« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

M. METİN KAPLAN

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Ara

2019

Seyyid Ahmed Arvâsi -Bir Eğitimci, Sosyolog, Pedagog ve Fikir adamı – Muhammed Yıldırım

01 Ocak 1970

Seyyid Ahmed Arvâsî’nin Hayatı ve Eserleri

a) Hayatı ve Tahsili

15 Şubat 1932 yılında Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesinde doğmuştur. Ailesi aslen Van’ın Bahçesaray kasabasına bağlı Doğanyayla (Arvâsî) köyündendir. Çevrelerinde bu köyün adına izafeten «Arvâsî’ler» olarak tanınırlar. Peygamber soyundan olan Arvâsî’ler geniş bir aileye sahip olduklarından bütün Türkiye’ye hatta Ortadoğu’ya yayılmışlardır. Şeyh Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin ailesinden gelmektedirler[1]. Soyadı kanunu çıktığında köylerinin adını soyadı olarak aldılar. Babası ünlü mutasavvıflardan Abdülhakim Arvâsî’dir. Ailenin altı çocuğundan en büyüğü olan Ahmed Arvâsî, Van’da başladığı ilkokulu Doğubeyazıt’ta, Ağrı’da başladığı ortaokulu Erzurum’da bitirdi. 1952 yılında, Erzurum erkek öğretmen okulundan mezun olduktan sonra Konya’nın Doğanbeyli İlkokulu’nda öğretmenlik yapmıştır. Ağrı’nın Tutsak ilçesi Molla Çepni köyü ilkokulunda üç yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümü’nü 1958’de bitirdi. 1971 yılında, Balıkesir, Bursa ve İstanbul’daki eğitim enstitülerinde hocalık yaptı. 1979 yılında kendi isteğiyle emekli olmuştur. 1977 yılında Türk Gençlik Vakfı’nı kurmuş ve ölümüne kadar vakfın başkanlığını yapmıştır. 31 Aralık 1988’de (56 yaşında) Erenköy’deki evinde saat 11.00’de çok sevdiği daktilonun başındayken ruhunu teslim etmiştir.

b) Eserleri

Seyyid Ahmed Arvâsî’nin birçok kitabı, gazetelerde köşe yazıları ve dergilerde yazıları bulunmaktadır. Ahmed Arvâsî’nin, İleri Türk Milliyetçiliğinin İlkeleri (1965), Kendini Arayan İnsan (1968), İnsan ve İnsan Ötesi (1970), Eğitim Sosyolojisi (1976), Türk-İslam Ülküsü (3 Cilt) (1979-1980), Diyalektiğimiz ve Estetiğimiz (1982), İlm-i Hal (1982), Doğu Anadolu Gerçeği (1986), Size Sesleniyorum 1-2 ( 1989), Şiirlerim (1989), Hasbihal (6 Cilt) (1990), Sohbetler (2009), Mamak Günleri (2009), Türkiye’de Şark Meselesi ve Alınacak Tedbirler (2009) eserlerin yanında, Hergün ve Türkiye gazetelerinde köşe yazarlığı yapmıştır. Ayrıca Ülkü-Bir, Genç Arkadaş, Hasret, Nizam-ı Âlem, Milli Eğitim ve Kültür, Ülkücü Kadroları dergilerinde yazılar yazmıştır.

Siyâsî Mücadelesi

1978 yılında İstanbul Atatürk Eğitim Enstitüsü’nden 24 arkadaşıyla birlikte siyasî gerekçelerle sürgün edilen Arvâsî, 1979 yılında emekli olmak zorunda kaldı. Emekli olduğu yıl, Milliyetçi Halk Partisi Olağan Kongresi’nde “Genel İdare Kurulu Üyesi” sıfatıyla aktif siyasete atıldı. Diğer yandan çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. Hergün Gazetesi’nde, “Türk-İslam Ülküsü” başlığı ile günlük makaleleri yayımlandı. 12 Eylül 1980 darbesine kadar partideki görevini ve yazılarını sürdürdü. Darbenin ardından Mamak Cezaevi’ne hapsedildi. Burada işkencelere maruz kaldı ve ilk kalp krizini burada geçirdi. Dava arkadaşı eski Milliyet Partisi Genel Başkanı merhum Alparslan Türkeş, Ahmed Arvâsî ile olan cezaevi hatıralarını şöyle anlatıyor: “12 Eylül’den sonra Ahmed Arvâsî hocamızı da partimizin diğer bütün genel idare kurulu üyeleri gibi tutukladılar. Kendisi tutuklandığında kalbinden rahatsızdı. Fakat yine de tutuklanmıştı. Tutuklu kaldığımız süre içerisinde hapishanenin genişçe bir yerini evlerimizden getirttiğimiz kilim ve örtülerle mescit haline getirdik. Burada diğer arkadaşlarla beraber beş vakit birlikte kıldık, dua ve sohbetlerde bulunduk. Tutukevinde geçirdiği kalp rahatsızlığı dolayısıyla Ankara Mevki Hastanesi’ne kaldırıldı. O gün daha dün gibi hatırımdadır. Görevliler kendisini hapishaneye gitmesi için aşağıya indirdiler. Biz yukarıda kalmıştık. Odamın penceresinden dış kapının açıldığı merdivenleri görebiliyordum. Arvâsî hocamızı hastaneye götürecek cankurtaran henüz gelmemişti. Ayakta bekleyecek hali yoktu. Bitkin bir vaziyette taş merdivenlere oturarak cankurtaranın gelmesini bekledi. Yukarıdan askerlere seslendim. Binbaşı çıktı, kendisine Arvâsî beyin rahatsız olduğunu belirttim ve bir sandalye getirilmesi için emir buyurulmasını rica ettim. Bu ricamdan sonra bir sandalye getirdiler. Daha sonra cankurtaran geldi ve uzaktan birbirimize el sallayarak ayrıldık, vedalaştık. Ahmed Arvâsî Bey hastanede bir süre tedavi gördükten sonra tahliye oldu.”[2]

Arvâsî, “Yusufiye” olarak adlandırdığı zindanlarda inandığı davası uğruna nice işkenceler gördü ama yaşadığı bu zorluklara rağmen inançlarından ve fikirlerinden taviz vermedi. Mamak cezaevindeyken beraber tutuklandığı partili yöneticilere: “Ülkücülük, sadece bir inanç, bir kimlik değil her türlü baskılara, zulümlere karşı sönmeyen, söndürülemeyecek olan bir meşaledir!”[3] diyerek moral ve sabır telkin ederdi. Tahliye olduktan sonra ülkücü gazete ve dergilerde yazdı. Türkiye Gazetesi’nde Hasbihal başlığı ile makaleleri yayımlandı.

Sosyoloji ile İlgili Görüşleri

Arvâsî’nin düşüncesinde sosyoloji, insan gruplarının yapısını ve işleyişini inceleyen bir bilimdir. Arvâsî için evrensel din olan İslam ile milli olan arasında ilişki, yalnız ideoloji ve din veya milliyet için değil, sosyoloji ve din sosyolojisi için de önemlidir. Böyle baktığımızda, millî sosyal yapı hem milletin hem de çağın ihtiyaçlarına cevap verecek ölçüde görev yapabilmelidir. Aksi halde bunalımlardan kurtulamayız. Arvâsî, sosyolojinin önemli bir konusu olan, sosyal problemler üzerinde durmuştur. Ona göre, çalışmayan ve kullanılmayan organlar bile, organizmada bir yük haline gelmedikleri, aksine çalışan organların geliştikleri gibi, fonksiyonsuz kalan sosyal birimler ve fertler problem haline gelirler. Sosyoloji de böyledir. Sosyal kurumlar yenilenmezse, problemler zuhur eder. Sosyal problemler; fonksiyonsuzluktan, intibaksızlıktan, nesiller veya sınıflar arası çatışmadan ve nihayet milletlerarası çatışmadan doğan problemlerdir. İslam bütün problemlere çare bulmuştur. Yeter ki onu anlayıp yaşayalım.[4]

Sonuç olarak, Arvâsî’nin sosyoloji anlayışı, fert ve toplum anlayışı; ırk, kültür ve medeniyet, İslâm, Milliyetçilik, Türk-İslâm ülküsü çerçevesinde inceleme konusu edilmelidir.

Eğitim ile İlgili Görüşleri

Ahmed Arvâsî, 1952’den 1979 yılında emekli oluşuna kadar geçen uzun zaman zarfında çeşitli öğretmen okulları ve enstitülerinde öğretmen olarak görev yapar. Arvâsî, bu uzun hizmet süresi içerisinde eğitim sistemimizin yaşadığı karmaşaları, çıkmazları ve temel problemlerini bizzat yaşayarak görür. Bu yüzden O, değişik konulardaki görüşleri yanında öncelikli olarak eğitimci kişiliğiyle ön plana çıkar. 1976 yılında Atatürk Eğitim Enstitüsü’nde görev yaparken okuttuğu “Eğitim Sosyolojisi” dersiyle ilgili olarak yazdığı bu eser, O’nun eğitimle ilgili görüşlerini ortaya koyması açısından önem taşımaktadır.[5] Arvâsî, her şeyden önce, çok sağlam ve güçlü bir eğitim politikası takip edilmesi gerektiğine inanır. O’na göre milli tecrübeyi temeline almayan bir eğitim sakattır, gelişmeye değil, yabancılaşmaya sebep olur.[6] Bu itibarla Arvâsî, eğitimimizin sosyal, kültürel, ekonomik ve hatta politik hayatımızı güçlendirecek, meselelerimize ilmî ve akademik hal çareleri getirecek mütehassıslar yetiştirmesi gerektiği düşüncesini ısrarla savunmaktadır.[7]

Arvâsî, ülkemizde anaokulundan yüksek tahsile kadar eğitimde bir fırsat ve imkân eşitliği bulunmadığına dikkat çekerek, bu konuda alınması gereken tedbirleri şöyle sıralamaktadır:

1-Eğitim ve öğretim müesseselerinin bütün kademeleriyle yurt geneline dengeli bir şekilde dağılımı sağlanmalıdır.

2-Aynı dengeli dağılım ders araç-gereç, öğretmen ve öğretim üyesi açısından da gerçekleştirilmelidir.

3-Köy çocuklarının okuma imkânları arttırılmalı, eğitim imkânları bakımından sosyal tabakalar arasındaki dengesizlik giderilmelidir.

4-Fakir ve kabiliyetli çocuklar himaye edilerek eğitim imkânlarından yeterince yararlanmaları sağlanmalıdır.

5-Kız çocuklarını eğitim ve öğretimden geçirerek gelişmeleri sağlanmalıdır.[8]

Köy çocuklarının eğitim imkânlarından eşit oranda yararlanmalarının gerekliliğini ifade ederken; bunun ancak bölge okulları, bölge liseleri ve bölge meslek okulları gibi kurumların açılmasıyla gerçekleşebileceğine işaret etmektedir.

Ayrıca bu okulların yatılı hale getirilmelerini, buralarda okuyan öğrencilere maddi destek sağlanmasını istemektedir

a) Yüksek tahsil öğrenim ile ilgili görüşleri

Arvâsî bunun yanında, yüksek tahsil politikasında, meslek yüksekokullarına çok önem verilmesi, üniversitelerimiz meslek adamı hazırlamakla beraber, daha çok akademik çalışmalara ağırlık verilmesi gerektiğini önemle vurgulamaktadır. Ayrıca, yüksek eğitim ve öğretim, daha çok geceye kaydırılmalı, 18 yaşını bitiren gençler, gündüzleri üretim sahasında verimli kılınmasını söylemektedir.[9]

Bugün hemen hemen her ilçemize bir meslek yüksekokulunun açılması ve üniversitelerimizde gece eğitimine yer verilmesi, Arvâsî Hoca’nın eğitimle ilgili düşüncelerinin nasıl bir önem arz ettiğini gözler önüne sermektedir.

b) Devletin eğitim-öğretimdeki yeri

Arvâsî, eğitimde aşırı devletçiliğe karşıdır. Her şeyi devlet eliyle yapmayı ve devlet bütçesiyle karşılamayı hayalcilik olarak görmektedir. Arvâsî, “Devletimizin omzundaki ağır yükü milletle yani mahallî idarelerle, vakıflarla, derneklerle ve özel sermaye sahipleriyle paylaşmak zamanı gelmiştir.”[10] demiştir. Arvâsî devletin omzundaki ağır yükün ancak milletle işbirliği yaparak azalacağına inanmaktadır. Ona göre “Bütün mesele millete güvenmek ve onunla işbirliğine hazır olmaktır. Milletinden korkan ve onu devre dışı bırakan kadroların başarı şansları yoktur.”[11]

Günümüz Türkiye’sinde eğitimde devletin yükünü hafifletmek noktasında Arvâsî’nin belirttiği hususa doğru hızlı bir yöneliş görülmektedir. Çok sayıda açılan özel okullar, vakıf üniversiteleri ve özel üniversitelerde eğitimde kalite artmakta, rekabet ortamı oluşmakta ve eğitimde devletin yükü azalmaktadır. Ayrıca Arvâsî, eğitim ve öğretim ile ilgili işlerin yürütülmesinin sadece Eğitim Bakanlığına bırakılmaması gerektiğini ifade etmekte ve bu konuda gerekli desteği sağlayabilecek bir Eğitim Akademisi’nin[12] kurulmasının zorunlu olduğunu vurgulamaktadır.

Eğitimcimizin de burada ifade ettiği üzere din eğitimi özellikle toplumsal düzenin sağlanması açısından son derece önem taşımaktadır. Ülkemizde din eğitimi bugüne kadar değişik aşamalardan geçmiştir. Belli bir dönem din eğitimi ihmal edilmiş, bunun sonucu olarak fertler dini tahsil ve terbiyeden mahrum bırakılmışlardır.

Yine aynı şekilde 12 Eylül 1980’den önceki dönemde dinî eğitim ve terbiyeden mahrum bırakılan nesillerin ülkemizi nerelere götürebileceği yakından görülmüştür.[13] Fakat 12 Eylül sonrası iş başına gelen yeni yönetim din eğitimine olumlu yaklaşmış ve okullarımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretimi zorunlu hale getirilmiştir.

Arvâsî, din eğitiminin sosyal hayat içinde yaygın eğitimin önemli bir parçası olduğu görüşündedir. Ona göre “Genç nesiller, aileleri içinde doğup büyürken Müslüman Türk milletinin vicdanında taşıdığı ve hayatına tatbik ettiği dini değerleri, ocakbaşı sohbetlerinde besler, camilerdeki vaazlar ve köy odasındaki konuşmalarda geliştirirler. Sahabe cenkleri, evliya menkıbeleri, Yunus Emre ilahileri, ezan ve karneler okunarak evlatlarına isim verilmesi gibi faaliyetlerin hepsi din eğitimi gayesiyle yapılmaktadır.”[14]

Fakat Arvâsî, yaygın din eğitiminin sistemsiz, plansız ve programsız olduğunu, birtakım ehliyetsiz kişilerin dine zarar verdiğini ve bu durumun da tehlikeli sonuçlar doğurduğunu ifade etmektedir.

“Dinî hayatımızı kurtarmanın ve cemiyeti yeniden aynı inanç ve ahlak değerlerinde toplamanın ve Türk-İslam medeniyetini yeniden diriltmenin yolu; samimi, ciddi ve yeterli bir din eğitiminden geçer.”[15]

Arvâsî, Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili şu değerlendirmelerde bulunmaktadır: “Her şeyden önce “Diyanet Teşkilatı” gerçekten bu işin ehli olan, ilmi ve ahlaki ile tanınmış ”ihlas sahibi” mümin kişilerden ve şuuru uyanık kimselerden kurulmalıdır. Bu teşkilat, politik endişe ve müdahalelerden uzak tutulmalıdır. Din görevlileri, behemehâl küçük politik hareketlerden ve particilikten korunmalıdır.”[16]

Gördüğümüz gibi Arvâsî’nin fikirleri bugünün Türkiye’sinde, gerek eğitim olsun gerek Din eğitimi olsun derinden etkilemiştir.

Türk-İslam Ülküsü

« Türk-İslâm ülkücüsü, her şeyden önce bir “İman adamı”’dır. O, yüce ve şanlı kurtarıcımız ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (O’na selam olsun) gibi inanır.”[17]

Türk milleti, İslâm’ın bayraktarlığına soyunduğu günden beri düşmanları artmıştır. Rahmetli Nurettin Topçu’ya göre Türk milliyetçilik, “İslam dininde Türk asıl kendini buldu; kendi cevherini belirtecek hayat unsurunu buldu. İslam’ın Türk ile bütünleşmesi, cihan tarihinin belki en büyük harikasını doğurdu.”[18] demiştir. Büyük düşünür ve fikir adamı Nurettin Topçu gibi, büyük Türk Milliyetçisi Ahmed Arvâsî de bütün ömrünü Türk düşmanlarıyla mücadele içinde geçirmiştir. Kitaplarında emperyalizmin Türk ve İslâm dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç planlar tertip ettiğini ısrarla belirtmiştir. Arvâsî’nin siyası düşüncesi İslam dinine bağlı milliyetçiliktir. Bu görüşünü Türk-İslam ülküsü olarak ifade eden Arvâsî, 2 Mart 1978 yılında Her Gün gazetesinde yayınlandığı “Neden Türk-İslam ülküsü” adlı makalesinde bu düşüncesini şöyle temellendirir: “Türk-İslam Ülküsü, yabancılaşmadan çağdaşlaşmayı esas alan, millî ve dinamik bir harekettir. Biz hem Türk, hem Müslüman, hem de medeniyiz. Büyük Türkiye’yi ancak bu imana, bu aşka ve bu aksiyona inanan kadrolar kuracaktır. Kesin olarak iman etmişimdir ki Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse İslam dünyası da güçlüdür. Aksine bir durum varsa bütün Türk dünyasıyla birlikte İslam dünyası da sömürülmektedir. Onun için diyorum ki Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler, yalnız Türklüğe değil, İslam’a da ihanet etmektedirler”. “Türk İslâm kültürüne, Türk İslâm medeniyetine bağlı Türklük şuur ve vakarına İslâm, iman, aşk, ahlâk ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslâmiyet’i ruhu bilen devleti yapmak özlemiyle çırpınan, dünya Türklüğünün, İslâm dünyası ve bütün mazlumların ümidi olmaya namzet bir gençlik yetiştirmekten başka çaresi yoktur. Din ve millet zıt değerler değildir. Bu sebepten sentez, tez ile antitez arasında söz konusu olacağına göre Türk-İslâm sentezi yerine Türk-İslâm ülküsü’nü kullanmak daha doğru olacaktır.”[19]

Yazısında gördüğümüz gibi Ahmed Arvâsî bütün ömrünü Türk milliyetçiliğine adamıştır. Arvâsî, İslamiyet’in kıyamete kadar baki eksiksiz bir ilahî nizam olduğunu her vesileyle belirtir. İslâmiyet bir bütün olarak ve sistem olarak kabul edilmelidir. Yani İslâmiyet’in siyâsi, ekonomik, hukukî, ahlakî ve ideolojik sahalarda gelmiş ve gelecek her meseleye çözümü olduğunu savunmuştur. Kitaplarında emperyalizmin Türk ve İslâm dünyasını yutmak için en az iki asırdan beri korkunç planlar tertip ettiğini ısrarla belirtmiştir. Bu oyunlara karşı gelmek için Arvâsî, Türk milliyetçiliğinin ve İslam’ı bir arada yaşamanın gerekli olduğunu açıkça söylemiştir.

Bazı kavramlar: Kültür ve Medeniyet

Arvâsî, kültür ve medeniyet ayrımına karşı çıkarak medeniyeti kültür kavramı içinde değerlendirir. O kültür kavramını daha çok tarım, kırsal kesim olarak tanımlarken medeniyet kavramını şehir olarak ifade etmektedir. Bu anlamda Arvâsî, geri kalmış toplumların yapıp ettiklerini kültür, şehirli toplumların yapıp ettiklerini de medeniyet olarak tanımlamaktadır. Arvâsî, kültür ve medeniyet kavramlarının ayrı ele alınmasına karşı çıkarken aynı zamanda da kültürü maddî ve manevî olmak üzere ikiye ayırarak iki sosyal çevre meydana getirir. Bunlara «maddî kültür çevresi» ve «manevî kültür çevresi» denir. Diğer yandan o maddî ve manevî kültürün iç içeliğini şöyle ifade eder. “Bir Süleymaniye’de, bir Türk halısında, bir Türk çinisinde, bir Türk sofrasında, bir Türk mimarisinde hatta bir Türk tarım ve sanayi hareketinde maddî ve manevî kültür değerlerimiz daima iç içe bulunur.”[20]

Arvâsî medeniyetin kaynağı olarak kültürü görür. Ona göre her medeniyetin ham maddesi milletin belli zaman ve mekânlar içinden geçerek geliştirdiği, kazandığı ve elde ettiği “millî kültür malzemesi”’dir. Maddî ve manevî bütün unsurları ile birlikte bu kültür malzemesi; milletin tarihinin içinden süzüp getirdiği millî tecrübelerden ibarettir. “Her millet, medeniyetinin hammaddesi maddî ve manevî bütün unsurları ile Türk kültürüdür.”[21]

Sonuç olarak Arvâsî kültür ile medeniyetin ayrılamayacağını zikrederken, diğer yandan medeniyetin kültürün bir üst sistemi olarak ifade eder.

Sonuç

Türk insanı, tarih boyunca kemale ulaşma hususunda bir arayış ve çaba içerisinde çırpındığı zamanlar, hep “bilge” diye adlandırdığı ilim adamlarına sığınmıştır. Ülkemizde yetişen ve yazılarıyla Türkiye ve İslâm dünyasının sosyal, iktisadî ve eğitim başta olmak üzere birçok meselesini ele alan ve bunlara çözüm yolları gösteren dava ve fikir adamlarından S. Ahmed Arvâsî de, genç-yaşlı herkesin başvuru kaynaklarından biri olmuştur.

Uzun süren öğretmenliği sırasında inanç ve ülkülerin mücadelesini veren ve bu yüzden hayatı sürgünlerle, zulümlerle geçen Arvâsî, samimi ve tavizsiz bir Türk milliyetçisidir. “Türk milletinin ve dolayısıyla Türk milliyetçiliğinin davası Allah ve Rasulü’nün davasıdır. Ve bunun adı İslamiyet’tir.” ifadesiyle milliyetçilik anlayışını en veciz bir şekilde ortaya koyan Arvâsî, önceleri kullanılan “Türk-İslâm sentezi” ifadesinin yerine “Türk-İslâm ülküsü” kavramının oturmasını sağlamıştır.

Ahmed Arvâsî, 12 Eylül 1980’den önce ve sonra Türk gençliğinin felahı için durmadan uğraşmış; küfre karşı mücadeleden vazgeçmemiştir.

Biz Batı ilimlerine vakıf olmasının yanı sıra kuvvetli bir dinî eğitim görmesi yazılarından anlaşılan Arvâsî’nin fikirlerinden yararlanmak onu okuyup anlamak ve kıymetli düşüncelerini hayata geçirmek gerektiğine inanıyoruz.



KAYNAKÇA

ARVÂSİ, Seyyid Ahmed. FİKİR SEFALETİNE ÖRNEKLER, Burak Yayınevi, İstanbul, 1996.
ARVÂSİ, Seyyid Ahmed. Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991.
ARVÂSİ, Seyyid Ahmed. Türk-İslam Ülküsü, Cilt 2, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991.
ARVÂSİ, Seyyid Ahmed. Türk-İslam Ülküsü, Cilt 3, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991.
ARVÂSİ, Seyyid Ahmed. Hasbihâl, Burak Yayınevi, Cilt 5, İstanbul, 1991.
ARVÂSİ, Seyyid Ahmed. Eğitim sosyolojisi, Burak Yayınevi, İstanbul, 1999.
BARTAN, Faruk. ARVÂSİ’DE DİN–MİLLİYETÇİLİK–EĞİTİM–FELSEFE-KÜLTÜR-SİYASET ANLAYIŞI, İstanbul, 1993.
BOLAY, Süleyman Hayri. TANZİMAT’TAN GÜNÜMÜZE TÜRK DÜŞÜNÜRLERİ, Cilt 2, Nobel Akademik Yayınları, 2015.
Devlet Planlama Teşkilatı (D.P.T.). Milli Kültür özel ihtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 1983.
ÖZDEMİR, Şuayip. «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000.
ÖZNUR, Hakkı. S. Ahmet ARVÂSİ, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002.
ONUR, Hüdavendigar. Asrın Yesevisi: S. Ahmet ARVÂSİ, Biyografi.net (edille) Yayınları, İstanbul, 2003.
SEZEN, Yümni. Kültür ve Din, Türk-İslam örneği, İz Yayıncılık, 2015.
TALAY, Aydın. Bizim eller Van, İstanbul, 1988.
TOPÇU, Nurettin. Milliyetçiliğimizin esasları, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1978.
TÜRKEŞ, Alparslan. «Can dostum Seyyid Ahmed Arvâsi», Bizim ocak dergisi, Şubat, 1989, Sayı: 59.
[1] Faruk BARTAN, ARVÂSİ’DE DİN–MİLLİYETÇİLİK–EĞİTİM–FELSEFE-KÜLTÜR-SİYASET ANLAYIŞI, İstanbul, 1993, s. 5. Bkz. Aydın TALAY, Bizim eller Van, İstanbul, 1988, s. 60.

[2] Alparslan TÜRKEŞ, «Can dostum Seyyid Ahmed Arvâsi», Bizim ocak dergisi, Şubat, 1989, Sayı: 59. Bkz. Hüdavendigar ONUR, Asrın Yesevisi: S. Ahmet ARVÂSİ, Biyografi.net (edille) Yayınları, İstanbul, 2003, s. 75.

[3] Hakkı ÖZNUR, S. Ahmet ARVÂSİ, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002, s. 30.

[4] Süleyman Hayri BOLAY, TANZİMAT’TAN GÜNÜMÜZE TÜRK DÜŞÜNÜRLERİ, (Yümni SEZEN), “Seyyid Ahmed ARVÂSİ”, Cilt 2, Nobel Akademik Yayınları, 2015.

[5] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 338.

[6] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 338. Bkz. Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayıncılık, İstanbul, 1991, s. 340.

[7] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 339. Bkz. Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 2, Burak Yayıncılık, İstanbul, 1991, s. 244-245.

[8] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 338. Bkz. Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayıncılık, İstanbul, 1991, s. 367.

[9] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 340. Bkz. Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayıncılık, İstanbul, 1991, s. 371.

[10] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 340. Bkz. Seyyid Ahmed Arvâsi, Hasbihâl, Cilt 5 Burak Yayınevi, İstanbul, 1991, s. 338.

[11] Şuayip ÖZDEMİR, «Seyyid Ahmed Arvâsi’nin Eğitimci Kişiliği ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri», Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi, 2000, s. 341. Bkz. Seyyid Ahmed Arvâsi, Hasbihâl, Cilt 5 Burak Yayınevi, , İstanbul, 1991, s. 89-90.

[12] Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Eğitim sosyolojisi, Burak Yayınevi, İstanbul, 1999, s. 26-27.

[13] Devlet Planlama Teşkilatı (D.P.T.), Milli Kültür özel ihtisas Komisyonu Raporu, Ankara 1983, s. 141-142.

[14] Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991, s. 381.

[15] Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 3, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991, s. 325.

[16] Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayıncılık, İstanbul, 1991, s. 388-389.

[17] Hakkı ÖZNUR, S. Ahmet ARVÂSİ, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002, s. 61.

[18] Nurettin TOPÇU, Milliyetçiliğimizin esasları, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1978, s. 63.

[19] Hakkı ÖZNUR, S. Ahmet ARVÂSİ, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002, s. 21.

[20] Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991, s. 259.

[21] Seyyid Ahmed ARVÂSİ, Türk-İslam Ülküsü, Cilt 1, Burak Yayınevi, İstanbul, 1991, s. 263.

Ziyaret -> Toplam : 146,04 M - Bugn : 93536

ulkucudunya@ulkucudunya.com