« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

14 Oca

2020

DERVİŞ PAŞA

Fikret Sarıcaoğlu 01 Ocak 1970

Bazı eserlerde adı Derviş Mehmed olarak da geçer. Boşnak asıllı olup Enderun’da yetişti. Daha sonra Bostancı Ocağı’nda kethüdâ oldu. 1013 Şâbanında (Ocak 1605) bostancıbaşılık görevinde bulunuyordu (TSMA, nr. E. 7911). I. Ahmed’in annesi Handan Sultan nezdinde itibar sahibi olduğu zikredilir (Peçuylu, II, 316). I. Ahmed’in Bursa ziyareti sırasında İstanbul muhafızlığında bulundu. 18 Ocak 1606’da vezâretle kaptanıderyâlığa getirildi (BA, KK, Ruûs, nr. 256, s. 31) ve kendisinden önceki kaptanın has*ları ona tahsis edildi (BA, Ali Emîrî, I. Ahmed, nr. 339). Bu görevde iken donanma gemilerinin tamiri ve yenilerinin inşası ile ilgilenerek üç ay içinde Akdeniz’e gönderilmek üzere elli parça kadırgayı hazır hale getirdi. Saraya olan yakınlığı dolayısıyla devlet işlerinde sözü geçen ve I. Ahmed’i etkisi altına alan Derviş Paşa, Macaristan seferiyle meşgul olan Vezîriâzam Lala Mehmed Paşa’yı gözden düşürmeye çalıştı. Özellikle Anadolu’daki karışıklıklar ve Şah Abbas’ın Osmanlı topraklarına yönelik saldırıları dolayısıyla vezîriâzamın bizzat İran seferine çıkması gerektiğini padişaha telkin etti. Bir yandan da Lala Mehmed Paşa’nın yakın adamı yeniçeri ağası Hüseyin’i Halep beylerbeyiliğiyle İstanbul’dan uzaklaştırdı. İsteği doğrultusunda İran seferi serdarlığı ile görevlendirilen yaşlı ve hasta vezîriâzam ordu Üsküdar’a geçtiği sırada vefat etti. Lala Mehmed Paşa’nın hizmetinde bulunan Peçuylu İbrâhim, Şeyhülislâm Sun‘ullah Efendi’nin Defterdar Bâkî Paşa’ya yaşlı vezîriâzamın, tedavisiyle uğraşan bir Portekizli hekim tarafından zehirlendiğini söylediğini belirterek bunda Derviş Paşa’nın rolü olduğunu ima eder (Târih, II, 320-321).

Mehmed Paşa’nın ölümü üzerine vezîriâzam olan (15 Safer 1015 / 22 Haziran 1606) Derviş Paşa, bu defa zahire sıkıntısı çekilebileceği ve geç kalındığı gerekçesiyle seferin ertelenmesi için I. Ahmed’i ikna etti. Ancak bu konuyla ilgili müşavere meclisinde Şeyhülislâm Sun‘ullah Efendi, Üsküdar’da bulunan ordunun sefere çıkmasının daha uygun olacağını ileri sürdü. Tartışmalar sonunda Şark seferi serdarlığı Deli Ferhad Paşa’ya verildi, vezîriâzamı sefere göndermek istediği için de Sun‘ullah Efendi görevinden azledildi. Böylece İstanbul’da kalan Derviş Paşa bazı devlet işlerindeki usulsüzlüklere el attı. Öncelikle Avusturya ile barış yapılması işine yöneldi. Elçileri Lello vasıtasıyla İngiliz kralından uygun bir antlaşma için aracı olmasını istedi. Savaşların ağır masrafları yüzünden ortaya çıkan para sıkıntısına çareler aradı. Özellikle dinî hizmet görenlerin geçimleri dışında oldukça fazlalaşmış olan tahsisatlarının (duâgûluk vazifeleri) kesilmesini ve varlıklı yahudilerin ihtiyaç fazlası gümüş ve mücevherlerine, karşılığı bir iki yılda devletçe ödenmek üzere el konulmasını düşünmüştü. Yaptığı icraatlarla yeniçerilerin güvenini kazanırken bu iki zümre kendisine düşman oldu. Rüşvet alanlar, görevlerinde suistimalde bulunanlar ve sahte para basanlara karşı sert bir mücadeleye girişti. Avusturya ile devam eden barış müzakerelerini bir sonuca bağlayan, Osmanlı siyasî ve diplomasi tarihinde oldukça önemli bir yeri bulunan Zitvatorok Antlaşması (11 Kasım 1606) onun sadâreti sırasında imzalandı.

Bu sırada Şark seferi serdarı Ferhad Paşa’nın Celâlîler’e karşı Kayseri ve Konya’daki başarısızlık haberleri geliyordu. Ordudaki sipahilerden sonra mevâcib*lerini alamayan yeniçeriler isyan etmiş, Ferhad Paşa’nın izin vermesiyle bu askerler Üsküdar’a gelmişlerdi. Öte yandan Canbolatoğlu isyanı da alevlenmişti. Vezîriâzam bölükbaşıları aracılığıyla askerlerin karşıya geçmemelerini, Aydın ve Saruhan’da kışlamalarını emrederken Muallim-i Sultânî Mustafa Efendi ile Ebü’l-Meyâmin Mustafa Efendi’nin vefatıyla tekrar şeyhülislâm olan Sun‘ullah Efendi’nin telkinleri sonucu azledilip ortadan kaldırılması kararı alınmıştı. Azledildiğinden habersiz saraya davet edilen vezîriâzam burada boğularak öldürüldü (8 Şâban 1015 / 9 Aralık 1606).

Derviş Paşa’nın idam sebebi olarak, düşmanlarının konağına Hz. Îsâ ile Hz. Meryem’in resimlerini koyup onu Hıristiyanlık’la itham etmeleri, Demirkapı civarında yaptırdığı konağın bina emini olan yahudinin bazı sebeplerle ona kin besleyerek konak surlarıyla has bahçe arasındaki ahırın altından Enderun’a uzanan gizli bir dehliz açtırdığını ihbar etmesi, İstanbul evlerinden şahnişin başına 1000 akçe vergi almaya kalkışması, yahudiler hakkındaki düşünceleri dolayısıyla bu zümrenin saraydaki ilgililere 400.000 altın dağıtıp onların aleyhine teşvik etmeleri gibi çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Vefatına, “Kıydı Dervîş’ine şâh” (1015) mısraı ile tarih düşürülen Derviş Paşa’nın katlinden dolayı I. Ahmed’in birkaç gün sonra pişman olduğu da belirtilir. Cesedinin Üsküdar’da Miskinler yakınlarında defnedildiği kayıtlıdır. Devlet tarafından el konan mallarından Büyükçekmece civarı köylerindeki çiftlikleri Doğancıbaşı Hâfız Ahmed Ağa’ya (TSMA, nr. E. 7774/1-2), Demirkapı’daki konağı önce Mısır muhafızı Hasan Paşa’ya (TSMA, nr. E. 7910/2), sonra Reîsülküttâb Hamza Efendi’ye (TSMA, nr. E. 7910/3-4) temlik edildi.

Derviş Paşa’yı gayet mağrur, kendi bildiğinden şaşmayan, oldukça zalim bir kişi olarak tanıtan Osmanlı tarihçileri genellikle onun aleyhinde ifadeler kullanmışlardır. Azmîzâde Hâletî, vezîriâzamın bu halini tasvir için seksen beyitlik Hadd-i Mestân adlı bir kaside yazmıştır. Öte yandan çağdaşı İngiliz elçisi Lello onu bu mevkide gördüklerinin en azimlisi ve beceriklisi olarak tavsif eder.

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 45983

ulkucudunya@ulkucudunya.com