BEŞİR AYVAZOĞLU İLE YAHYA KEMAL HAKKINDA MÜLAKAT
01 Ocak 1970
Yazarımızla tam on yıl önce yaptığım Yahya Kemal merkezli bu konuşmayı, Beyatlı’nın vefatının 60. Yılı münasebetiyle yeniden yayınlıyorum.
Mehmet Nuri Yardım
Beşir Ayvazoğlu, kültür hayatımızın önemli isimlerinden biri olup değerli edebiyat çalışmalarıyla öncü bir kimliğe sahip bulunan kıymetli bir araştırmacı yazar. Bugüne kadar farklı sahalarda kaleme aldığı eserlerle adından söz ettiren Ayvazoğlu, gazete yazılarıyla da ilgi odağı olmuş ve sanatın gündemini belirleyen köşe yazılarıyla sevilen ve sayılan bir yazı adamı olarak geniş çevreler tarafından takdir edilmiştir. Çeşitli radyo ve televizyon programlarıyla da geniş kitlelere ulaşan Ayvazoğlu, Yahya Kemal’i en çok seven ve Beyatlı ile özdeşleşen bir edebiyatçı olarak da farklı bir konuma sahiptir. Bugüne kadar Ahmet Haşim, Peyami Safa, Tarık Buğra gibi tanınmış şair ve yazarlara dâir esaslı biyografiler yazan Beşir Ayvazoğlu, Yahya Kemal hakkındaki Eve Dönen Adam ve Bozgunda Fetih Rüyası isimli eserlerinden sonra Yahya Kemal Ansiklopedik Biyografi’siyle de büyük şairimiz hakkındaki derin araştırmalarını kökleştirmiş ve taçlandırmıştır. Yazarımızla tam on yıl önce yaptığım Yahya Kemal merkezli bu konuşmayı, Beyatlı’nın vefatının 60. Yılı münasebetiyle yeniden yayınlıyorum. Yahya Kemal’in edebiyat ve fikir hayatımıza yeni açılımlar sağlamasını ümit ve temenni ediyorum.
MEHMET NURİ YARDIM: Bu yıl içinde uzun emeklerin sonucunda Yahya Kemal Ansiklopedik Biyografi isimli eseriniz yayımlandı. Diğer eserlerinizden çok farklı, hacimli. Eskilerin tabiriyle ‘muhalled’ bir eser. Çok geniş ve derinlikli. Belli ki, bir hayli emek vermişsiniz. Bu eser ortaya nasıl ve hangi düşünceyle çıktı?
BEŞİR AYVAZOĞLU: Bu eser, Yahya Kemal’le yaşanmış otuz küsur yıllık bir dostluğun ürünüdür diyebilirim. Bildiğiniz gibi, onun hakkında yazdığım ilk kitap, yani Eve Dönen Adam 1985 yılında yayımlanmıştı. Yani tam yirmi iki yıl önce… Acemiliklerle dolu olmasına rağmen şaşırtıcı bir ilgiyle karşılanan ve hâlâ çok okunan bu kitap, beni, Yahya Kemal hakkında en çok fikri sorulan yazarlardan biri yaptı. Bozgunda Fetih Rüyası adlı biyografik romanla zirveye çıkan dostluğun başka bir sonucu da şu: Eksiksiz bir Yahya Kemal kütüphanesi ve değerlendirilmeyi bekleyen notlarla, kupürlerle, fotokopilerle dolu kalın dosyalar… Büyük bir yayınevinden aldığım, Yahya Kemal’in a’dan z’ye anlatıldığı ansiklopedik bir biyografi yazma teklifini, bu zengin malzemeyi değerlendirme fırsatı olarak gördüğüm için kabul etmiştim. Elinizdeki kitap böyle doğdu.
YARDIM: Ansiklopediyi nasıl tasarladınız? Maddeleri neye göre tespit ettiniz? Hazırlık safhasından bahsedebilir misiniz? Teknik yönden kitap çok güzel ve beğeniliyor. Ortaya çıkan sonuç sizi memnun etti mi?
AYVAZOĞLU: Ansiklopedik biyografi… Kitabın alt başlığı böyle. Bu, biyografi yazarlığında pek alışılmış bir metod değildir. Çalışmaya başlayınca bunun son derece faydalı bir metod olduğunu, insanı âdeta bir çeşit arkeolojik kazı yapmaya zorladığını fark ettim. Düz metin yazarken bazı meseleleri kurcalamak ve bilgileri sorgulamak ihtiyacı hissetmiyorsunuz. Hâlbuki ansiklopedi yazarken, başka şartlarda üzerinde durmayacağınız konular, isimler vb. bile madde başı haline geliyor. O zaman görüyorsunuz ki, bir yığın bilinmeyen var. Mesela birine bir şiirini ithaf etmiş? Kim bu adam? Kimse bu ve buna benzer soruların cevaplarını merak etmemiş. Hâsılı, Yahya Kemal’in hayatına şu veya bu şekilde girmiş kişiler, yani akrabaları, dostları, düşmanları, sevgilileri, sevdiği ve etkilendiği şairler, yazarlar, yaşadığı ve eserlerinde herhangi bir şekilde zikrettiği şehirler, mekânlar; yazdığı gazeteler ve dergiler; kavramlar, temler; alışkanlıkları, zaafları; onun etrafında yaşanan tartışmalar, kavgalar vb. bu kitapta, hiçbir şey gizlenmeden, alfabetik sırayla ve ayrıntılı bir şekilde anlatıldı. Ansiklopediye hangi maddelerin gireceğine karar verdikten sonra Yahya Kemal’in bütün eserlerini tarayarak madde başlarını tespit ettim. Tabii bu maddeleri yazarken yeni maddeler doğdu. Bu tarzda çalışma, şairin biyografisindeki boşlukları da ortaya çıkardığı için yeni bir araştırmaya girdim. Ortaya çıkan sonuç derken, herhalde kitabın baskısını kastediyorsunuz. Elbette, çok güzel basıldı. Bu kadar emek güzel bir baskıyla sunulmasaydı, doğrusu yazık olacaktı.
YARDIM: Bizde biyografi kitabı çok. Siz de çok değerli biyografi kitaplarına imza attınız. Ama bu çok farklı. Buna biyografi kitabı demek haksızlık olur. Bir bakıma “A’dan Z’ye Yahya Kemal denilebilir.” İsimler, eserler, kavramlar kısacası Yahya Kemal’le alakalı bütün kişi ve konular kitapta var görünüyor. Titizliğinizi bildiğim için yine de sormak istiyorum, okuyucu, Yahya Kemal’e dair aradığı her şeyi bu eserde bulabilecek mi?
AYVAZOĞLU: Okuyucu bu kitapta her şeyi bulabilir demek, fazla iddialı olmaktır. Ama aradıklarının çoğunu bulacaklardır diyebilirim. Ama kitabı dikkatle gözden geçirirlerse, aramayı akıl etmedikleri yığınla bilgiyle de karşılaşacaklardır. Böyle çalışmalar zamanla tekemmül eder, hatalarından arınarak tamamlanır. Elimdeki nüshalardan birini, sonraki baskıları ikmal etmek için kullanıyor, sayfa kenarlarına ulaştığım yeni bilgileri not ediyorum. Unutmadan şu hususa da değinmek isterim: Yahya Kemal’in eserlerinin arka planı son derece zengindir; bu çalışma, bir okuma kılavuzu olmanın ötesine geçerek Türk kültürünü Yahya Kemal’in penceresinden yansıtan bir ansiklopedi niteliği kazanmıştır. Maddelerin kuru birer ansiklopedi maddesi olarak yazılmadığını da özellikle belirtmek isterim. Her madde, yazarının Yahya Kemal’e yukarıda sözü edilen otuz küsur yıllık dostluğunun sıcaklığını taşır. Ancak bu dostluk, kitaba asla taraftarlık olarak yansıtılmamış, yani şair, kusursuz bir put olarak değil, bütün zaafları ve meziyetleriyle yaşayan bir “insan” olarak ele alınmıştır.
YARDIM: Yahya Kemal, Türk kültürü, sanatı, zevki ve estetiğinin İstanbul’da toplandığını düşünüyordu. Ve İstanbul’u müşterek bir “vatan” olarak görüyordu. İstanbul bugün de aynı konumunu muhafaza ediyor mu? O zamandan bu zamana İstanbul’da değişen şeyler var mı? İstanbul’a her şeye rağmen yine de “vatan” diyebiliyor muyuz?
AYVAZOĞLU: İstanbul’da yaşarken bile İstanbul hasreti çeken Yahya Kemal’in İstanbul dışına çıktığı zamanlarda nasıl derin bir hasret duygusuyla kıvrandığını bilirsiniz. Gözlerini kapar kapamaz hülya ve rüyalarında İstanbul’u yaşamaya başlayan, mesela Varşova’da karlı bir kış gecesi kapıldığı derin Slav hüznünden hayalen Kanlıca’ya kaçarak kurtulan şair, bütün Türk kültürünün, zevkinin, estetiğinin İstanbul’da özetlendiğini, İstanbul’un bir ‘vatan’ hülâsası olduğunu düşünüyordu. Hiç şüpheniz olmasın. Yahya Kemal’in tespiti hâlâ geçerlidir. İstanbul kültürümüzün özeti ve kültür coğrafyamızın bir muhassalasıdır. Dikkat ederseniz Türkiye’nin demiyorum, kültür coğrafyamızın diyorum. Kültür coğrafyamız, hayal gücümüzü zorlayacak genişliktedir.
YARDIM: Bu eserinizde Yahya Kemal’e derin bir bakış var. Ama bir bakıma Yahya Kemal’in yanı sıra ”İstanbullu olma bilinci”ni vermek istediğiniz görülüyor. Yanılıyor muyum? Yahya Kemal’in şahsında “şehirli olma”, “medeni olma”, “İstanbullu olma” konusu baskın çıkıyor gibi geldi bana, ne dersiniz?
AYVAZOĞLU: Yahya Kemal’in İstanbul’u, biliyorsunuz, “Türk İstanbul”dur. Bu ansiklopediyi, aynı zamanda Yahya Kemal’in İstanbul’unun ansiklopedisidir; onun İstanbul’unu, tarih fikrini ve şehir kavrayışını, dolayısıyla İstanbulluluğu yansıtır.
YARDIM: Eve Dönen Adam isimli kitabınız 1985’te yayımlandı. Bozgunda Fetih Rüyası eseriniz ise 2001’de neşredildi. Şairimizle 30 yıllık bir birlikteliğiniz, dostluğunuz var. Yahya Kemal’in diğer ‘fikir adamı’ şair ve yazarlarımızdan ayırt edici farkları nedir ki sizin en yakınınızda duruyor. Dönüp dönüp eserlerine ve düşüncelerine yeniden dikkatleri çekiyorsunuz? Yahya Kemal’in Türk fikir hayatındaki yeri nedir?
AYVAZOĞLU: Vefatından bu yana kırk dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen, gazete ve dergilerde hemen her gün Yahya Kemal’le ilgili değerlendirmelere, atıflara, hâtıra notlarına ve dedikodulara rastlamak mümkün. Kitap çapında çalışmaların sayısı da hızla artıyor. Bizde Mehmed Âkif dışında, hiçbir şair, yazar ve fikir adamı hakkında o kadar çok kitap yazılmış değildir. Bugün mesela Abdülhak Hâmid’i, Cenab Şahabeddin’i, Ahmet Haşim’i vb. değil de Yahya Kemal’i tartışıyorsak, onun yaklaşık iki yüz yıldır yaşadığımız kimlik krizi hakkında doğru sorular sormuş, daha da önemlisi, bu sorulara doğru cevaplar vererek son derece kritik bir dönemde önemli bir misyonu üstlenmiş olmasındandır. Yahya Kemal’in belki de hiç istemeden yüklendiği bu misyon, yani Osmanlı tarihi ve kültürüyle Cumhuriyet arasında köprüler kurma misyonu, onu muhafazakârlar için çok önemli bir isim haline getirmiştir. Yakın dostlarından rahmetli Nihad Sâmi Banarlı’nın gayretiyle bütün şiirleri ve nesirleri kitaplaştırıldıktan sonra, onun muhafazakâr kültür üzerindeki etkisi daha da arttı. Ansiklopedinin önsözünde de anlattım: Yahya Kemal ve onun düşüncesini zenginleştirip çeşitlendirerek devam ettiren Ahmet Hamdi Tanpınar hayatî bir ilkenin altını çizdiler: Kültürün varlık şartı sürekliliktir. Biri bunu “imtidad”, diğeri “devamlılık” kavramı ve “devam ederek değişmek, değişerek devam etmek” ilkesiyle ifade etmeye çalıştı. Bu sürekliliği herhangi bir şekilde önlediğiniz, kesintiye uğrattığınız takdirde kültürü beslendiği asıl kaynaklardan koparmış, kendini yenileme, yeniden üretme reflekslerini de yok etmiş olursunuz. Tabii istikametinde gelişmesini sağlayamadığı için kendi içine kapanan ve bazı direniş noktaları arayan kültür, dramatik bir yeraltı macerası yaşamaya başlar ve ilk fırsatta gün ışığına çıkmak üzere varlığını sürdürür. Esasen asırlar içinde oluşmuş bir kültürü ve geleneği hiçbir güç bütünüyle yok edemez. Biraz eşelediğiniz zaman derinlerde çalışmaya devam ettiğini fark edersiniz. Ancak geleneğin devamını ve kendini yeniden üretmesini sağlayan müesseseler yok edilip aydın desteğinden mahrum bırakılınca, kültürün yaratıcılığını yitirmesi, hatta tehlikeli bir ayak bağı haline gelmesi kaçınılmazdır. Bugün böyle bir süreç yaşanıyor. Geçmişimizi sırtımızda ağır bir yük olarak geleceğe taşımak için çabalayıp duruyoruz. Hâlbuki yapılması gereken, onu bir itici güç haline getirmektir. Yahya Kemal hâlâ bunun için çok önemli.
YARDIM: “Bir put olarak değil zaafları ve meziyetleriyle bir insan” olarak Yahya Kemal’i ele aldığınızı söylüyorsunuz. Bizde “Putları yıkıyoruz” diyen Nâzım Hikmet bile daha sonra aşırı sempatizanları ve hayranları tarafından putlaştırılmıştır bildiğiniz gibi. Biz toplum olarak aşırı uçlarda dolaşmayı seven bir mizaca sahibiz galiba. Peki, Yahya Kemal’in zaafları bir tarafa, bir ‘insan’ olarak sizi en çok etkileyen hususiyetleri nelerdir?
AYVAZOĞLU: Yahya Kemal, beni daha çok şiiriyle ve fikirleriyle etkiledi. Şahsen tanısaydım, bir ‘insan’ olarak etkiler miydi, bilmiyorum. Biyografisini yazdığım hiçbir şahsiyeti putlaştırmadım, hepsini hataları sevapları, meziyetleri zaaflarıyla birer insan olarak anlatmaya çalıştım. Bu Yahya Kemal için de öyledir. Bilirsiniz, muhafazakârlar sevdikleri insanların olumsuz taraflarını gizleme temayülündedirler. Bu çok yanlış bir tutumdur.
YARDIM: 2008 yılı Yahya Kemal’in vefatının 50. yılı. Tam yarım asır geçmiş büyük sanatkârımızı kaybetmemizin üstünden. Siz bir bakıma bu eserle bu kutlamayı bir yıl erkenden başlattınız. Önümüzdeki sene neler yapılabilir size göre, neler yapılmalı? Sivil toplum kuruluşlarına, Devlet kurumlarına, edebiyat / sanat çevrelerine ve Yahya Kemal’i sevenlere düşen görevler nelerdir?
AYVAZOĞLU: Gazetedeki köşemde de yazdım. 2008, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile sivil toplum kuruluşları tarafından “Yahya Kemal Yılı” olarak ilan edilmeli, bu vesileyle onun yeniden okunup tartışılması sağlanmalıdır. Bu konuda öncülük yapma vazifesi elbette Yahya Kemal Enstitüsü’ne düşüyor. 2007 yılı bitmek üzere. Ama hâlâ ciddi bir teşebbüse şahit olmadım. Ben Yahya Kemal Ansiklopedisi’yle vazifemi en iyi şekilde yaptığımı düşünüyorum.