ABDURRAHMAN BİN AVF
01 Ocak 1970
Cennetle müjdelenen on Sahabeden birisi olan Abdurrahman bin Avf (r.a.) Resulullaha (a.s.m) tâbi olan ilk sekiz Müslümandan biri olup, Hz. Ebû Bekir (r.a.) vasıtasıyla İslama girenlerin de beşincisi idi.
Fil Vak'ası yılında dünyaya gelmiş olan Abdurrahman (r.a.) Hz. Peygamberle (a.s.m.) aynı yaşta idi.
İslâmiyetten önce ismi Abdülkâbe iken, Resulullah (a.s.m.), Abdurrahman olarak değiştirdi.
ABDURRAHMAN BİN AVF’IN HİCRETİ
Hem Habeşistan'a, hem de Medine'ye hicret etmekle iki şerefi birden kazanan Müslümanlardan birisi oldu. Hicretten sonra çok müstesna ve tatlı bir manzara sergilenmişti. Şöyle ki: Mekkeli muhacirlerle, Medineli Ensar iki Cihan Peygamberinin (a.s.m.) işaretleriyle kardeş ilan edilmişti. Ensar Mekkeli kardeşleri için, öz kardeşlerine yaptıklarından da öte fedakârlıklardan çekinmiyor; evine, barkına, malına, mülküne onları ortak ediyordu. Herkes kardeş olmuş, sıcak ve taze duygularla birbirinin boynuna sarılıyordu. Hz. Peygamberin (a.s.m.) kardeş ilan ettiklerinden ikisi de Mekkeli Abdurrahman bin Avf ile Medineli Sa'd bin Rebi' (r.a.) idi. Sa'd, Abdurrahman'a şöyle diyordu:
"Kardeşim, ben Medine'nin en zenginiyim. Işte malımın yarısı, al. Iki tanede hanımım var. Bak, hangisi hoşuna gidiyorsa boşayayım; onunla evlen."
Abdurrahman'ın cevabı ise şöyle oldu:
"Kardeşim Sa'd! Allah malını da, aileni de sana bağışlasın. Siz bana çarşının yolunu gösterin."
Abdurrahman'a çarşının yolunu gösterdiler. Doğruca çarşıya gitti, epey bir miktar kazanç elde ederek döndü. Daha sonra Hz. Peygamberin (a.s.m.) mal çokluğu için duasına da mazhar olan Abdurrahman, çok geçmeden öylesine zengin oldu ki, bir defada yedi yüz deveyi yükleriyle birlikte Allah yolunda bağışlayacak dereceye geldi. Kendisi der ki: "Elime taş alsam, altın ve gümüş olduğunu gördüm."
ABDURRAHMAN BİN AVF’IN KAHRAMANLIĞI
Bedir Savaşına katılan Hz. Abdurrahman, çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Bedir Savaşında, Peygamberimiz, bir ara göremeyince onu sordu. Bir Sahabî, "Ya Resulallah, onu dağın eteğinde gördüm. Başına birçok müşrik toplanmıştı. Ona yardım etmek istedim, fakat sizi burada görünce yardımınıza koştum" dedi. Peygamberimiz, "Onun için korkma, çünkü melekler ona yardım etmektedir" buyurdu. Daha sonra o Sahabî Hz. Abdurrahman'ın aramaya çıktı. Yedi kişiyi öldürdüğünü gördü. "Hepsini sen mi öldürdün?" diye sordu. Hz. Abdurrahman, "Şu ikisini ben öldürdüm. Fakat diğerlerini daha önce hiç görmediğim birisi öldürdü" dedi. Bunun üzerine o Sahabî, "Allah ve Resulü doğru söyledi" diyerek Resulullahı tasdik etti.
Uhud Savaşında Peygamberimizi vücuduyla koruyan Sahabîlerden birisi de Hz. Abdurrahman'dı. Bu savaşta yirmi bir yerinden yara aldı. Ayağından aldığı yara biraz sakat kalmasına ve aksayarak yürümesine sebebiyet verdi.
ABDURRAHMAN BİN AVF’IN CÖMERTLİĞİ
Hz. Abdurrahman, günlerinin çoğunu oruçlu geçirir, her sene Hacca giderdi. Peygamberimizin (a.s.m.) duâsının bereketiyle sahip olduğu servetini Allah yolunda harcama hususunda en küçük bir tereddüt göstermedi. Bir defasında 40 bin dinar, 500 at ve 500 yük devesini cihad için vermişti. Gayet sade yaşar, evinde fakirler için devamlı olarak sofralar kurulurdu.
Enes'in (r.a.) rivâyetine göre, birgün Medine'de birtakım sesler duyuldu. Hz. Âise (r.a.) "Nedir bu?" diye sordu. "Abdurrahman bin Avfın kervanıdır" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Hz. Âişe şöyle dedi: "Resulullahın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu duydum: 'Abdurrahman bin Avf’ı emekleyerek Cennete girerken gördüm’
Bu söz Abdurrahman'a ulaşınca, "Eğer yapabilseydim, Cennete yürüyerek girerdim" dedi ve o kervanı bütün ağırlıklarıyla Allah yolunda harcamak üzere sadaka olarak verdi.
Abdurrahman (r.a.) zaman zaman Resulullahın duasına da mazhar olurdu. Bir defasında Peygamberimiz, "Allah'ım, Abdurrahman'a Cennet sebillerinden içir" diye dua etmişti. Diğer taraftan bu bahtiyar sahabî Peygamberimizin, "Ababdurrahman bin Avf yer yüzünde ve gökyüzünde emindir" şeklindeki iltifatınada mazhar oldu.
Abdurrahman bin Avf (r.a.) malını mülkünü Allah yolunda sarf etmekte böylesine cömert, ibâdet ve taatine öylesine takva ve hassasiyet sahibi, cihadda fevkalade yiğit ve fedakar olmasına rağmen, zaman zaman kendisinden daha fedakâr olan Sahabîleri hatırlar ve âhiret yurdu için hazırlık yapamama endişesinden dolayı ağlardı.
Birgün sofrada şöyle demekten kendisini alamamıştı: "Benden daha hayırlı olan Mus'ab bin Umeyr şehit olduğunda kefen olarak bir hırkaya sarıldı. Başı örtülünce ayakları, ayakları örtülünce başı açıkta kalıyordu. Benden hayırlı olan Hamza da şehit olduğunda böyle olmuştu. Daha sonra servetimiz alabildiğine çoğaldı. İyiliklerimizin karşılığını bu dünyada almaktan ve âhirete birşey kalmamasından korkarım." Hz. Abdurrahman bu sözlerinden sonra, ağlamaktan dolayı yemek yiyemedi.
ABDURRAHMAN BİN AVF’IN HİLAFETTEKİ ROLÜ
Hz. Abdurrahman gerek Hz. Ebû Bekir'in, gerekse Hz. Ömer'in en büyük yardımcılarındandı. Her iki halife de onun fikirlerine ehemmiyet verir, mühim meselelerde onunla istişare ederdi. Hz. Ömer'in (r.a.) şehid edilmesinden sonra, halife seçimi hâdisesinde yine Abdurrahman bin Avfın üstün fedakârlığını ve ferâgatını görüyoruz. Hz. Ömer'in suikastten aldığı yaradan kurtulma ihtimali kalmayınca, Sahabenin ileri gelenleri halife olarak yerine birisini tercih etmesini teklif ettiler. Hz. Ömer de; Sa'd bin Ebî Vakkas, Hz. Talha, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Zübeyr ve Abdurrahman bin Avf gibi zatlardan birisi üzerinde karar verilmesi düşüncesinde olduğunu bildirdi. Hz. Ömer'in vefatından sonra toplanan ilk şûrâda, Hz. Abdurrahman şöyle bir teklifte bulundu: "İçimizden üçümüz diğer üçümüz lehine ferâgat edelim." Bunun üzerine Hz. Zübeyr, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Osman ve Hz. Sa'd bin Ebi Vakkas da Abdurrahman bin Avf lehine feragat etti.
Daha sonra Abdurrahman da kendi adaylığından ferâgat edince hilafet meselesi Hz. Ali ile Hz. Osman arasında kaldı. Hz. Abdurrahman kendilerine şöyle dedi: "İçinizden hanginiz ferâgat ederse bu işi ona verelim." Ancak her ikisinin de sükût etmesi üzerine Abdurrahman, "İçinizden birini seçmeyi bana brakır mısınız? Ben sizin efdal olanınızı araştırır, bu işi ona bırakırım" dedi Hz. Ali de, Hz. Osman da "Peki" diyerek kabul ettiler. Abdurrahman bin Avf üç gün üç gece sahabîler ile istişare ettikten sonra Hz. Osman'a bîat edilmesi gerektiğine kanaat getirdi ve halkı toparlayıp kanaatini bildirdi. İlk olarak da kendisi gelip Hz. Osman'a (r.a.) bîat etti. Onun üzerine herkes Hz. Osman'a bîat ederek tâbi oldu.
ABDURRAHMAN BİN AVF’IN ÖLÜMÜ
Abdurrahman bin Avf (r.a.) vefatından önce, servetinden Bedir şehidlerinin Yakınlarına 400'er dinar verilmesini vasiyet etti. Bedir şehitleri ise 100 kişi idi. Abdurrahman (r.a.) Hicretin 21. senesinde 72 yaşında iken vefat etti. Cenaze namazını bir rivayete göre Hz. Osman, diğer bir rivayete göre ise Zübeyr bin Avvâm kıldırdı. Allah hepimizi onların yolundan yürümeye muvaffak etsin.