Atatürk’ü doğru anlamak
Barış Doster 01 Ocak 1970
Yarın 10 Kasım. Büyük devrimci önderimiz Atatürk’ü milletçe anacağız. Hem aramızdan çok erken yaşta ayrılmasının acısını hem de öyle bir lidere sahip olmanın gururunu yaşayacağız, bir kez daha. Cumhuriyet başta olmak üzere eserlerine, ilkelerine, devrimlerine sahip çıkma kararlılığımızı yineleyeceğiz. Gelin hep birlikte, Atatürk’ü doğru anlamak için gerekli yöntem üzerinde tartışalım.
1) Her lider, her eylem, her tarihsel gelişme, her devrim kendi koşullarında, döneminin nesnel şartlarında incelenir. Bu bilimselliğin, nesnelliğin gereği olduğu kadar, aklın, mantığın, vicdanın, hakkaniyetin de gereğidir. O nedenle Atatürk; çağının koşullarında, çağdaşı olan lider ve devrimcilerle birlikte değerlendirilmelidir.
2) Atatürk’ün en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriyeti, coğrafyanın diğer ülkeleriyle, Osmanlı Devleti’nin parçalanmasıyla bağımsızlığını kazanan ve dönemin dünyasında kurulan diğer devletlerle de karşılaştırılmalıdır. Başardıkları ve başaramadıklarıyla Türkiye, Ortadoğu’nun, İslam dünyasının en gelişmiş ülkesi olmasını Cumhuriyete borçludur.
3) Her lider, her devrimci, her asker elindeki tarihsel, siyasal, toplumsal, kültürel malzemeye göre hareket eder. İnsan malzemesinden bağımsız siyasal devrim, toplumsal hareket olmaz. Kimse tarihe çalım atamaz, tarihin altından tünel kazıp geçemez, tarihin üstünden sırıkla atlayamaz. Atatürk’ün, Osmanlı Devleti’nden devraldığı miras bilinmeden, Tanzimatçılar, Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, İttihatçılar anlaşılmadan Atatürk ve Cumhuriyet anlaşılamaz.
4) Atatürk’ü, yola birlikte çıktığı, Kurtuluş Savaşı’nda beraber mücadele ettiği arkadaşlarından ayıran önemli özellikler vardır. Gazi, hem devrimci hem zamanlama dehasıdır. Nerede adım atacağını da, nerede durması gerektiğini de hesaplamıştır. Milli Mücadele’ye, Cumhuriyet Devrimi’ne çok iyi hazırlanmıştır. Asker, devrimci ve devlet adamı olmanın yanında, seçkin bir aydındır. 4 bin kitabı, sayfaların kenarına notlar düşerek, yorumlar yaparak, sorular sorarak okumuştur. Atatürk, yola çıktığı pek çok arkadaşından kapsamda, amaçta, yöntemde farklıdır. Kapsamda farklıdır, çünkü yerel, bölgesel örgütleri, tek ve ulusal bir çatı altında toplamıştır. Ulusal ölçekli bir kurtuluş savaşı vermiştir. Amaçta farklıdır,çünkü yola saltanat ve hilafeti kurtarmak için değil, Cumhuriyeti kurmak için çıkmıştır. Yöntemde farklıdır, çünkü kurtuluşu manda ve himayede değil, işgale karşı silahlı mücadelede aramıştır.
5) Atatürk, Cumhuriyetçidir. Tabandan örgütlenmeyi, milli iradeyi, meclis meşruiyetini önemsemiştir. 1919’da Samsun’a çıktıktan sonra, kongrelerle halkı örgütlemiş, sonra da Ankara’da Meclis’i açmıştır. Kurtuluş Savaşı’nı Meclis iradesi ve meşruiyeti altında yürütmüştür. Başkomutan olarak yetkiyi hep Meclis’ten almıştır. Milli irade konusundaki hassasiyeti, tüm söz, eylem ve kurumlarına yansımıştır. “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” demesi de “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” demesi de bunun kanıtıdır.
Atatürk’ün evrensel etkileri
6) Atatürk, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet ile üçüncü dünyaya, kendi ifadesiyle mazlum milletlere örnek olmuştur. Geniş bir coğrafyada devrimcilere ilham vermiştir. Suriye ve Irak’taki Baas hareketinde, İran Şahı Rıza Pehlevi’de, Mısır’da Cemal Abdül Nasır’da, Latin Amerika’da “Jön Türk” diye anılan genç devrimcilerde, Yugoslavya’da Tito’da, Küba’da Castro’da, Hindistan’ın kurucu babaları Gandi ve Nehru’da, Cezayir Bağımsızlık Savaşı öncülerinde, Çin Devrimi liderlerinde güçlü bir Atatürk hayranlığı vardır.
7) Atatürk denince akla akıl, bilim, laiklik, aydınlanma, bağımsızlık, halkçılık ve antiemperyalizm gelir. Atatürk’ün devrim programının özetini ve simgesini 6 ilke, yaygın deyimle 6 Ok oluşturur. Bunlar birbirinin tamamlayanı, bütünleyenidir. Birinden vazgeçmek, ötekilerin hepsini işlevsiz kılar. Eksik bırakır. Bu ilkelerin ideolojik, politik, ekonomik, sınıfsal yönleri vardır. Atatürk’ün, “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” sözü, sınıfsal yaklaşımını, kamucu, toplumcu, halkçı tutumunu vurgular.
8) Atatürk, tarihin haklı çıkardığı bir liderdir. Örneğin, Lozan Antlaşması halen yürürlüktedir, zira gerçekçi temellere dayanır. Örneğin, karma ekonomi anlayışı halen geçerlidir. Örneğin, laik, bilimsel, halkçı, karma eğitim anlayışının ne kadar değerli olduğu, her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır. Örneğin, dış politikadaki bölge merkezli tutumunun, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesinin ne denli önemli olduğu, her gün bir kez daha kanıtlanmaktadır. Örneğin, alt kimlikleri, feodal bağları, Ortaçağ kalıntısı aidiyetleri aşan, yurttaşı merkeze alan felsefesinin ne kadar kıymetli olduğu, günümüzde daha iyi kavranmaktadır.
Sözün özü: Atatürk gibi bir devrimciye sahip olmak ne denli büyük bir ayrıcalık ise Atatürkçü olmak da büyük bir sorumluluk ve görev bilinci gerektirir.