« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 Kas

2019

Erdoğan onu “istenmeyen adam” ilan etmişti

Müyesser Yıldız 01 Ocak 1970

Bugün hak, hukuk, adalet, Anayasa'ya sahip çıkıyorsam, 40 yıl öncesinden bunun temelini atan Prof. Dr. Mümtaz Soysal'dır. Sadece teoride değil, pratikte de çok şey öğretti. 12 Eylül darbesine giden yolun taşlarının tüm hızıyla döşendiği Haziran 1980'da okulumuz eli silahlı, yüzü maskeli birileri tarafından işgâl edilip rehin alındığımızda hemen gelip, henüz üniversite birinci sınıf öğrencisi olan bizlere kol kanat geren, okulu saran asker ve polislere masumiyetimizi anlatmak için çırpınan o olmuştu.

Onu bugün son yolculuğuna uğurlarken, hiç unutmadığım bu olayı anlatmak isterdim. Ancak Rusya'sı dahil emperyalistlerin tepemize çöktüğü şu günlerde, onun bir başka mücadelesini konuşmak gerek.

O mücadelenin adı; Kıbrıs milli davası ve 16 yıl önce maruz kaldığı muameledir.

AKP İktidara geldiğinde ABD'nin, Türkiye'ye dayattığı iki konu, Irak'ın işgâli ve Kıbrıs'ta Annan Planı'ydı.

Dönemin Başbakanı Abdullah Gül'ün, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'e verdiği, “İkisini birden bu millete kabul ettiremeyiz” cevabı hafızalardadır.

Irak'ın işgâline destek niteliğindeki 1 Mart tezkeresi dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Meclis'in direnişiyle kabul edilmezken, Annan Planı “Çözümsüzlük çözüm değildir... Masadan kaçan taraf olmayacağız... Türkiye'nin ayağındaki prangaları sökeceğiz” sloganları eşliğinde desteklendi.


O günlerde KKTC'nin Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş'la birlikte bu plana karşı direnen bir isim daha vardı: danışmanı Prof. Dr. Mümtaz Soysal.

İkisi de hedefe oturtuldu.

1960 öncesinde Rumların Enosis'ine karşı “Ya taksim ya ölüm... Kıbrıs Türk'tür Türk kalacak” eylemlerine öncülük eden, Soysal Hoca'nın da yıllarca yazarlık yaptığı Hürriyet Gazetesi'nde bile hakkında şunlar yazıldı:

“Denktaş, Devleti yanına aldı ve tam sipere yattı. 'Ya ben, ya Annan' diyor. Tayyip Erdoğan’a açıkça meydan okuyor. Şimdiye kadar görülmemiş bir güç hesaplaşması yaşanıyor... KKTC Cumhurbaşkanı Ada’da Majinot hattı kurdu. Arkasına, TSK’nın bazı ağır toplarını, Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs Dairesi ve Bakanlığın en tutucu isimlerini ve Mümtaz Soysal’ı aldı. Sokaklara da çözüm olduğu takdirde çıkarı bozulacak dernekleri, eski silah arkadaşlarını, bindirilmiş kıta gibi davranan ülkücü gençleri ve Türkiye’den gelip üniversite tahsili yapan MHP eğilimli gençleri saldı... Kıbrıs’ta bugün, sağın eski tüfekleri inanılmaz bir direniş gösteriyorlar. Sovyetler Birliği çökerken solun eski tüfekleri, KGB gibi en katı muhafazakarlar dahi böylesine bir direniş göstermemişlerdi.”

Bir başka “Yes be annem”ci, Denktaş ile Soysal’ı “Utanmazlık” ve “Atatürk yolundan ayrılmak”la suçladı.

AKP ONU NEDEN SEVMEZDİ

Ya dönemin Başbakanı Erdoğan?

“Denktaş söylemini ve danışmanlarını değiştirsin” dediğinde, herkes Mümtaz Soysal'ı kastettiğini anladı.

Çağrının medya kanalıyla yapılmasına üzülen merhum Rauf Denktaş, şu karşılığı verdi:

“Benimle doğrudan konuşmasını tercih ederdim. Görüşmeci ve uzmanları değiştirmek istiyor anlaşılan. Cumhurbaşkanı olarak görüşmeci tayin edebilirim. Söylesinler, beğenecekleri birini tayin edeyim. Bakalım bizi nereye kadar götürecek? Danışmanlar bana danışmalık yapar. Şimdiye kadar ben danışmanımdan şikayetçi olmadım.”

Mümtaz Hoca mı? “Üzerime alınmadım. Başbakan Erdoğan başka danışmanları kastetmiş olabilir. Karar Denktaş'ındır. Ama ben gönüllü olarak yaptığım danışmanlığımın sona ermesi için bir sebep görmüyorum. Başbakan'la polemiğe girmek istemiyorum” demekle yetindi.

“Kıbrıs fatihi”, dönemin DSP Genel Başkanı merhum Bülent Ecevit de Erdoğan'a tepki gösterdi. Soysal'ın Türk Hükümeti'nin değil, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın danışmanı olduğunu hatırlatıp, “Türkiye Başbakanı'nın buna karışma hakkı yoktur. Son derece yakışıksız bir davranıştır. Bu konuda çok duyarlı ise Sayın Denktaş ile ara sıra biraraya geliyorlar. Kapalı kapılar arkasında söyleyebilirdi. Devlet deneyimi olmadığı için Sayın Erdoğan bence bir gaf yaptı. Yakışıksız bir durum” diyen Ecevit'in, şu sözlerini de bugüne ışık tutması sebebiyle aktaralım:

“KKTC, içten ve dıştan gelen tehdit ve baskıların yoğun olarak yaşandığı bir dönemde sandık başına gidiyor. ABD ve AB gibi güçlü kuruluşlar, KKTC ve Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a sürekli saldırılar yöneltiyor. Bu kadar ağır tehdide karşın KKTC'nin, 220 bine ancak ulaşan nüfusuyla dirençlerini sürdürebilmiş olması çok büyük başarıdır. Ama eğer etkili bazı önlemler alınmazsa, bundan sonraki seçimlerde çok daha ağır bir sonuçla karşılaşılabilir. Kıbrıs, özellikle enerji koridoru olacak Türkiye açısından stratejik önem taşımaktadır. Doğu Akdeniz'in güvenliği, Yunanistan gibi olumsuz bir devlete bırakılamaz.”

Sonrası mı? Denktaş, Mümtaz Soysal konusunda geri adım atmadığı gibi, onu New York'taki müzkerelere beraberinde götürdü. Ankara ise heyet listesinde onun adına bile yer vermedi.

Özetle, Ankara nezdinde aynen Denktaş gibi “İstenmeyen adam” oldu!

Peki, zaman kimi haklı çıkardı?

Ankara'nın isteğiyle KKTC, Annan Planı'na kabul etti... Rumlar “Hayır” dedi... AB, Türkiye ve KKTC'ye verdiği hiç bir sözü yerine getirmezken, Rumları üye yaptı...

Ve ne Rumlar ne de Yunanistan “Enosis” planından bir milim geri adım attı. Atmadığı gibi ABD, İngiltere, Fransa, Rusya, İsrail, Mısır, İtalya, hatta Katar'ı arkasına aldı.

Daha 1 ay önce ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, “Türklerin Doğu Akdeniz'deki yasadışı sondajı kabul edilemez. Uluslararası hukuku ihlâl ediyorlar” dedi.

Daha 3 gün önce Rum Lider Nikos Anastasiadis, Türk askerinin Kıbrıs'tan çıkması isteğini tekrarladı.

Daha 2 gün önce de AB Dış İlişkiler Konseyi, “Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki yasadışı sondaj faaliyetlerine” karşı yaptırım öngören bazı kararları onayladı.

Ve Erdoğan dün ABD'ye hareket ederken, şunları söyledi:

“Bir şeyi bir defa Avrupa Birliği unutuyor; çünkü Avrupa Birliği'nde şu anda görev yapanların birçoğu bakıyorum ki, siyasette hâlâ çok yeni. Bunların birçoğu da maalesef bu yeniliğin verdiği bir cehaletle bunlara yaklaşıyorlar. Her şeyden önce biz Kıbrıs’ta bir garantör ülkeyiz; Yunanistan da bir garantör ülke, aynı şekilde İngiltere de garantör ülke. Bizim garantör ülke olarak burada haklarımız var bu bir. İki, bütün o sularda münhasır ekonomik bölge denilen yerlerde de bizim bazı haklarımız var, bunlar uluslararası hukuktan kaynaklanan haklar. Ey Avrupa Birliği, bak şunu bilin; Türkiye sizin bugüne kadar tanıdığınız ülkelerden bir ülke değil. Şu anda sizinle müzakere masasında olan bir ülke. Bu müzakere masasında olmak da bizi bağlamaz, bunu da bilmenizi istiyoruz. Bu müzakereler bir anda da bitebilir. Şu anda 4 milyon mülteciyi ülkesinde ağırlayan bir Türkiye’ye karşı takındığınız tavrı iyi bilin. Bu kadar DEAŞ’lıyı şu anda cezaevlerinde bulunduran ve aynı şekilde Suriye tarafında bulunanları da kontrol altında tutan bir Türkiye’ye karşı bir defa takındığınız tavrı iyi gözden geçirin. Bak daha önce de söyledim, bunları siz hafife alıyor olabilirsiniz, bu kapılar açılır, bu DEAŞ’lılar da size gönderilmeye başlandı, gönderilir, ondan sonra siz başınızın çaresine bakın. Türkiye’ye gelip de Kıbrıs’ta ki bu gelişmelerle ilgili gözdağı vermeye de kalkmayın, biz bunları da pek takmayız, yolumuza devam ederiz.”

Görüldüğü üzere, zaman Mümtaz Soysal'ı haklı çıkardı. Çünkü o Hocaların Hocası, gerçek bir devlet adamı, emperyalizmin ne olduğunu çok iyi bilen biri ve Kıbrıs milli davamızın yılmaz savunucusuydu.

Rauf Denktaş hayatını kaybettiğinde, ağlayarak şunları söylemişti:

“Her şeyden önce büyük insan ve kahramandı. Türkiye ve Kıbrıs için yaptıkları, dünyaya verdiği örnek ve geride bıraktıkları çok büyüktür. Denktaş’ın yabancılara karşı tutumu herkese örnek olacak kadar eşsizdir. Denktaş'la çalışmak benim için büyük bir gururdur. Yanında dünyaya karşı nasıl durulabileceğini, dünyaya bazı şeylerin nasıl kabul ettirileceğini ve her şeyden önemlisi bunun nasıl insanca yapılacağını öğrendim. Kıbrıs davasında hâlâ Denktaş’la birlikteymiş gibi mücadele vereceğiz.”

Kendisi de her şeyden önce büyük bir insandı. Güle güle Hocam. Mekânın cennet olsun. Rauf Baba'ya da selâmlarımızı götür.

Ziyaret -> Toplam : 125,27 M - Bugn : 31892

ulkucudunya@ulkucudunya.com