`Trump iyi çevresi kötü` diyenler kimi kandırıyor
Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970
Günlerdir ABD Başkanı Trump'ın Türkiye'ye, en yakın adamı Senatör Lindsey Graham'ın da hem Türkiye’ye hem Erdoğan'a yönelik hakaretlerini dinliyoruz.
Ancak Erdoğan, Graham'a tepki gösterirken, Trump'a karşı inanılmaz bir anlayış sergiledi.
Graham için, “Dürüst bir insan değil... Yaptığı açıklamalar yenilir yutulur değil. Sayın Trump'ı zora sokacak bir açıklama” derken, Trump hakkında şunları söyledi:
“ABD askeri ve güvenlik bürokrasisi Başkanlarının talimatlarını yerine getirmiyor. Siyasiler ve medya, Trump üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyor. O da bu baskıları hafifletmek için mecburen tweet üzerinden bazı mesajlarını veriyor. Ben bu tür açıklamaları belli çevrelerin baskılarını önlemeye yönelik ifadeler olarak değerlendiriyorum. Biz yapıcı yaklaşım içinde olmaya ve adımlarımızı beklemeden, bekletmeden kararlılıkla atmaya devam edeceğiz. Sayın Trump ile ikili ilişkilerimiz var, bunu sürdürüyoruz. Bunu sürdürürken de Türkiye-ABD ilişkilerini de güçlendirme gayretimiz var.”
Malûm, Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun hemen her eleştirisine “hakaret” davası açıyor.
“Trump'la ilgili bu sözlerinden sonra şimdi Kılıçdaroğlu, 'Ben de partimden ve tabanımdan gelen baskıları hafifletmek, önlemek için o açıklamaları yapıyorum' derse, ne olacak” diye sorup, konumuza geçelim.
ABD'nin Suriye PKK'sı ile ilişkilerinde neredeyse tüm fatura Obama yönetimine kesiliyor ya, evvela Trump döneminde olanları özetleyelim.
Erdoğan-Trump arasında yüz yüze ilk görüşme 16 Mayıs 2017'de gerçekleşti. Öncesinde altyapı hazırlıkları için dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Washington'a gidip, 4 gün boyunca Trump'ın adamlarına PYD/YPG'nin terör örgütü olduğunu belgeleriyle anlattı.
Trump ne yaptı? Beyaz Saray'daki odasının kapısı önünde heyetimize selâm verdikten sonra YPG'yi silahlandırma kararını imzaladı.
Erdoğan da o günlerde şunları anlatıyordu:
“YPG gibi bir terör örgütünün paçavralarının olduğu konvoy içinde, Amerika'nın bayraklarının olması, dalgalanması bizleri ciddi manada üzmüştür. Bunları da tabii 16'sında yapacağımız ziyarette Sayın Başkan'a, ‘Buyurun, bu durum nedir?’ diye kendilerine göstereceğiz. Sayın Obama döneminden başlayan bir süreç şu anda devam ediyor. Bunun artık noktalanması lâzım. Yapılanları, adeta Obama döneminin bir kalıntısı, o dönemdeki komuta heyetinin aynı şeyleri devam ettirmesi olarak görüyorum. Ziyaretimizde tüm bunları Sayın Başkan’la görüşeceğiz. Bu şekilde devam edecek olursa, Amerika ile uzlaşma içinde olmamız mümkün değil.”
Geçen 2 buçuk yılda ne oldu; Trump, bütçeden YPG'ye pay ayırma kararını da imzaladı... Gönderilen silah ve mühimmat 70 bin TIR'a ulaştı.
TRUMP VE ADAMLARI 9 AY ÖNCE NE SÖYLEDİ
Geçen aralıkta Trump'ın, Suriye'den ABD askerlerini çekme kararı aldığını açıklamasından sonra yaşanan gelişmeleri de hatırlatalım.
Trump, kararı duyururken, “Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de kalan DEAŞ unsurlarının kökünü kazıyacağı konusunda beni detaylı şekilde bilgilendirdi. Erdoğan söylediğini yapabilecek biri” dedi.
Çekilme kararından sonra Trump'la görüşen Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, şöyle konuştu:
“Trump, Türkiye ile YPG arasında bir çatışma yaşanmamasını sağlama konusunda kararlı... Böyle bir çatışmayı engellemek için de Türkiye'ye bir 'tampon bölge' güvencesi sağlanabilir.”
Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “ABD'nin, Türklerin Suriye’de Kürtleri kıyıma uğratmamasını güvence altına almaya çalıştığını” bildirdi.
Ankara'ya gelmek üzere yola çıkan Trump'ın o zamanki Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, “Trump’ın, Erdoğan’dan, ABD güçleri çekildikten sonra Suriyeli Kürtlerin korunacağına dair garanti istediğini” söyledi.
Bolton'dan sonra Pompeo bir açıklama daha yaptı; “Erdoğan’ın, kendileriyle birlikte savaşan Suriyeli Kürtlerin korunması konusunda güvence verdiğini” öne sürdü. “Türkiye ve Kürtlerle ilişkilerin nasıl yürütüleceği” şeklindeki bir soruyu ise, “Her iki tarafla da görüşüyoruz” diye cevaplandırdı.
Bilindiği gibi, ardından Trump'ın 14 Ocak'taki, “Kürtlere saldırırlarsa, Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz” tehdidi geldi.
O günlerde Erdoğan ve Trump arasında gerçekleşen telefon görüşmesiyle ilgili olarak Beyaz Saray Sözcüsü Sarah Sanders'in yaptığı yazılı açıklamada da şu ifadeler vardı:
“Başkan, Suriye’deki Kürtlere ve DEAŞ’ın yenilmesinde birlikte çalıştığımız diğer SDG güçlerine Türkiye’nin kötü davranmamasının ABD için önemine işaret etti.”
Bunlardan tam 1 yıl önce yapılan bir açıklamaya daha dikkat çekelim. Trump'ın Suriye ve IŞİD'le Mücadele Özel Temsilciliğine atadığı eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Afrin Harekâtı başladığı sırada şunları söyledi:
“PYD ve Ankara birlikte çalışabilir. Kaynaklarımız bize, tüm tarafların istemeyerek de olsa bu seçeneğe açık olduğunu söylüyor. Uzun vadede şu an bölgede birbiriyle çatışan bu iki aktör arasında resmi olmayan bir müttefiklik dahi inşa edilebilir ve böylece İran ile Esad’a karşı ABD’nin Suriye’deki çıkarları korunabilir. Bu eşgüdüm sağlanamazsa, ABD’nin Suriye’nin kuzeydoğusundaki askeri varlığı ve Washington’un mevcut Suriye politikası sürdürülemez hale gelir. Böyle bir gelişme Türkiye’nin de çıkarına olmaz. Zira ABD’nin Suriye politikası başarısızlığa uğrarsa, Türkiye tüm kuzeydoğu Suriye’yi ciddi bir direnişe karşı kontrol etmeye girişmek durumunda kalabilir.”
BUGÜN NE SÖYLÜYORLAR
Bugüne gelelim. Trump, dün de şu paylaşımları yaptı:
“Kürtler kendi toprakları için savaşıyor... Kürtlere inanılmaz derecede büyük miktarda silah ve mühimmat anlamında para harcadık... Kürtleri seviyorum, ancak orada farklı fraksiyonlar var. Mesela PKK var, farklı bir oluşum. Onlar bizimle çalıştılar. Zor bir grup ama bizimle çalıştılar.”
“Şimdi bizim üç seçeneğimiz var. Ya oraya asker göndereceğiz ve askeri olarak kazanacağız ya Türkiye’yi finansal olarak ve yaptırımlarla sert bir şekilde vuracağız ya da Türkiye ve Kürtler arasında bir anlaşma için arabuluculuk yapacağız.”
Trump'ın “Yeni hezeyanları” mı?
Hayır! Hemen ardından ABD Dışişleri Bakanlığı'ndan bir üst düzey yetkili, önce YPG'nin “Çatı örgütü” SDG hakkında şöyle konuştu:
“DEAŞ ile mücadele kapsamında alanda ortaklara ihtiyacımız var. Bu ortak, PKK'nın Suriye uzantısı olan YPG'nin ağırlıkta olduğu SDG güçleridir. Tabii ki bu durum, 35 yıldır PKK'nın düzenlediği korkunç terör saldırıları sebebiyle acı çeken Türkiye için sorun teşkil ediyor. Yani Türkiye'nin haklı endişeleri var ancak bu askeri harekat, DEAŞ ile mücadele eden ve birçoğu o bölgenin insanı olan SDG mensuplarına zarar veriyor. Ayrıca tüm bölgede istikrarsızlık ve güvensizlik oluşturuyor. Bu sebeple Türkiye'nin söz konusu askeri harekatını kesinlikle onaylamıyoruz.”
Ardından da “Trump'ın, YPG ve Türkiye arasında arabuluculuk yapmak ve ateşkes sağlayabilmek için bir yol bulmaya çalıştığını” vurguladı.
Neymiş; Trump, Türkiye ve terör örgütü arasında arabuluculuk yapıp, ateşkes sağlamak istiyormuş!
Peki, bu da mı Trump'ın değil, Erdoğan'ın “Başkanlarının talimatlarını yerine getirmiyor” diye yakındığı, “ABD askeri ve güvenlik bürokrasisinin” planı mı?
2016'da daha başkan adayıyken;
“Erdoğan'ı, IŞİD'le mücadeleye daha fazla çaba sarf etme konusunda ikna edebilirim” diyen,
“Kürt silahlı güçlerinin büyük hayranı olduğunu” ifade eden,
Ve dahi, “Kürtler ile Türk Hükümeti arasında birlik arzuladığını, müzakereler yoluyla Türkiye ve Kürtleri bir araya getirilebileceğini” söyleyen Trump değil miydi?
Hedeflerini 3 yıl önce açıkça ortaya koyduğuna göre, “Trump iyi, çevresi kötü” diyenler, gerçekte kendilerini kandırmış olmuyor mu?