M5 karayollarının sağlaması bölgenin tamamında Washington-Moskova ve Ankara arasında stratejik kararlar alınmasına ve takas işlemlerine sahne olmaktadır. Sözü edilen karayolları İdlib'ten Han Şeyhun ve Halep'i Hama ve Humus üzerinden Şam'a bağlamaktadır. İdlib'te halen 4 milyon Suriye'li yaşamaktadır. Burada Özgür Suriye Ordusu'nun dışında Körfez ülkelerinin ve hatta İsrail'in desteklediği DEAŞ benzeri sayıları 40 Binden fazla profesyonellerden oluşan HTŞ en büyük tehdit teşkil etmektedir. Ayrıca Rusya'dan gelen Çeçenler ve Çin'den gelen Uygur Türkleri de yer almaktadır. Çatışmalar içinden çıkılmaz hale geldiğinde Türkiye büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kalabilir. Nitekim sınırımızda göç yığılması başlamıştır.
Ankara ile Washington arasında yapılan görüşmelerin ilk safhasının tamamlandığı ileri sürülmektedir. Bu safhada Türkiye, Fırat'ın doğusundaki güvenli bölgenin derinliğinin 32 Km, genişliğinin 900 Km. olmasını teklif ederken bölgenin kontrolünün de TSK'nın sağlamasını istemektedir. ABD'nin önerisi ise sadece 140 Km. genişlik ve 5-10 Km. derinlik şeklindedir.
Batılı kaynaklara göre ise, ABD'nin görüşmedeki taleplerinin; Türkiye-Suriye sınırında yer alan Ras el ayn ile Tel abyad arasında uzunluğu 70-80 Km, derinliği 5-14 Km. olan bölgenin Amerika'nın kontrolünde olacağı, Türkiye ile ABD arasında ortak askeri düzenlemeler ile sadece devriye görevini üstleneceği, yerel yönetime müdahil olmayacağı, ağır silahları ile birlikte Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) sınırdan 20 Km. içeriye çekileceği, keşif amacıyla insansız hava araçlarının bölgede görev alacağı, ABD'nin Suriyeli sığınmacıların dönmelerine karşı çıkmayacağının olduğu iddia edilmektedir. Aynı kaynaklara göre, SDG konusunun ABD'nin kırmızıçizgisi olduğu, daha açık bir ifade ile bir kukla devletinin kurulmasını istemektedir.
Rusya ise güvenli bölge ile ilgili itirazlarını açık bir şekilde dile getirmektedir. Rusya ayrıca güvenli bölge yerine Suriye'nin kuzeyinde uçuşa yasak bölge ihdas edilmesini istemektedir. Hâlihazırda muhaliflerin son kalesi olan Han Şeyhun, Şam Yönetiminin eline geçmiştir. Üstelik rejim tarafından taciz saldırıları TSK'nın kontrolündeki 8 no.lu gözetleme noktasına yapılmaktadır. Şam yönetiminin Rusya'dan İdlib ile ilgili imzalanan Soçi Mutabakatının gözden geçirilmesini talep ettiği iddia edilmektedir. Ankara, Şam yönetimini sert bir dille uyarmasının yanı sıra gözlem noktalarının kapatılmayacağı ve başka bir noktaya kaydırılmayacağı konusunda ısrar etmekte ve İdlib'te ılımlı muhalifleri yarı yolda bırakmayacağını ilan etmiştir.
Bu gelişmelerden anlaşılacağı üzere Suriye'nin kuzey doğusu ve kuzey batısında yaşanan kritik süreç çok dikkatli analiz ve takip edilmelidir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın Rusya'ya yapacağı ziyaret ve 16 Eylül'de Türkiye, Rusya ve İran liderleri arasında Ankara'da yapılması öngörülen toplantının İdlib krizin çözümlenmesine katkı sağlayacağı kanaatindeyim.