Meğer o da `kandırılmış`
Müyesser Yıldız yazdı 01 Ocak 1970
5 gün sonra dönemin Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin Balyoz kumpasını onamasının üzerinden 6 yıl geçmiş olacak.
Tam 1 ay süren temyiz duruşmasında sanık avukatları, davadaki sahtelikleri, kumpasları, hukuksuzlukları öyle anlattı ki, Daire Başkanı Ekrem Ertuğrul, “Silivri'yi gözümüzde çok iyi canlandırdınız” dedi.
Ancak 9 Ekim 2013 sabahı yüzlerce subayın kalemi kırılıverdi. Hem de oy birliğiyle!
17/25 Aralık'tan sonra iktidar ortaklarının arasının bozulması sonucu yaşanan gelişmeleri biliyorsunuz.
“Türk Ordusu'na kumpas kuruldu” itirafları... Tahliyeler... Halen bitmeyen, bitse de alınamayan tazminatlar...
Ama illa da ölümler!
Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp, tahliyeyi göremeden Mamak Cezaevi'nde beyin kanaması geçirip, hayatını kaybetti...
Donanmanın “Kutup Yıldızı” Amiral Cem Aziz Çakmak, Silivri'de kanser illetine yakalandığı için tahliye edildi. Son yolculuğuna uğurlanalı 4 yıl oldu...
2 gün önce de TSK'nın yeri doldurulamayacak beyinlerinden Tümamiral Soner Polat'ı toprağa verdik. O da kanser olmuştu. Muhtemelen Silivri'de...
Merhum Polat'ın cenazesinde konuşan İlahiyatçı Yazar Ömer Döngeloğlu, çok anlamlı ve önemli şeyler söylemiş.
“Biz babadan, Anadolu’da dedelerimizden, Yunus’un nefesinden, Mevlana’nın dergâhından duyduk ve öğrendik ki, bir elmayı çalanın bile kul hakkı olurmuş. Ya ömrü çalınanlar ya umudu alınanlar ya hakkı gasp edilenler? Bazen yaşarken küçülür insanlar, bazen ölürken büyür insanlar. Yaşamın küçülttükleri, hayatlarıyla rezilleştikçe rezilleşenler, ölürken ölümsüzleşenler... Bazı cenazeler gelir ki, siz onun şahadetine muhtaçsınızdır. Siz, ‘Sizin hakkınızı koruyamadık, güle güle demeye geldik’ dersiniz... Bazen geç kalmış olsanız bile, geç kalmış bir özür bile özürdür kardeşlerim” demiş.
Evet, ömrü, umudu, hakkı, hatta hayatı gasp edilen bu insanlardan helallik istemesi ve özür dilemesi gerekenler var. En önce bu kumpaslara ortaklık yapan, alet olan ve göz yumanlar!
6 yıl geçti. “Kandırıldık. Rabbim ve milletim affetsin” dışında bir özür kelimesi duymadık... Şehit unvanını, adlarının gemilere verilmesini bile esirgediler...
O 5 HEKİME NE OLDU
Siyasi sorumluların durumu bu. Ya yargı ayağı?
Sadece Balyoz değil, İstanbul casusluk ve Hanefi Avcı-Devrimci Karargâh kumpaslarını da onayan 9. Ceza Dairesi'nde 5 isim vardı.
Başkan Ekrem Ertuğrul, üyeler Ahmet Tokar, Abdurrahman Kavun ve Hamza Yaman 15 Temmuz'dan sonra tutuklandı.
Üye Fikriye Şentürk ise Yargıtay'da savcı olan eşi İsmail Hakkı Şentürk'le birlikte firar etti.
İlk Hamza Yaman'ın davası sonuçlandı; Geçen 18 Şubat'ta “FETÖ üyeliğinden” 11 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Abdurrahman Kavun'un 18 Aralık 2017'deki ilk duruşmada tahliyesine karar verildi. Tepkiler ve Savcının itirazı üzerine yeniden tutuklandı. 4 ay önce, 18 Haziran'da “FETÖ üyeliğinden” 8 yıl 15 gün hapis cezası aldı.
“Örgütün tepe yöneticilerinden” olduğu iddia edilen Ahmet Toker'in davası da 19 Eylül'de bitti ve “FETÖ üyeliğinden” 14 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Tümünün dosyasında Balyoz ve diğer davalardan, çok sayıda insanın mağduriyetine yol açıldığından söz edildiği halde, “Suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle hiçbir kumpas mağdurunun davalara taraf olarak katılmasının kabul edilmediğini hatırlatıp, eski Başkan Ekrem Ertuğrul'un durumuna geçelim.
O da diğerleri gibi, ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nde yargılandı.
Yaklaşık 2 yıllık tutukluluğun ardından 29 Temmuz 2018'de tahliye edildi. Yine tepkiler ve Savcı'nın itirazı üzerine tekrar tutuklandı.
Ancak 4 ay sonra, 20 Kasım'daki duruşmada yeniden tahliye edildi. Daha ilginci, Savcı, Ekrem Ertuğrul'un tutukluluğuna devam yönünde mütalaa verdiği halde, bu tahliyeye itiraz etmedi.
BAŞKANI KİM KANDIRDI
Ertuğrul hakkında ilk tahliye kararının verildiği 29 Temmuz 2018'deki duruşmaya dönelim.
Bazı tanıklar dinlendi. Bunlardan birisi dönemin HSYK Birinci Dairesi Başkanı İbrahim Okur'du. Ertuğrul'un cemaatçi olmadığını bildiğini, ancak cemaatçilerin yakın markajı nedeniyle onlarla çalıştığını belirten Okur, şunları anlattı:
“Balyoz Planı davasıyla ilgili HSYK'ya çok sayıda şikâyet geldi. Kararda somut, fahiş hatalar bulunduğunu biz de tespit ettik. Ekrem beyin bu hataları göreceğini düşünmüştüm, görmesi gerekirdi. Diğer örgüt mensubu Daire üyelerinin Ekrem beyi markaja alarak kararı çıkardıklarını düşünüyorum. Çünkü karar oy birliğiyle alındı. Ekrem Ertuğrul çok iyi bir hukukçu idi. Buna rağmen karşı oyu yoksa, yapı mensubu üyelerin etkisinde kalmıştır diye düşünüyorum.”
Tanıklardan Adalet Bakanlığı eski Müsteşarı Birol Erdem de Ertuğrul'un “FETÖ” mensubu olmadığını bildiğini ve yapının etkisinde kalmadığını düşündüğünü söyledi.
HSYK eski Başkanvekili Ahmet Hamsici ise Ertuğrul'un Balyoz gibi davalarda eski daire üyesi Ahmet Toker'in etkisinde kaldığı yorumlarının yapıldığını aktarırken, Toker'in Yargıtay üyeliğine seçilmesi için Ekrem Ertuğrul'un değil, daha önceki Daire Başkanı Mahmut Acar'ın referans olduğunu vurguladı.
Peki, bir üyenin, “Aynı dairede çalıştığınız üyelerin bu yapı mensubu olduklarının farkına varmadınız mı” sorusu üzerine Ekrem Ertuğrul neler söyledi? Şunları:
“Onun farkında olamadım. Bu kadar saflık olabilir mi? Bunların toplantılar yaptıklarından, bunları yaptıklarından hiç haberim yoktu. Çok hatam var, yalnızca işimi yaptım. Çalışmakla, tarafsız olmakla, düzgün olmakla bir yere varılamıyormuş. Bu ülkede, bu Yargıtay’da uyanık olmak lazımmış.”
Tüm bunlardan çıkan sonuç ne? Başkan Ekrem Ertuğrul da üyeleri tarafından “kandırılmış”…
SONER POLAT'IN CENAZESİNDEN BİR GÜN SONRA
Soner Polat önceki gün son yolculuğuna uğurlandı.
Ne garip tecelli ki, 1 gün sonra dün Ekrem Ertuğrul'un duruşması vardı.
Savcı, Balyoz ve Devrimci Karargâh davalarında verilen kararları hatırlattıktan sonra Ertuğrul'un örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte, “Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmekten” alt sınırdan uzaklaşılarak, cezalandırılmasını istedi.
Ertuğrul da kendisini şöyle savundu:
“30 yıl süren yargılama faaliyetlerim süresince hiçbir makam, mevki, cemaat, cemiyet veya siyasiden hiçbir talimat ya da emir almadım. Dosyadaki bilgi, belgeler doğrultusunda, Anayasa ile kanunlara uygun ve vicdani kanaatime göre karar verdim. Bilmediğim hiçbir kararı imzalamadım, hatır, gönül işi yapmadım. Vereceğiniz karar ne olursa olsun, vicdanım rahat. Ne bilerek ne bilmeyerek bu örgüte yardım, yataklık etmedim.”
Ekrem Ertuğrul dönemin 9. Ceza Dairesi üyeleriyle ilgili olarak ise, “Seçilmeleri ve görevlendirilmelerinde hiçbir telkin ve tavsiyede bulunmadım. Benden önceki dönemde belirlenen üyelerin görüş, düşünce ve inançlarını sorgulayıp, araştırmadım. Onlarla özel sohbetler yapmadım. Müzakereler sırasında da bunların herhangi bir inanç veya görüşten yana olduklarına ilişkin bir tespitte bulunmadım” dedi.
Kararı biliyorsunuz; Ertuğrul, “Örgüt hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım” suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Üyelere, 8, 11 ve 14 yıl, Başkana 3 yıl 9 ay!..
Demek ki, “kandırılmanın” cezası da buymuş, öğrenmiş olduk!..
Tüm kumpas şehitleri, mağdurları ve aileleri ile Türk yargısı adına ne acı, kandırıldıklarını söyleyenler için ise ne güzel bir “içtihad”, değil mi?