DOĞU TÜRKİSTAN İSLÂM CUMHURİYETİ NASIL KURULDU/ DOĞU TÜRKİSTAN SESİ 1993.11 Özel Sayı 1 Hamit GÖKTÜR
01 Ocak 1970
Milletlerin hayatında en önemli ve vazgeçilmez değer devlettir. Devlet kurabilmektir. Dünya tarihine bakıldığı zaman özellikle Türk Milleti tarihin hiçbir devrinde devletsiz olmamışlardır. İnkıraza uğradığı bazı dönemlerde de millet olarak her zaman mutlaka bir gün yeniden devlet kuracaklarının hesabı içinde olmuşlar ve bunun için de gayret göstermişlerdir. Türk Milletinin milli ve manevi dünyasında devlet kutsaldır. Devlet; uğruna seve seve can verilebilecek bir ulvi değerdir.
Dünyanın en vahşi, en gaddar, en sadist, en sinsi, en şovenist bir milleti olan Çinliler tarafından işgal edilen Doğu Türkistan, Türk dünyasının en önemli coğrafi bölgelerinden biridir. Dolayısıyla de tarihin hiçbir döneminde Çinli emperyalistlerin hedefi olmaktan kurtulamamıştır. 1759 yılında başlayan Çin istilaları aralıklarla devam etmişlerdir. Özgürlük aşığı Doğu Türkistan halkı 1931 yılının nisan aylarında Kumul vilayetimizden başlattıkları kurtuluş mücadelesi sonun da Doğu Türkistan'ın en önem ticaret ve kültür şehri olan Kaşgar'da, Gulca kadısı ve ileri gelen İslâm alimlerinden biri olan Sabit Damolla önderliğinde 12 Kasım 1933 günü Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti'ni ilan ettiler. Bu devlet dünyada genç Türkiye Cumhuriyetinden sonra ikinci bağımsız Türk Devleti olması özelliği ile eski Sovyetler Birliğini, Çin'i ve İngiltere başta olmak üzere bazı batılı devletleri son derece rahatsız etmişti. Sovyetler Birliği kendi sınırlarında bağımsız bir Türk Devletinin Sovyet Rus esareti altındaki Türk topluluklarına (Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan-Tacikistan vs.) uyarıcı bir mesaj ve kötü bir misal olacağı endişesi ile telaşa kapılmıştı.
12 Kasım 1933'de kurulan "Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti Devleti'nin kabine üyeleri tarafından ilk olarak Türkiye Cumhuriyetine müjdelenmesinin birinci sebebi; Doğu Türkistan halkının ve hükümet üyelerinin binlerce kilo metrelik mesafede olmasına rağmen "bize ne yararı dokunacak" kaygısı taşımadan Anadolu Türklüğüne olan sevgisi ve bir gönül köprüsü tesis etmek istemesidir İkinci sebebi; dünyada Osmanlı devletinin son dönemlerinden itibaren devam ede gelen bir Türk-İslâm düşmanlığına karşı Türkiye Türkleri ile Doğu Türkistan Türklüğünün dünya devletlerine yönelik bir birliktelik mesajı vermek istemeleridir. Sayısız şehitler verilerek bir dünya devine karşı kazanılan zaferin sonunda kurulan "Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti Devleti"nin Türkiye'ye haber verilmesi karşısında Türkiye yetkililerinin "Rusya ve Çin ile iyi geçinin" cevabı vermesi anlaşılabilir ve kardeşçe bir tavır olamazdı. Peki Türkiye'yi böyle bir tavır sergilemeye mecbur eden durum ne olabilirdi?
Doğu Türkistan Devletinin kuruluşundan herhangi bir şaibe ya da Türkiye'yi rahatsız eden bir olumsuzluk yoktu. Çin emperyalizmine karşı milli bir mücadele sonunda kan ve can verilerek kurulan bu devletin; Anadolu Türklerinin yedi düvele karşı kan ve can vererek kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinden hiçbir farkı yoktu. Doğu Türkistan halkının ve kabine üyelerinin halet-i ruhiyesini en iyi anlayan ülke Türkiye olmalı idi.
O dönemlerde Türkiye'nin Sovyetler Birliği ile münasebetleri de gurur duyulabilecek düzeyde değildi. Çin ile Türkiye arasında ise ciddî anlamda bir ilişki henüz başlamamıştı...
Doğu Türkistan devletinin, bir ülkenin bağımsız olduğunun ifadesi olan bütün sembolleri mevcuttu parası, bayrağı (mavi zemin üzerine beyaz ay-yıldızlı Gökbayrak) ve uluslararası seyahatlerde kullanılan pasaportu vardı. Daha açık olarak ifade etmek gerekirse tam anlamı ile meşru bir devletti. Dünyadaki Türk-İslâm düşmanı devletlerin Orta Asya bölgesinde kurulan ve Türk dünyasının bir ileri karakolu konumundaki "Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti"ni tanımak istemeyişini normal karşılayabiliriz. Fakat; din, dil, örf, adet gelenek-görenek ve soy birliği bulunan Türkiye'nin Doğu Türkistan devletine soğuk davranması anlaşılabilir değildir.
Türkiye dahil dünyanın hiçbir İslâm ülkesin den zerre kadar bir yakınlık ve destek bulamayan Doğu Türkistan Devleti, Rus ve Çin işbirliği sonunda yıkıldı. Haktan, hukuktan, insanlıktan, demokrasiden, insan haklarından söz eden dünya devletleri aradan geçen yıllarda zulüm sürecinin sonunda dahi popülist söylemlerle tabir yerinde ise mangalda kül bırakmayan duruşları ile Doğu Türkistan'a olan mesafelerini korumaktadırlar.
Şurası çok iyi bilinmelidir ki;
Tam bağımsız bir Doğu Türkistan devleti yeniden kurulmadıkça Batı Türkistan Türk Cumhuriyetlerinin mevcut bağımsızlıkları hiçbir zaman tehlike ve tehditlerden emin olamayacaktır.