« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

22 Eki

2008

Louis Althusser

01 Ocak 1970

Adı Louis Althusser Doğumu 16 Ekim, 1918 Birmendreis, Cezayir
Ölümü 23 Ekim, 1990 Paris, Fransa

Louis Pierre Althusser (16 Ekim 1918- 23 Ekim 1990) Marksist düşünür.

Cezayir’de doğdu ve ileride felsefe profesörü olacağı École Normale Supérieure ’de okudu. Fransız Komünist Partisi ’nin önde gelen akademik sözcülerindendi ve argümanları sosyalist projenin ideolojik kuruluşuna dönük çeşitli karşıt iddialara birer yanıttı. Bunlar hem Marksist toplum bilimi ve ekonomiyi etkilemeye başlayan deneyciliğin/ampirizmin etkisini hem de Avrupa Komünist Partileri'nde bölünmeye neden olmaya başlayan insancıl ve demokratik sosyalist yönelimlere dönük artan ilgiyi içeriyordu. Althusser’in, diğer Fransız Yapısalcılık okullarıyla ilişkisi basit bir ilgi olmamasına ve Yapısalcılık düşüncesine ciddi eleştiriler getirmesine rağmen, çoğunlukla Yapısalcı Marksist bir düşünür olarak kabul edilmiştir.

İlk Dönemler

Althusser, Amerika’da, tek cilt olarak Althusser’in diğer, daha kısa ve daha önceki otobiyografisi, Gerçekler ile beraber Gelecek Sonsuza dek Sürer adında yayınlanan, iki otobiyografi yazdı;L'Avenir dure longtemps, veya Gelecek Uzun Sürer. Bu belgeler,her otobiyografide olduğu gibi bize sağladığı bilgiler bir şekilde şüpheli olsa da, O’nun hayatı hakkında bildiğimiz bilgilerin çoğunu temin etmektedir. Althusser Fransız Cezayir’inde Birmendreis şehrinde, Fransa'dan Cezayir'e göç etmiş bir ailenin çocuğu olarak doğdu. O’na Birinci Dünya Savaşı’nda ölen amcasının adını verdiler. Althusser, aslında annesinin amcasıyla evlenmek istediğini ancak amcasının ölümü yüzünden babasıyla evlendiğini iddia etmiştir. Althusser ayrıca, annesinin, ölen bu amca yüzünden onda derin bir psikolojik hasara neden olacak şekilde, kendisine içten davranmadığını da iddia etmiştir.

Babasının ölümünü takiben , Althusser annesi ve kız kardeşiyle birlikte bütün çocukluğunu geçireceği Marsilya’ya göç etti. 1937’de Katolik gençlik hareketi Jeunesse Etudiante Chrétienne’e katıldı. Okulda parlak başarıları olan bir öğrenciydi ve Paris’te seçkin bir okul olan École Normale Supérieure (ENS)’e kabul edildi. Ancak, İkinci Dünya Savaşı öncesinde kendini askere yazılmış olarak ve Fransa’nın düşmesini takiben bir çok Fransız askeri gibi bir Alman savaş esir kampında buldu. Burada Komünizme yönelimi başladı. Esir olmaktan nispeten memnundu ve tüm savaş boyunca, bir çok arkadaşının tekrar savaşmak için kaçmasının tersine, kampta kaldı -bu, Althusser için daha sonra kendini cezalandırmak için kullandığı bir bahane oldu.


Sağlık

Savaştan sonra , Althusser ENS’ye devam edebildi. Nevar ki , hem fiziksel olarak hem de zihinsel olarak sağlık durumu kötüydü. 1947’de elektrokonvülsif terapi (elektro şok tedavisi) gördü. Althusser hayatının geri kalan kısmında düzenli tekrarlayan ruh hastalığından muzdarip oldu. ENS, hastaneye yattığı zamanlar dışında, onun okuldaki kendi odasında yaşamasına izin vererek bu konuda çok anlayışlı davrandı.


Savaş Sonrası

1946 yılında Althusser, O’ndan sekiz yaş küçük, Litvanya’lı Yahudi bir devrimci olan ve 1980’de Althusser tarafından öldürülünceye kadar onunla yaşayan Helene Rytman ile tanıştı Daha önceleri bir sol-kanatçı ve Roma Katolik kilisesine bağlı bir dindar olan Althusser, başkaları, mesela Maurice Merleau-Ponty, Fransız Komünist Partisi ’ne dönük ilgisini kaybederken 1948’de partiye katıldı. Althusser, kendisinin ENS’de ders vermesini sağlayan felsefe alanında profesör yeterliliğini Hegel üzerine yazdığı tezinin kabul edilmesiyle aldı.

20. Parti Kongresi ile 1956, Nikita Khrushchev "destalinizasyon" işlemine başladı. FKP’nin önder teorisyeni Roger Garaudy dahil bir çok Marksist için bu, yabancılaşma teorisi gibi Marks’ın insancıl köklerine yeniden dönülmesiydi. Althusser , ne var ki bu konuda, her ne kadar dikkatli davransa da Çin Komünist Partisi’nin yaptığı eleştirilere yakın duracak şekilde muhalefet etti. Bu dönemdeki duruşu ona FKP içinde kötü bir şöhret kazandırdı. Ve genel sekreter Waldeck Rochet’in eleştirilerine maruz kaldı. Bir düşünür olarak daha sonra kendisini “rastlantısal metaryalizme” (matérialisme aléatoire) götürecek olan başka bir yolda yürüyordu; ancak bu O’nun, 1973’te John Lewis’e verdiği yanıtta olduğu gibi, hereticlerden görülmesini ve (heretic: bir dinin ya da topluluğun inançlarına ters düşen inançlara sahip kimse) Marksist Ortodoks düşünceye karşı mücadele etmesini engellemedi.

Mayıs 1968 olaylarına bir çok öğrencisinin katılmasına rağmen , Althusser gelişmeleri başlangıçta sessiz kalarak seyretti. Daha sonra ise, öğrencileri solculuğun çocukluk hastalığının kurbanları olarak tanımlayan resmi FKP çizgisini takip edecektir. Bunun sonucu olarak Althusser bir çok eski taraftarının eleştirisine uğrayacaktır. Bu eleştirilere verdiği yanıtta, daha önceki çalışmalarının hatalar içerdiğini itiraf ederek bazı pozisyonlarını düzeltmiş ve daha sonraki çalışmalarında belirgin bir değişim vurgusu gözlemlenmiştir.


1980’ler

16 Kasım 1980’de eşini boğarak öldürdü. Bu olay, yoğun ruhsal dengesizliklerle dolu bir periyodun içinde meydana geldi. Bu ölümün kaza sonucu mu yoksa kasıt sonucu mu olduğu tartışılmaktadır. Althusser olay anıyla ilgili bir şey hatırlamadığını iddia etmiştir. Eşi öldüğü sırada eşiyle yalnız olduğu için bu konuda bir sonuca varmak zordur. Althusser’de "sorumluluk eksikliği rahatsızlığı" teşhis edilmiş ve dava edilmemiş bunun yerine Sainte-Anne Psikiyatri Hastanesi’ne yatırılmıştır. Althusser 1983 yılına kadar hastanede kaldı. Çıktıktan sonra, Kuzey Paris’e taşındı ve münzevi bir hayat sürdü; çok az insanla görüşerek, otobiyografisi hariç hiç çalışmayarak yaşadı. 23 Ekim 1990’da 72 yaşında kalp krizinden öldü.


Düşüncesi

Althusser’in erken dönem çalışmaları, Karl Marks ’ın Kapital’ini Althusser ve öğrencilerinin yoğun bir felsefi tekrar okumalarını bir araya getiren etkileyici Kapital’i Okumak isimli çalışmayı içerir. Kitap “politik ekonominin eleştirisi” olarak Marksist teorinin felsefi durumunu ve bunun nesnesini yansıtır. Bu çalışmanın İngilizce çevirisi sadece Althusser ve Étienne Balibar’ın yazılarını içerirken, esas Fransızca kitapta Jacques Ranciere , Pierre Macherey ve diğerlerinin ek makaleleri de bulunmaktadır. Proje, Marksizm dahilinde, Althusser’in çok yakın ilişki içinde olduğu Jacques Lacan tarafından üstlenilen Freud’a çağdaş psikoanalitik dönüş çalışması ile oldukça benzerdir. (Althusser’in Lacan ile kişisel ve mesleki ilişkisi çok karmaşıktı; ikili bazen çok yakın arkadaş ve dost bazen düşmandılar) Bazen kendisi, argümanlarını çelişkiyi tahrik etmek için kasten abartsa da, Althusser’in bir çok teorik pozisyonu Marksist felsefede oldukça etkili olmuştur. Althusser Genç Marx Hakkında adlı eserinde bilim felsefecisi Gaston Bachelard’dan aldığı bir terimi Genç Marks’ın “Hegel ve Feuerbach etkisindeki” yazıları ile daha sonraki Marksist yazıları arasındaki “epistemolojik kopuşu” ortaya koymak için kullanmıştır. Marksizm ve Hümanizm adlı eseri, bir burjuva ideolojisi olan hümanizmin yansımaları olarak sık sık Marksistler tarafından öne sürülen “insan potansiyeli” ve “insan doğası” gibi düşüncelerin yanlışlığını ortaya koyan Marksist teorinin güçlü bir hümanizm karşıtı tezini ortaya koydu. Çelişki ve Üst-Belirlenme adındaki çalışmasında, politik durumlarda çoklu nedenselliğin daha karmaşık bir modelinin “çelişki” düşüncesinin yerini alması için psikanalizden üst belirlenme düşüncesini ödünç almıştır ( Antonio Gramsci’nin hegemonya düşüncesi ile oldukça yakın bir düşüncedir) Althusser daha çok bir ideoloji teorisyeni olarak bilinir, en çok tanınan eseri İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları: Bir Soruşturmaya Dönük Notlar’dır. Çalışma aynı zaman da Antonio Gramsci’nin hegemonya teorisine dayanarak ideolojinin kapsamını oluşturur. Hegemonyanın sonuç olarak tamamen politik güçler tarafından oluşturulduğu yerde, ideoloji Freud’un ve Jacques Lacan’ın sırasıyla bilinçsiz ve ayna-fazlı düşüncelerini kullanır ve bizim kendinin anlamlı bir içeriğe sahip olarak ulaşmamıza izin verdiği yapı ve sistemleri tanımlar. Althusser için bu yapılar, hem bastırmanın hem de kaçınılmazlığın temsilcileridir – ideolojiden ve onun nesnesi olmaktan kaçmak imkansızdır. İdeoloji ve bilim veya felsefe arasındaki ayrım epistemolojik kopuş ile bir seferde ve her şey için sağlanamaz: bu “kopuş” kronolojik olarak sağlanan bir olay değil işleyiştir. Nihai bir zafer yerine ideolojiye karşı sürekli bir mücadele söz konusudur: İdeolojinin tarihi yoktur.

Üretimin nihai koşulu üretim koşullarının yeniden üretilmesidir. Bu yeniden üretim, üretim güçlerinin yeniden üretimi (iş gücü) ve var olan yeniden üretim ilişkilerinin yeniden üretimi ile olur. Üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesi Devletin İdeolojik Aygıtları ile olmaktadır.

Althusser’e göre toplum ekonomik, siyasal ve ideolojik pratiklerden oluşmaktadır. Burada pratiği Althusser, belli insan emeği ile etkilenmiş, belli üretim araçları kullanarak, belli bir ürünün iletişim süreci olarak tanımlar.

Althusser’e göre kapitalizm üretken bir sistem olarak üretim koşullarını yeniden üretir. Yeniden üretim işgücünün düzenin kurallarına uymasının sürdürülmesidir. İş gücünün üretilmesi aileyi, ustalığın ve tekniklerin öğrenilmesi öğretim ve eğitim sistemini gerektirir.

Devlet toplumsal üretimin toplumun tümünün rızasıyla yapılmasını uzun dönemde sermayenin ve yönetici sınıf bloğunun hegemonyasını sürdürmesini güvence altına alan yapıdır. Üretimin yapıldığı aygıtlar, devlet tarafından örgütlenmiş olsun olmasın Devletin İdeolojik Aygıtlarıdır (DİA).


Epistemolojik Kopuş

Marks'ın düşüncesinin tamamen yanlış anlaşıldığı ve küçümsenerek değerlendirildiği düşüncesi Althusser'e aittir. Onun çalışmalarının çeşitli yorumlarını - tarihselcilik, idealizm, ekonomizm, bunların tarih bilimi, tarihsel materyalizm ile Marks'ın sosyal değişimin devrimci bir açıklamasını yaptığını fark etmeyi başaramadığı için acımasızca eleştirmiştir. Onun anlayışına göre bu hatalar, Marks'ın bütün çalışmalarının tutarlı bir bütün olarak ele alınırsa anlaşılabilir diye düşünülmesinden kaynaklanıyordu. Bunun yerine Althusser bunların radikal bir "epistemolojik kopuş" yaşandığını düşünüyordu. Erken dönem çalışmaları Alman felsefesi ve klasik politik ekonominin kategorileri ile ilgili olsa da, Alman İdeolojisi (1845) eseriyle Marks'ın daha sonraki çalışmalarına yol açan ani ve eşsiz bir kopuşu meydana gelir.

Sorunu karmaşık hale getiren nokta ise bunu, sadece çapraz ve geçici olarak konuşabilerek Marks'ın kendisinin bile bu çalışmasının önemini tamamen farkına varmamış olmasıdır. Değişiklik ancak dikkatli ve duyarlı bir "semptomatik okuma" ile açığa çıkarılabilir. Böylece, açığa çıkarılmamış söylenenlere olabildiğince dikkat edilerek, Marks'ın sıradışı teorisinin orjinalliğinin ve gücününün bizim tarafımızdan tamamen kavranmasını sağlamak Althusser'in projesi olmuştur. O, Thales'in matematiğe, Galileo'nun fiziğe veya daha iyisi Freud'un psikanaliz katkısına benzer şekilde daha önce gelen ataları tarafından ortaya konan hiç bir şeye benzemeyen teorisinin yapısında Marks'ın bir "bilgi kıtası", tarih, keşfettiğine hükmetmiştir.

Althusser, Marks'ın keşfinin altını çizmenin, onun çalışmasını daha öncekilerle bağdaşmaz kılan özne ve nesne arasındaki dikotominin reddine dayanan yer sarsıcı bir epistemoloji olduğuna inanmıştı. Bu sarsıntının kökünde, klasik ekonomistler tarafından, bireylerin ihtiyaçlarının birer maddi unsur veya ekonomik organizasyonun birer "verili" bağımsız unsuru olarak değerlendirilebileceği ve dolayısıyla üretim biçiminin özelliğini açıklayan bir teorinin öncülü ve toplum hakkındaki bir teorinin bağımsız bir başlangıç noktası olarak iş görebilir düşüncesinin reddedilmesi yatmaktadır.

Althusser açısından, Marks sadece basit bir şekilde insanların ihtiyaçlarının içinde bulundukları toplumsal çevre tarafından oluşturulduğunu tartışmamaktadır çünkü bu zamana ve yere göre değişebilir; O, daha çok, insanların nasıl bir yerden geldiklerini açıklayan her hangi bir teoriden daha önce ele alınan insanların nasıl olduğunu açıklayan bir teori olabileceği düşüncesini anlamsızlaştırmıştır.

Bununla beraber Marks'ın teorisi klasik politik ekonomide karşılığı olmayan içerikler üzerine kuruludur - üretici güçler ve üretim ilişkileri gibi. Mevcut terimler uyarlandığında bile - artı değer teorisi açısından David Ricardo'nun kira, kar ve faiz nosyonlarının kombinasyonu gibi- teorideki diğer içeriklerle anlam ve ilişkisi önemli bir şekilde farklıdır. Daha ötesinde, kendi benzersiz yapısından ayrı olarak, tarihsel materyalizmin açıklayıcı gücü, politik ekonominin ekonomik sistemleri bireylerin ihtiyaçları için bir yanıt olarak açıklamasının yanında Marks'ın çözümlemesinin bir yapısal bütünlük içersinde yer alan kısımlar anlamında daha geniş bir sosyal fenomen yelpazesini içermesi gibi klasik politik ekonomiden ayrılmaktadır.Sonuç olarak Marks'ın Kapitali hem bir ekonomi modeli hem de bütün bir toplumun yapı ve gelişiminin bir tanımını vermektedir.

Hümanizmin, tarihselciliğin ve Hegelciliğin izlerinin Kapital'de bulunduğu gösterildiğinden, Althusser dönüşümün varlığı iddiasını sürdürse de, daha sonra 1845'deki dönüm noktasının oluşumunun çok açık bir şekilde ifade edilmemiş olduğunda ısrar etmiştir. Marks'ın sadece Gotha Programı'nın Eleştirisi ve Adolph Wagner'in bir kitabı hakkındaki bazı notlarının insancıllık ideolojisinden tamamen arınmış olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmiştir.

Gerçekte, Althusser, epistemolojik kopuşu açıkça tanımlanmış bir olay yerine bir işleyiş olarak düşünmüştü. Marksizm ve psikanalizi her zaman ideolojiye karşı savaşmak zorunda kalan çünkü böylece meydana gelen kopma ve bölünmeleri açıklayan "makas ayağı" bilimler olarak tanımlamıştır. Bunlar "makas ayağı" bilimlerdir çünkü nesneleri ("sınıf mücadeleri" veya bilinçaltı) kendiliğinden bölünmüş ve ayrılmıştır.


Pratikler

Marks’ın birey ve toplum arasındaki yakın ilişkiye olan inancından dolayı, Althusser’in bakışına göre, bireyin öncelikli içeriğine yaslanan bir toplum teorisi inşa etmeye çalışmak anlamsızdır.

Gözlemin nesnesi bireysel insan öğeleri değil, daha çok 'yapı'dır.
Kendisi bunu yaptığından, Marks toplumu tek bir etkene (bireyler) indirgeyerek açıklamadı, toplumu “pratikler” olarak birbiriyle bağlantılı kısımlara ayırdı.
Bu çözümlemeyi, Marks’ın tarihsel materyalizminin kaba bir biçimde bir altyapı ve üstyapı tanımladığı ve daha sonra altyapının özelliklerine dayanarak üstyapının tüm durumlarını açıklamaya çalıştığı suçlamasına karşı tarihsel materyalizmi savunmak için kullanır.
Althusser için ekonomik gerekircilik kavramına yaslanan bu bakış açısını Marks’a atfetmek bir hataydı: çünkü Marks, bir sosyal teorinin insanın ihtiyaçlarının tarihsel içeriğine dayandırılan bir toplum teorisi düşüncesini eleştirdiği kadar, bir toplumun diğer durumlarını açıklamak için bağımsız olarak tanımlanan bir ekonomik pratik nosyonunun kullanılabileceği düşüncesini de reddeder. Georg Lukacs, gibi Althusser de altyapı ve üstyapının bütüne bağımlı olduğuna inanıyordu. Bir başlangıç noktası olarak bireyler açısından pratiklerin sağladığı avantaj, her pratik bir toplumun karmaşık bütününün bir parçası olmasına rağmen , her pratik kendi içinde kısımların çeşitli farklı biçimlerini; mesela ekonomi pratiği, ham maddeleri, araçları, bireyleri vb içermektedir, barındıran bir bütündür.

Althusser, toplumu bir araya geldiklerinde tek bir karmaşık bütünü oluşturan – ekonomi pratiği, ideoloji pratiği ve politik-legal pratik gibi- bütünlüklerin içiçe bağlı bir toplamı olarak kavrıyordu. Ona göre bütün pratikler birbirine bağımlıydı. Mesela , üretim ilişkileri açısından bu kapitalistler ve işçiler arasında işgücünün alımı ve satımıdır. Bu ilişkiler ekonomi pratiğinin parçasıdır, ancak bireysel temsilcileri alıcı ve satıcı olarak kurgulayan yasal bir sistemin mevzuatı içinde varolabilir; daha ötesinde ise anlaşma mutlaka politik ve ideolojik açıdan güvence altına alınmalıdır. Bu açıdan ekonomi pratiğinin durumlarının üstyapıya ve aynı zamanda tam tersi şartlara bağlı olduğu görülebilir.


Üst Belirlenme

Dayanışık uygulamaların terimleriyle anlaşılan bir çözümleme, bizim bir toplumun nasıl düzenlendiğini kavramamıza yardımcı olur ancak aynı zamanda bizim toplumsal değişimin bilincine varmamıza izin verir ve bu yolla bir tarih kuramı sağlar. Althusser ideolojik ve politik uygulamaların durumlarına atıfta bulunarak üretim ilişkilerinin yeniden üretimini açıklar; bunun tersi olarak, yeni üretim ilişkilerinin ortaya çıkışı bu mekanizmaların başarısız olması ile açıklanabilir. Marks’ın kuramı, farklı seviyelerde denkleştirici ayarlamalara veya bazen bütünü büyük bir yeniden düzenlemeye götürebilecek iki parçalı bir dengesizlik içeren bir sistem varsayar gibi görünmektedir. Bu fikri geliştirmek için Althusser'in kendisi, karmaşık yapılandırılmış bir bütüne dönük ilişkileriyle anlaşıldıklarını iddia ettiği çelişki ve çelişkisizlik kavramlarına dayanır. Uygulamalar birbirinin üstüne oturtulduğunda çelişik ve birbirine tutunduğunda çelişik değildir. Althusser Lenin’in 1917 Rus Devrimi çözümlemesine atıf yaparak bu kavramları titiz bir şekilde düzenler.

Lenin, 20.yy’ın başında tüm Avrupa’ya yayılmış hoşnutsuzluğa rağmen devrimin meydana geldiği tek ülkenin Rusya olduğunu çünkü Rusya’nın o saatte tek bir devlette mümkün olabilecek bütün çelişkilerin yaşandığını ileri sürmüştür. Onun sözleriyle bu “emperyalist devletlerin arasındaki zayıf bağ” idi.

Devrim, şartların iki grubunun ilişkisi ile açıklanır:

ilk olarak, Rusya’da şehirlerde, madenlerdeki vb yerlerdeki yaygın sömürünün varlığı, şehir sanayileşmesi ve taşradaki ortaçağ şartları arasındaki, eşitsizlik ve egemen sınıfta birlik olmayışı;
ikinci olarak, devrimcilerin işine yarayan dış politika, seçkinlerin Çar tarafından sürgüne gönderilmeleri ve düşünür sosyalist olmaları.

Bu örnek, Althusser tarafından, kendisinin Marks’ın güçler ve üretim ilişkileri arasında tek bir çelişkinin sonucu olarak bir sosyal değişimi görmediği ancak daha çok bu durumun daha karmaşık bir bakışını taşıdığı yolundaki iddiasını güçlendirmek üzere kullanıldı. Rusya’daki olaylar ve Batı Avrupa arasındaki farklar güçler ve üretim ilişkileri arasındaki çelişkinin gerekli olabileceğini ancak devrimin olması için yeterli olmayabileceğini göstermektedir. Yukarda belirtilen şartların oluşturduğu Rus Devrimi’nin şartları türdeş değildi ve tek bir büyük çelişkinin halleri olarak görülemezdi. Özel bir toplumsal bütün içinde her biri birer çelişkiydi. Buradan, Althusser, Marks’ın çelişki kavramının toplumsal bütün kavramından ayrılamaz olduğu sonucunu çıkarmaktadır. Bir sosyal yapıdaki değişikliklerin sayısız çelişkiye bağlı olduğunu vurgulamak için Althusser bu değişiklikleri Sigmund Freud’dan aldığı “üst belirlenme” terimi ile açıklar.

Bu yorum, bizim olayların gelişiminde ne kadar farklı şartların rol aldığını hesap etmemize izin verir ve daha ötesinde bu durumların nasıl beklenmedik toplumsal değişimlere veya “kırılmalara” bağlantılandırılabileceğini anlamamızı sağlar. Ne var ki Althusser toplumsal değişimlere neden olan olayların hepsinin aynı nedensel statüye sahip olduğunu söylememektedir. Onun görüşüne göre karmaşık bir bütünün bir parçası, etkin bir yapı olarak ekonomi uygulaması, diğer yapılarla ilişkileri belirlemede büyük bir rol oynamakta ve diğer yapıların onun üzerindeki etkisinden daha çok onların üzerinde etkisi bulunmaktadır. Bir toplumun en önemli parçasına (feodal oluşumlarda din, kapitalist toplumlarda ekonomi) ‘baskın unsur’ denir ve ekonomi tarafından yapılan sıralamada ‘son unsur olarak’ kabul edilir. Althusser için bir toplumun ekonomi uygulaması, bunun toplumun bütününü etkileyen diğer yüzünü belirlemektedir.


Devletin İdeolojik Aygıtları

Althusser, toplumun kendi imgeleminde bireyi nasıl gördüğünü anlamanın gerekli olduğunu düşünmekteydi. Kapitalist toplumda, insan birey olarak genellikle bencillik özelliği olan bir özne olarak kabul edilmektedir. Althusser için, ne varki, bir insanın kendini bu şekilde algılama kapasitesi doğuştan gelen bir özellik değildi. Daha çok bu, bireylere bir öznenin rolünü (forme) benimseten kurulu toplumsal uygulamaların yapısı içinde kazanılmaktadır. Toplumsal uygulamalar bir yandan bireyin özelliklerini belirler ve bir yandan da sahip olabilecekleri özelliklerin derecesi ve her toplumsal uygulamanın sınırları hakkında kişiye fikir verir. Althusser bizim bir çok rolümüzün ve davranışımızın bize toplum tarafından verildiğini tartışır: mesela, çelik işçilerinin yaptığı üretim ekonomi uygulamasının bir parçasıyken, avukatların çalışması politik-hukuk uygulamasının bir parçasıdır.

Ne var ki, bireylerin diğer özellikleri, iyi bir yaşam hakkındaki inançları veya kendi doğası hakkında metafizik yansımaları gibi, çok kolay bir şekilde bu kategorilere uymaz. Althusser açısından, bizim değerlerimiz, arzularımız, tercihlerimiz bize, belli bir konuyu aydınlatıcı açıklamalar yaparken bireyleri özneler olarak görmenin tanımlayıcı özelliğine sahip ideoloji uygulaması tarafından telkin edilmektedir. İdeolojik uygulama, aileyi, medyayı, dinsel organizasyonları ve en önemlisi, propagandası yaptıkları düşünceler açısından eğitim sistemini içeren Devletin Ideolojik Aygıtları (DİA) diye adlandırılan kurumlar bütününü kapsamaktadır. Ne var ki, bizim bencil olduğumuzu bize düşündürten bir DİA yoktur. Aslında bu inancı biz, bir kız çocuğu, bir öğrenci, bir çelik işçisi, bir meclis üyesi olurken öğreniriz.

Bir çok kurumsal biçimine rağmen, ideolojinin işlevi ve yapısı tarih boyunca değişmemekte ve sabit kalmaktadır, aynen Althusser’in ideoloji hakkında ilk tezinde söylediği gibi, “ideolojinin tarihi yoktur”. Bütün ideolojiler, her ideoloji diğerine göre farklılık gösterse de bir özne inşaa eder. Kolayca akla gelebilecek şekilde Althusser bunu belli bir konuyu aydınlatıcı açıklamalar yapma (interpellation) içeriği ile resmetmektedir.

Caddede yürüyen bir birey örneği kullanır: bir polis düdüğü ya da başka bir ikaz sesini duyması üzerine birey kendi etrafında döner ve artık bu basit vücut hareketiyle o insan bir özneye dönüşmüştür. Althusser bu işlemi kişinin kendisini sesin öznesi olması olarak görmesi ve bunu yanıtlamaya hazırlanması açısından tartışir. Onun caddede yürümesinde şüpheli hiç bir şey olmamasına rağmen, kişi seslenilenin kendisi olduğunu düşünür. Bu kabullenme geri dönüşlü olarak çalışan bir yanlış bir kabullenmedir: madde olarak birey her zaman ve çoktan ideolojinin bir öznesidir. Bireyin bir özneye dönüşmesi her zaman ve çoktan olmuştur; Althusser burada Spinoza’nın immamence teorisine büyük bir borcu olduğunu kabul eder. Bu şu demektir:bizim kim olduğumuza dair fikrimiz ideoloji tarafından bize sunulmaktadır.

Althusser’in ikinci tezi “ideoloji maddi bir varlığa sahiptir”:

“ Düşünceler (bir ideal veya ruhsal varlıkla donatıldığı kadarıyla) , bir ideolojik aygıt tarafından son seçenekte tanımlanan ritüeller ile yönetilen uygulama hareketlerinde varlıklarının hak ettiği kesin sınıra ulaşıncaya kadar görünmez olmaktadır. Bu nedenle özne takip eden sistem tarafından hareket ettirildiği müddetçe hareket edebilmektedir ( kendinin gerçek gerekliliğinin sağlanması amacıyla yola çıkmak): kendi inancına göre hareket eden bir öznenin somut hareketlerindeki varoluşu hayata geçiren bir maddi ritüel tarafından yönetilen maddi uygulamaları tanımlayan maddi bir ideoloji aygıtında varolan ideoloji...(İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları'ndan) ”

Bu maddi ritüeller Bourdieu’nun habitus içeriği ile DİA bir anlamda Foucault’un disiplin kurumlarıyla karşılaştırılabilir. Althusser bir insana yeryüzündeki yerinin ne olduğunu ve İsa tarafından merhamet görmesi için ne yapması gerektiğini anlatan Tanrı’nın sesi örneğini dile getirir –Hıristiyan İdeolojisinin bir şekillenmesi olarak-. Buradan Althusser bir insanın kendini Hıristiyan olarak tanımlayabilmesi için gereken noktanın altını çizer; önce bir özne olmalıdır. Kimliklerimizi, kendimizi ve toplumsal rollerimizi maddi ideoloji aynalarında görerek kazanırız.


Etkisi

Althusser'in kuramları Ortodoks Komünizmi savunmak adına doğmuş olsalar da, Onun Marksizmi sunma yaklaşımı Stalinist dönemin entelektüel ayrımcılığından farklı bir hareket yansıttı ve daha ilerisinde hem Marksizmin kazandığı akademik itibar ve hem de Marks'ın bir ekonomistten ziyade bir düşünür olarak saygınlığına dönük vurgu açısından önemliydi.

Althusser Marksist felsefe ve postyapısalcı felsefe alanlarında geniş kapsamlı bir etkileme gücüne sahip oldu:

"İdeolojinin öznesi insan" (Interpellation) kavramı feminist düşünür ve eleştirmen Judith Butler tarafından tanıtılıp uyarlandı;
DİA içeriği Sloven düşünür Slavoj Zizek'in ilgi alanını oluşturdu,
özne olmaksızın tarihi bir işleyiş olarak gözleme çabası Jacques Derrida'nın sempatisini kazanan bir unsurdu,
G.A. Cohen tarafından tarihsel materyalizm analitik felsefenin duruş noktasından bağdaşık bir doktrin olarak savunuldu,
Althusser tarafından parlatılan yapı ve organa dönük ilgi Anthony Giddens'in yapılandırma kuramında belli bir rol oynadı;
Althusser İngiliz tarihçi E.P Thompson tarafından Kuramın Sefaleti adlı kitabında şiddetli bir şekilde eleştirildi.
Bunlarla beraber, Althusser'in bir çok öğrencisi 1970'ler, 1980'ler ve 1990'larda önemli entelektüeller oldular:

Alain Badiou and Étienne Balibar felsefede,
Jacques Ranciere tarih ve tarih felsefesi alanında,
Pierre Macherey in edebiyat eleştirisinde ve
Nicos Poulantzas toplumbilimde.
Ünlü Guevarist Régis Debray de Althusser'in altında çalıştı,
ünlü Lacancı psikanalist Jacques-Alain Miller gibi.

Eserleri

Türkçe'ye Çevrilen Eserleri

Montesquieu Siyaset ve Tarih İthaki Yayınları
Marx İçin İthaki Yayınları İthaki Yayınları
Yeniden - Üretim Üzerine İthaki Yayınları
Sanat Üzerine Yazılar 1 Felsefi ve Siyasi Yazılar İthaki Yayınları
Lenin ve Felsefe İthaki Yayınları
John Lewis'e Cevap İthaki Yayınları
Güncel Müdahaleler İthaki Yayınları
Felsefe ve Bilimadamlarının Kendiliğinden Felsefesi (1967) İthaki Yayınları
İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları İthaki Yayınları
Tutsaklık Güncesi Can Yayınları
Özeleştiri Ögeleri Belge Yayınları
Gelecek Uzun Sürer Can Yayınları
Makyavel'in Yalnızlığı ve Başka Metinler Althusser'in Mirası Epos Yayınları
Kapital'i Okumak Belge Yayınları
İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları İletişim Yayınları

Yayınlanan Eserleri

Montesqieu, politika ve tarih (Montesquieu, la politique et l'histoire), PUF, 1959.
Marx İçin (Pour Marx), Maspero, « Kuram » dizisi, 1965.
Kapital'i okumak (Lire Le Capital), (Etienne Balibar, Roger Establet, Pierre Macherey ve Jacques Rancière'le birlikte), Maspero « Kuram » dizisi, 2 cilt, 1965.
Lenin ve Felsefe (Lénine et la philosophie), Maspero « Kuram » dizisi, 1969.
John Lewis'e cevap (Réponse à John Lewis), Maspero « Kuram » dizisi, 1973.
Felsefe ve bilim adamlarının kendiliğinden felsefesi, Philosophie et philosophie spontanée des savants (1967), Maspero « Kuram » dizisi, 1974.
Özeleştirinin temelleri (Éléments d'autocritique), Hachette « Analiz » dizisi, 1974.
Konumlar (Positions), Éditions Sociales, 1976.
XXII. Kongre (XXII'e Congrès), Maspero « Kuram » dizisi, 1977.
Komünist parti'de daha fazla süremeyecek olan (Ce qui ne peut plus durer dans le parti communiste), Maspero « Kuram dizisi », 1978.
Gelecek uzun sürer (L'avenir dure longtemps), Stock / IMEC, 1992.
Tutsaklık Güncesi (Journal de captivité, Stalag #4 1940-1945), Stock / IMEC, 1992.
Psikanaliz üzerine yazılar. Freud ve Lacan (Écrits sur la psychanalyse. Freud et Lacan), Stock / IMEC, 1993.
Felsefe üzerine (Sur la philosophie), Gallimard « Sonsuz » dizisi, 1994.
Felsefe ve marksizm: Fernanda Navarro'yla söyleşiler (Philosophie et marxisme : entretiens avec Fernanda Navarro (1984-1987)
Felsefenin dönüşümü: Grenada Konferansı (La Transformation de la philosophie : conférence de Grenade) (1976).
Felsefi ve politik yazılar 1 (Écrits philosophiques et politiques 1), derleyen: François Matheron, Stock / IMEC, 1994.
İyi duygular enternasyonali (L'internationale des bons sentiments) (1946)
Hegel'e dönüş (Le retour à Hegel) (1950)
Evlilik müstehcenliği hakkında (Sur l'obscénité conjugale) (1951)
Sınırları içinde Marx (Marx dans ses limites) (1978)
Yeniden üretim üzerine (Sur la reproduction), PUF, « Güncel Marx Tartışmaları» dizisi, 1995.
Felsefi ve politik yazılar 2 (Écrits philosophiques et politiques 2), derleyen: François Matheron, Stock / Imec, 1997.
Machiavelli ve biz (Machiavel et nous) (1972-1986)
Feurbach üzerine (Sur Feuerbach) (1967)
Lévi Strauss üzerine (Sur Lévi Strauss) (1966)
Brecht ve Marx üzerine (Sur Brecht et Marx) (1968)
Cremonini, soyutun ressamı, (Cremoni, peintre de l'abstrait) (1977)
Lam (1977)
Machiavelli'nin yalnızlığı (Solitude de Machiavel), Yves Sintomer'nin sunuşuyla, PUF « Güncel Marx Tartışmaları» dizisi, 1998.

Ziyaret -> Toplam : 125,33 M - Bugn : 86729

ulkucudunya@ulkucudunya.com