Ülkücü Düşünür ve Yazarların Sorumlulukları!
Özcan YENİÇERİ 15 Ağustos 2006
Kira, kiralık, kiralamak ya da kiralanmak kelimeleri itici ve soğuktur. Kiralamak kavramanın içinde ya size ait bir şeyi bir başkasına, ya da bir başkasına ait bir şeyin size bir çıkar karşılığında tahsisi söz konusudur. Kiralamak kavramı önce geçiciliği, sonra da bağlayıcı, sınırlandırıcı, yönlendirici ve denetleyici bir tahakkümü bünyesinde taşır.
İtiraz vatandaşın oyunun, aydının kaleminin, müminin imanının ve siyasetçinin bağlılığının sağlanan çıkarlar karşısında kiralanmasınadır.
Toplumlara ve davalara en büyük zararı, sağlanan -ya da sağlanması umulan- herhangi bir çıkar karşılığında vicdanını kiralayanlar verir. Onların görevleri bağladıkları ya da bağlandıkları kişiler için sanal bir dünya yaratmaktır. Onunu için de gerçeği, doğruları ve değerleri eğip bükmekte ve allayıp pullamakta bir sakınca görmezler.
Hayat anlayışlarını maddeperestlik, tenperestlik, makamseverlik üzerine kurmuş olan pozitivistlerin; makam, mansıp ve çıkar karşılığı davranmaları doğaldır. Kendisini madden besleyenleri, -inanmasalar da, gerçeklere uymasa da- beslemek onların işidir. Gerçek anlamda idealistlerin materyalistlerden farkı bu noktada ortaya çıkar. Fiyatı olmayan kişilere idealist denir. Onun için idealist yazar ve düşünürler çıkar endeksli davranamazlar.
Vicdan ile cüzdan çelişkisi karşısında vicdanının sesini öncelik vermeyen kişi idealistlik vasfını kaybeder.
Bu bağlamda da ülkücü bir yazar öncelikle vicdanına karşı sorumlu olup; idea'ya, vatana, gerçeklere ve değerlere sadakatle görevlidir. Ülkücünün ülküye sadakati, kendisini kendisi yapan kimliğine duyduğu saygıyla ilişkilidir. Ülküye sadık olmayanlara -hiçbir çıkar söz konusu olmasa bile- sadakat göstermek ülkücü ahlakı değil, olsa olsa köle ahlakı olur.
Ülkücü aydın, inançlarının ve vicdanının gereğini yaptığı ölçüde bu kavrama layık olur. Patronu ya da yönetimi üzmemek için ülkücü sıfatını kullanan aydınlar gerçekleri çiğnerlerse, -eninde sonunda- gerçekler tarafından kendileri de çiğnenirler.
Birilerini üzmemek için ağzı büzmek aydın tavrı değil, uşak tavrıdır. Bir düşünür bir şeylere ram olarak, felaketi zafer, habbeyi kubbe göstermek gibi türedi bir tavır gösteremez. Zira olanı kutsayan, mevcudu yücelten bir anlayış geliştirmez, köreltir. Aksine aksaklıkları, yapıl(a)mayanları, gözden kaçanları, yanlışları ve sapmaları ortaya koymak ve yetkilileri gerekli tedbirleri alması için ikaz etmek gibi bir görevi vardır.
Kalem erbabı birleştirmek yerine ayıran, tartışmak yerine buyuran tavrı alkışlayamaz. Aynı dava sahipleri, beyinlerin bir yerde gövdelerin ise başka bir yerde olmasını makbul göremez ve gösteremezler.
Kişiler belki de, kendilerinin mülkünde olan bir şeylerden vaz geçebilirler ama hiç kimsenin bir tek ülkücüden vaz geçme hakkı olamaz. Birleştirmek, bir araya getirmek, toplamak, toparlamak öndekilerin ve önderlerin görevidir. Sen-ben, biz-siz, içerdekiler-dışarıdakiler türünden dışlayıcı bir tutum özürlü bir tutumdur. Bir kardeş adına kimse diğer bir kardeşi feda edemez. Bu hareketin her ferdini değerli görmek ve hiçbirisine yazık etmemek gerekir.
Ülkücü aydın, düşünür ve kalem erbabı hareketin yükselmesi ve yücelmesi için fikir ve görüş üretir, yol gösterir. Şu veya bu çıkar gurubu için kendisinin kullanılmasına izin vermez. Onun için de insanları ayırıcı, ihtilafları derinleştirici ve hareketi bölücü davranışlardan süratle kaçınır. Kimse "gerçek benim", "ideal benim", "doğru tekelim" diyemez.
Ülkücü düşünür ve yazar; çıkar, grup, ihtilaf ve klik tartışmalarının içinde olamaz. O, olsa olsa herkese eşit mesafede olur. Katalizör rolü oynar, o sisteme girmez fakat sistemi etkileyerek hareketin birlik ve bütünlük içinde yol alması için caba gösterir.
Vatan toprakları dahil, milli ne varsa hepsini babalar gibi satmaya hazır olan bir iktidardan Türkiye'yi kurtarmak için halkın önüne bir şeyler koymak yetmez aynı zamanda güçlü bir beraberlik de koymak gerekir. Birbirleriyle uğraşan, enerjisini kendi içine yönelik ihtilaflarla tüketen ve kendi arasında mutabakat sağlayamamış görüntüsü toplumsal sinerji yaratacak bir görüntü değildir. Üzerine düşeni yapmayanlar tarih önündeki sorumluluktan kurtulamayacaklardır.