TÜRK MILLIYETÇILERININ ZAFERI
S. Ahmed ARVASÎ 01 Ocak 1970
3 Mayıs 1944, Türk Milliyetçilerinin “bayram” ilân ettiği gündür. Oysa, bu tarihte “bir avuç Türk Milliyetçisi”, çeşitli tertip ve iftiralarla tutuklanmış, tabutluklara konmuştu. Böyle acılı bir günün “bayram” olarak kabulündeki “burukluğu” bugün daha iyi anlıyoruz.
İnsanın heyecan hayatı, iki temel duygu arasında dolaşır; “haz ve elem”. Psikologlara göre haz, “gevşeme ritmini” elem ise “gerilme ritmini” ifade eder. İnsanlar gevşemeyi temin ettiği için hazzı severler, gerilme doğurduğu için elemden kaçarlar.
İnsanların büyük bir çoğunluğu, çok defa “küçük hazlarda” mutluluk arayarak yaşamak ister; büyük hazlara ve mutluluklara talip değildir. Çünkü, büyük hazlar ve mutluklar, büyük ıstırap ve acılara katlanmayla elde edilebilirler. Hangi büyük eser, hangi yüce dava vardır ki, ıstırapsız ve göz yaşı dökülmeden kazanılmıştır? Yüce Peygamberimiz mukaddes İslâm’ı zafere ulaştırmak için ne büyük zahmetlere, acılara katlandı. Bize şanlı bir tarih, muhteşem bir kültür ve medeniyet, sarsılmaz bir devlet ve millet şuuru kazandıran şerefli ecdadımızın çektiği ıstırabı, akıttığı mukaddes kanı ve döktüğü alın terini, sarf ettiği göz nurunu bilmiyor muyuz? Yalnız Çanakkale şehitleri için mustarip ve mukaddes analarımızın akıttığı göz yaşları, “nisan bulutlarını” utandıracak ölçüde değil miydi? Evet, büyük zaferlerin, büyük mutlulukların bedeli, büyük ıstıraplardır, büyük çilelerdir.
Çileye ve ıstıraba talip olmayanlar, büyük mutlulukları tadamayacaklardır. Bir ata sözümüzün de dediği gibi “külfetsiz nimet olmaz”, o halde, hemen belirtelim ki, “külfetsiz nimet” arayanlar, iddiaları ne olursa olsun, birer tufeyli ve beleşçi parazittirler. Bunlar, kendilerini büyük dâvâlara adamış yiğit ve idealist kahramanların kanları ile beslenen “tahtakurularından” farksızdırlar.
Biz, yakın tarihimizde müşahede ettik ki, Türk Milliyetçilerinin çile ve ıstıraba düçar olduğu “dönemler”, Türk millî şuurunun yeni bir zaferini müjdelemektedir. Mustaripler, mazlumlar ve mağdurlar çoğalıp Türk Milliyetçilerinin saflarını takviye ettikçe, hareketin aşk ve hararet potansiyeli de artmaktadır.
Milliyetçilik duygularının tipik bir özelliği vardır: Tehlike ile karşılaşmadıkça kendini fazla hissettirmez. Milliyetçilik duygusu, tehlike olmadığı zamanlarda “kovanındaki barut kadar” sessiz ve uysaldır. Fakat ona ateşle veya darbe ile yaklaştınız mı, size mahiyetini ve kudretini gösterir. Bu durum pek çok milliyetçilik düşmanı “beynelmilelci” gafillerin ve bölücü millet düşmanlarının feci şekilde yanılmasına sebep olmuştur. Birçokları, sahipsiz bir arsada buldukları bombayı, oyuncak sanarak taşla keserle kurcalarken patlamasına sebep olmakla kalmayıp ne olup bittiğini anlamadan mahvolup giden kimseler gibi helâk olmuşlardır.
Milliyetçilik, tarihin en büyük gerçeğidir, çağımızın en güçlü hareketidir. Milliyetçilerin ıstıraba ve çileye düçar olduğu “dönemler”, devlet ve millet düşmanlarına felâket, dostlarına ise saadet getirmeye vesile olmuştur. “3 Mayıs Türkçüler Bayramı” bu demektir.