Yeni Şafak’ın tehdidinin arkasında ne var?..
Ahmet TAKAN 01 Ocak 1970
Israrla altını çizmek isterim;
İktidar aygıtının derin dehlizlerinden kısa süre içinde peş peşe gelen hamleleri birbirinden koparmadan takip etmekte fayda var…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin FETÖ’nün siyasi ayaklarının ortaya çıkarılması için üst üste yaptığı çıkışlar…
15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen eski Korgeneral Metin İyidil’e beraat kararı verilmesi ardından yeniden tutuklanması…
Beraat kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi’nin HSK tarafından dağıtılması..
FETÖ tutuklusu eski MİT mensubu Enver Altaylı’nın iddianamesinden gündeme bomba gibi düşen ifadeler…
Ve dün iktidarın yayın organı Yeni Şafak Gazetesi’nin 1’nci sayfasında nal gibi bir haber. “HSK’da FETÖ’cüleri kim koruyor?” başlıklı haberden;
“Müebbetlik FETÖ’cü Korgeneral Metin İyidil’i tahliye eden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Daire dağıtılıp heyetteki üyeler hakkında soruşturma açılsa da, FETÖ ile bağı olduğu iddia edilen Hulusi Gül’ün heyet başkanlığı görevine nasıl ve kimin referansı ile atandığı sorusu hâlâ cevap bulmadı. Darbe davaları gibi kritik dosyalara bakan mahkemelere atanan FETÖ iltisaklı yargıçların HSK’da kimler tarafından korunduğu merak konusu oldu.”
“HSK’da FETÖ’cüleri kim koruyor?”… Oldukça manidar bir soru!.
Yeni Şafak yöneticileri gazeteyi yapmadan önce fazlaca ciğer yiyip Tayyip Erdoğan’ı mı tehdit etmeye kalkıştılar?..
Hiç sanmıyorum!..
Kaseti biraz geriye sarmakta fayda var;
Giden yılın ikinci yarısında gündeme damga vuran olaylardan biriydi; Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlıktan azledilme sürecine etki eden, damat Berat Albayrak’a çok yakınlığı ile bilinen Pelikancılar ile Adalet Bakanı Abdulhamit Gül arasında patlayan o kavga. Albayrakların sahibi olduğu Sabah Gazetesi’nin yazarı Dilek Güngör, yazısında yargıda tuhaf işler olduğunu iddia ederek bazı FETÖ’cülerin yargıda yeniden kritik noktalara getirildiğini ileri sürmüştü Güngör, FETÖ ile etkin mücadele eden hakim ve savcıların etkisizleştirildiğini söyleyerek, “Onların yerine telefonunda ByLock çıkanlar, sahte tanıklar üzerinden KOM Başkanlığı’nın illere yolladığı ByLock listelerinden isimlerini sildirenler, darbeci akrabaları olanlar vb. getirildi” demişti. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ise yaptığı açıklamada isim vermeden Sabah yazarı Dilek Güngör’e sert bir tonda yanıt vermiş, “Daha düne kadar FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar bugün çıkıp bize FETÖ ile mücadele dersi vermeye, asil şerefli Türk yargısına saldırmaya kalkmasın” ifadelerini kullanmıştı. Kapışma, sosyal medyada ise daha açık bir kavgayla kendini göstermişti. Sabah yazarı Dilek Güngör’ün yazısına, Türkiye Gazetesi yazarı Fuat Uğur ile Hilal Kaplan’ın kayınbiraderi olan Selman Öğüt’ten de destek gelmişti. Bu iki isim gibi daha birçok Pelikan yanlısı, Abdülhamit Gül’ü doğrudan hedef alan Twitter paylaşımları yapmıştı. Abdülhamit Gül ekibi de, Pelikancıların hamlesine karşılık Twitter’da bir etiket çalışması başlatmıştı. #AbdülahmitGülüYedirmeyiz etiketiyle yapılan kampanyada atılan mesajlar, adres verilmese de Pelikancıları hedef alıyordu.
Esaslı kapışmada AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın nerede durduğu merak edilirken, Erdoğan’ın Pelikancıları ziyareti ve medyaya düşen o fotoğraf tartışmaları farklı boyutlara çekmişti…
O günden bugüne, Barat Albayrak ile Abdulhamit Gül arasında patlayan kavga ile birlikte soğukluğun devam ettiği AKP ve saray kulislerinin değişmeyen gündem maddelerinden…
İktidar içindeki hizipler kapışmasına dair fotoğrafı biraz daha genişletelim;
Yaklaşan AKP büyük kongresine yönelik iç çekişme olanca hızıyla devam ediyor. Tayyip Erdoğan sonrası taht kavgasına yönelik en güçlü adayların başında sayılan isim damat Berat Albayrak. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu liderlik yarışında biraz daha geride kalmış gibi gözüküyor. Son zamanlarda öne fırlayan isim ise Adalet Bakanı Abdulhamit Gül. Cumhurbaşkanı eski Başdanışmanı, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç’un da damadı olan Abdulhamit Gül, Numan Kurtulmuş ile birlikte HAS Parti’den transfer edilmişti. Gül’e, özellikle AKP içindeki milli görüşçülerinden büyük bir destek var. Gül de, Süleyman Soylu gibi teşkilatçılığı ile tanınıyor.
Aklınıza hemen, “Binali Yıldırım’ı unuttun galiba” diye bir soru gelebilir. İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde Ekrem İmamoğlu karşısında ağır bir yenilgi alan, Berat Albayrak’la da baştan beri arası hiç iyi olmayan Binali Yıldırım şimdilik kendi kabuğuna çekilmiş gibi görünüyor. Saray kaynaklarıma, “Binali Yıldırım’a yeni bir görev verilmeyecek mi?.. Düşünülmüyor mu?” diye sorduğumda, “Hayır düşünülmüyor. Kendisinin özellikle bürokrasideki kadrolaşmasının sıkıntılarını hâlâ yaşıyoruz. Bir süre daha dinlenmeye devam edecek” yanıtını alıyorum.
Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan’ı hep aklımızın bir köşesinde tutalım. Çünkü, bu iki isim, iktidar aygıtının güç dengelerinde önemli bir yer tutuyor.
MİT eski mensubu Enver Altaylı’nın basına yansıtıldığı kadarıyla ifadelerine tekrar dönelim;
Parçalar halinde servis edilen ifadelerin daha ne kadar süreceğine ve neleri kapsayacağını dikkatle takip etmek gerekir. Altaylı’nın FETÖ ile ilişkileri sadece ifadelerinden ortaya çıkan bir gerçek değil. Ankara’yı iyi tanıyan herkes Altaylı’nın birçok siyaset kurumu ile yürüttüğü temas trafiği hakkında da bilgi sahibidir.
Bakalım bu süreç, AKP, MHP, CHP ve yeni oluşumları nasıl etkiler?.. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş için bir vesile olabilir mi?.. Veya tam tersi mi?..
Sizlere çok uçuk gelebilecek bir soruyla yazıyı noktalayalım;
Acaba, Tayyip Erdoğan, önümüzdeki kongrede partisi AKP’ye istediği yeni formatı atabilir mi?.. Yoksa, AKP’den kurtulma formülünü mü tercih eder ?..
Son bir soru daha;
Bu kadar büyük kavgalar arasında erken seçim olur mu?..