Uluslaşma ve Kürtler
Taha AKYOL 27 Mart 2007
ORTADOĞU'da uluslaşması gecikmiş kavim, Kürtlerdir. Kürt milliyetçileri bunu "sömürgecilik, geri bıraktırılmışlık" falan diye 'dış güçler'e bağlıyor. Halbuki İranlı Kürt lider Abdurrahman Qasımlı'nın da gösterdiği gibi, esas sebep, tarihsel Kürdistan coğrafyasının dağlık ve yayla özelliğidir. Kürtler bu yüzden asırlar boyu hayvancılığa bağlı dağ ve yayla göçebeleri olarak aşiretler halinde yaşadılar, devletleşme ve uluslaşma tarihte gerçekleşmedi.
Ortadoğu'da Farslar en eski yerleşik kavimdir. Araplarda ise, çöle bağlı 'bedavet' şartları yüzünden bir tarafta aşiret yapısı devam ederken, öbür tarafta İslamla tarih sahnesine çıkış ve yazılı dil gibi ortak bir bağa sahip olmaları sayesinde Arap uluslaşması nispeten erken başladı, hâlâ devam eden çok sancılı bir süreç.
Türkler ise bozkır göçebesiydi, bu sayede kolayca tarım ve kent hayatına geçtiler, Selçuklu ve Osmanlı devlet geleneği ve kurumları da Türklerde uluslaşma süreci için köklü bir sosyolojik temel yarattı. İlk Kurtuluş Savaşı'nı ve bölgede ilk ulus devleti Türklerin gerçekleştirmesi ve Türk adının ırki değil, vatani bir kavram haline gelmesi bu bin yıllık tarihsel sürecin ürünüdür.
Gecikmiş milliyetçilik
Kürt milliyetçiliği bir "gecikmiş milliyetçilik"tir. Gecikmiş milliyetçilikler uluslaşmanın ilk aşamasıdır, taşkın duygular yaratır. Batı'da milliyetçi savaşlar, Pan hareketleri, doğuda Pan-Türkizm ve Pan-Arabizm böyleydi.
Gecikmiş milliyetçiliklerin "ulus" anlayışı çok soyut, taşkın ve militandır: Aynı kavimden insanların "bir ulus" olduğunu iddia eder, bunun için kan döker. Mehdi Zana'nın "Bütün ırklar kendi ülkesine çekilsin" diye konuşması, Türkiye'nin doğusunu "Kuzey Kürdistan" diye nitelemeleri böyle "Pan-Kürdist" şoven iddialar.
Elbette Türkiye'nin 12 ilinde Kürtçe ağırlıklı olarak kullanılıyor ama bu, "sosyolojik uluslaşma"yı ifade etmez. Kürtler "sosyolojik uluslaşma"yı Kuzey Irak'ta yaşıyor. Çünkü orada Kürtler, ihtilaflı Kerkük dışında sınırları belli bir coğrafyada yaşıyorlar, Irak'ın 'İstanbul'u yok! Eskiden beri feodal veya modern 'kendi' kurumları var; devlet ilanına sadece uluslararası konjonktür müsait değil.
Türkiye'de ise...
KONDA'ya göre ana dili Kürtçe olanların oranı yüzde 12; nüfus projeksiyonuyla yüzde 15; "Ben Kürdüm diyenler" yüzde ise 9'dur. Dahası:
Kürtlerin yarısı ülkenin batı illerinde yaşıyor. Türk-Kürt evlenmesinden doğan 3 milyon insan var! Ekonomik gelişme doğudan batıya iş gücü göçünü, batıdan doğuya da sermaye ve organizasyon göçünü gerektiriyor. Nasıl ayırıp ayrı bir "ulus" çıkarılabilir?!
Kürt milliyetçileri şoven bir duyguyla bu sosyolojik gerçeği görmüyor ya da zorla, şiddetle değiştirmek istiyor ama halk bu gerçeği görüyor ve benimsiyor. İşte KONDA'ya göre Kürtlerin sadece yüzde 38'i Kürt milliyetçiliğine, DTP'ye oy veriyor, batı illerimizdeki Kürtlerde bu oran dörtte birden aşağıya doğru iniyor.
Türkiye'de geri çevrilemez bir "sosyolojik entegrasyon" yaşanıyor, Pan-Kürdist milliyetçilik de Kürtçü veya Kürtçü etnik milliyetçilikler de bu sosyolojik gerçeğe aykırıdır.
Çözüm etnik milliyetçilik değil, üniter devlet içinde liberal bireysel özgürlükler ve sosyoekonomik gelişmedir; entegrasyonun hızlanmasıdır.