Ulusalcılık milliyetçiliğin düşmanıdır
SERVET KABAKLI 20 Mart 2007
SEVGİLİ okuyucularım, azîz dostlarım, bu köşeden defalarca açıkladım... Elhamdülillah ben bir Türk milliyetçisiyim. Türk İslâm Ülküsü yolunda karınca azmiyle yürüyen bir nefer olmaktan şeref duyuyorum.
Hepimiz biliyoruz ki “Vahşî Batı”dan pompalanan “küreselleşme” veya keferece adıyla “globalleşme” nutuklarının atıldığı şu günlerde, bütün dünyada esas yükselen değer milliyetçiliktir. Ancak “Vahşî Batı”nın “globalleşme” yaveleriyle sürdürdüğü, Ozan Arif’imizin de yerli yerinde “tombullaşma” fiiliyle tarif ettiği “saldırgan emperyalizm”, bütün dünyayı kasıp kavururken, kendi anladığı manada (zavallıca) milliyetçilik, bizim anlayışımıza göreyse sömürgecilik yapmaktadır. Tarihî gerçekler dikkate alındığında, Batı’daki milliyetçilik anlayışıyla, Türk Milliyetçiliği asla yan yana konulamaz.
Biri birleriyle uzaktan yakından alâkaları yoktur.
Ancak AB ve ABD kaynaklı “global-faşist emperyalizmi” Türkiye’ye çağdaşlık gibi dayatan millet düşmanı “aydıncık-maymuncuk takımı”, şu sıralarda Türk Milliyetçiliği’ne karşı iftira kampanyalarını artırmaya başladılar. “Sarısından pembesine, kızılından kuburuna” bilcümle “mandacı, bölücü, entel-mankurt taifesi”, on parmaklarında on, olmayan vicdanlarında bin kara; son bir gayretle ha bire Türk Milliyetçileri’ne saldırıyorlar. Çünkü milletimizin istiklâli üzerine kara bulut misali çöken bu güruh için, korku dağları sarmaya başlamıştır. Bu zavallılara göre bölücülük, etnik ırkçılık, mezhepçilik, mandacılık, yabancı muhipliği ve uşaklığı normaldir ama bu azîz vatan toprakları üzerinde hayat süren bütün vatandaşlarımızı, Cihan Devleti Osmanlı’nın bakîyesi olan kaybedilmiş vatan topraklarında ve Türk Dünyası’nda, İslâm Âlemi’nde yaşayan bütün soy ve din kardeşlerimizi sevmek; onların iyide ve güzelde işbirliği yaparak maddeten yükselmesini, manen yücelmesini istemekten başka bir gayesi olmayan Türk Milliyetçiliği en büyük suçtur. Şu zerzevat salatası güruh; bu azîz milletin bütün manevî değerleriyle çatışan, asla milliyetçi olmayan, “milliyetçiyim” diyemedikleri için “ulusalcılık” gibi, üstelik Türk’e ve Türkçe’ye has olmayan bir terimi kendilerine kalkan yapan bir başka güruhun “söylemlerine” bakarak, Türk Milliyetçileri’ni hedef almaktadır.
Ulusalcılık milliyetçilik değil
DEĞERLİ gönüldaşlarım, kırık ayağımın beni yatak esaretine bağladığı o sıkıntılı günlerde, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı Bey’in “Milliyetçilik, Ulusalcılık, Komitacılık” başlıklı yazısını (13 Şubat 2007 Salı) heyecanlanarak, altına koskocaman bir gönül imzası atarak okudum ve bunu kendisine gönderdiğim bir e-mektup ile bildirdim. Attığım “gönül imzası”nın gerekçesini sizlere arz edebilmek için, o yazıdan bazı bölümleri sunmak istiyorum... Sayın Dumanlı, Türk Ocakları Genel Başkanı Nuri Gürgür Bey’in, bir televizyon programında, Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Mümtaz Turhan ve edebiyat ve fikir dünyamızın önemli isimlerini saydıktan sonra yaptığı; ‘Kendisini milliyetçi olarak gören bu kadar değerli aydının buluştuğu bir düşünce mecrasını çok basite indirgeyemezsiniz’ tespitini, çok yerinde bulduğunu belirtiyor ve devam ediyor:
“Türkiye’deki milliyetçiliğin ana damarı, itidal çerçevesi içinde bu ülkeyi sevmek, bu ülkenin kıymet hükümlerini yaşatmaktır. Bu nedenle başka bir milleti aşağılamaktan almaz gücünü. Toplumu, kültürel birikimlerin intisap ve miras geleneğine rabteden bir milliyetçilik anlayışıdır bu. Bediüzzaman’ın ‘müspet milliyetçilik’ diye isimlendirdiği bu anlayış, kan ve kin üzerine bir dünya arayışı içinde değildir. O yüzden Nuri Bey’in milliyetçi aydın listesi uzatılabilir ve şu soru yöneltilebilir: Siz yeryüzünde hiç bu kadar mutedil aydının kendini milliyetçi olarak tanımladığı bir başka ülke biliyor musunuz?
‘Nationalism’ kelimesine Batı’nın yüklediği anlam ile bu milletin öteden beri milliyetçilik kavramına verdiği mânâ arasında büyük bir uçurum var. Vakıa, bazı dönemlerde ‘ırkçı’ ve ‘kafatasçı’ diyebileceğimiz iç direnişler Türkiye’deki milliyetçilik anlayışını kuşatmıştır; fakat her defasında tasfiye edilmiştir. Şamanizm vurgusu, karşısında İslam inancını bulmuş, ırkçılık fikri Müslümanlığın ‘en üstününüz Allah’a en yakın olanınızdır’ mesajıyla bertaraf edilmiştir.
Bugün milliyetçiliği tehdit eden en önemli gelişme ulusalcılıktır. Nevzuhur bir örgütlenmenin ürünü olan bu marjinal yapı, bir taraftan milliyetçi görünerek genel kitlenin desteğini almaya çalışıyor; diğer yandan da toplumla kavgalı olan merkezlere göz kırpıyor.î
Ortak özellikleri komitacılık
DOSTLARIM, yukarıya aldığım paragraf içinde gönlümün bam telini titreten, en sevdiğim cümle hangisi diyecek olursanız “gelişme”nin yerine “tehlike”yi koymak kaydıyla aynen tekrar ediyorum:
“Bugün milliyetçiliği tehdit eden en önemli gelişme (tehlike) ulusalcılıktır.”
İşte bir misal... Ulusalcı geçinenlerin “önde gideni”, Ekrem Dumanlı’nın da yazdığı gibi Çetebaşı Apo’nun yoldaşlığı ile sahte Atatürkçülük arasında bir engebede zıplayıp durmaktadır. Mesela, ABD’nin izin verdiği ölçüde ABD aleyhtarlığı garabetini oynamaktadır. Meselâ, onun gözünde Çin esareti altında bulunan Ata Yurdumuz Doğu Türkistan ve orada hayatları işkenceye dönmüş 35 milyon soy ve din kardeşimiz yoktur. Bu “zat-ı kurdeşen”e göre Doğu Türkistan, Çin’in insanların mutluluktan çıldırdıkları(!) Sinkiang (yeni kazanılmış toprak) Uygur Özerk Bölgesi’dir. O, milletimizin bütün manevî değerlerine, özellikle Yüce Dinimiz İslâm’a katıksız bir düşmandır. O ve işbirlikçilerinin ortak özellikleri komitacılıktır. Türk Milliyetçileri’nin bu gibilerle aynı çizgiye konulması, düşürülmesi, haksızlıktan öte zulümdür, vicdansızlıktır.
Türk Milliyetçiliği ne demektir?
İŞTE size Türk Milliyetçiliği hareketinin ebedî lideri Cennetmekân Başbuğ Alparslan Türkeş’in, “9 Işık” adlı temel eserinden Türk Milliyetçiliği tarifi:
“Türk Milliyetçiliği ne demektir? Türk Milliyetçiliği, Türk Milleti’ne karşı beslenen derin sevgi, bağlılık duygusunun, müşterek bir tarih ve müşterek hedeflere yönelme şuurunun ifadesidir. Türk Milliyetçiliği insanî duygularla beslenen bir anlayıştır. Türk Milliyetçiliği kin ve garazı esas almayan, sevgiyi esas alan bir düşünce tarzıdır. Milliyetçilik; milletini sevmek, vatanını sevmek ve milletinin tehlikelere karşı korunması için her fedakârlığı göze almak duygusu ve düşüncesidir...
“Türk Milleti dediğimiz gerçek nedir? Bugün Türk Milleti dediğimiz gerçeği şu şekilde tarif etmek mümkün. Müşterek bir tarihten gelen ve müşterek bir tarih şuuruna sahip bulunan, aynı dine mensup, aynı kültürle yoğrulmuş, aynı devleti kurmuş, yaşatmış ve bugün de aynı devletin sahibi ve aynı devletin bayrağı altında ve sınırları içinde yaşayan insan topluluğu Türk Milleti’ni teşkil etmektedir.”
İşte aynı eserin 59’uncu sayfasından bir başka önemli tespit:
“Türkçülük, milliyetçilik anlayışımız; manevî şuurlanmaya dayanır. Bu temel üzerinde Türklük şuuruna erişmiş, samimî olarak ben Türk’üm diyen herkes Türk’tür. Türkçülük ve Türk’ün tayininde, sapık ölçülere, özellikle mezhepçiliğe, coğrafyacılığa, laboratuar ırkçılığına inanmıyoruz. Başka milletleri küçük gören, dünya barışını tehlikeye koyan antropolojik ırkçılık Türk Milliyetçiliği Ülküsü’nün dışındadır. Milliyetçilik anlayışımız, manevîyatçı, akılcı, demokratik, çağdaş bir milliyetçiliktir. Nazist Hitler ırkçılığının, komünist ırkçılığın, her türlü antidemokratik, insan sevgisine dayanmayan emperyalist ırkçılığın karşısındayız.”
Dostlarım, ülküdaşlarım! Peki bizim inşallah yakın gelecekte azîz vatanımızı sevgiyle, hizmetle kucaklayacak bu milliyetçilik anlayışımızın; şu “milliyetçiyim” diyemeyenlerin, millet düşmanlarının “ulusalcılığı” ile ne alâkası var?